| Konu: | HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜNE VE ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNE YÖNELİK İHLALLERİN TESPİTİ VE ÖNLENMESİNE İLİŞKİN TEDBİRLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASIINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMESİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 22.01.2013 |
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa dışı dinlemeleri araştırmak üzere bir komisyon kurulması hakkında söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Gerçek demokrasilerin en belirgin özelliği çoğulculuktur. Herkesin düşündüğünü ifade edebildiği, istediği gibi yaşayabildiği bir rejimin adıdır demokrasi. Çoğulculuğun çerçevesini de Anayasa'da belirtilen hak ve hürriyetler tayin eder.
Değerli milletvekilleri, son günlerde anayasal güvence altında olan haberleşme hürriyetinin gayrimeşru yöntemlerle yapılan izleme ve dinlemelerle çiğnendiği yolunda birçok iddia vardır kamuoyunda. Hükûmet bugüne kadar bu iddiaları bihakkın araştırıp kamuoyunu rahatlatmak yerine beylik cümlelerle geçiştirmeyi, iddiaların üstünü örtbas etmeyi tercih etmiştir. Bu duruş, hukuk devletinin duruşu değildir. Hükûmetin bu duyarsızlığı herkeste ve her kesimde rahatsızlık yaratmıştır. Üstelik dinlemenin hangi yöntemlerle yapıldığı, alınan dinleme izninin sınırlarının tam olarak ne olduğunun belirsizliği, bazı mahkemelerin izinsiz dinlemelerle mahkûmiyet kararları verdiği şikâyeti, hukukçular tarafından sıkça dillendirilmekte, bu konuda halktaki kaygılar gittikçe artmaktadır. Bu belirsizlik ile birbirlerine ve devletine karşı şüpheci bir toplum yaratılmakta ve ağır travmalara sebebiyet verilmektedir. Bu dinlemelerin zaman zaman siyaset arenasında da bir araç olarak kullanılması, sandıkta görülemeyen hesapların gayrimeşru dinlemelerle görülmek istenmesi, böylece muhalefetin dizayn etme ve susturulmaya yeltenilmesi girişimlerine şahit olmak yine son on yıldır ülkemizin karşılaştığı AKP gerçeklerinden biri hâline gelmiştir.
Siyasette dinlemeler, izlemeler, gizli çekimler, CD ve kaset hazırlamalar ve böylece insanların namus ve şerefinin pazara çıkarılması, özel hayatının afişe edilerek ocaklarına incir ağacı dikilmesi AKP döneminin en utanç verici anıları olarak hatırlanacaktır. Kamuoyuna yansıyan ahlaksız ve gayrimeşru dinlemelerin ve alçakça kurulan pusuların faillerinin bugüne kadar ortaya çıkarılamamış olması da Hükûmet için bu utancı katbekat artırmaktadır. Bu tehlikeli gidişata dikkat çekenler olmadı mı? Oldu. Başta, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz defalarca uyardık. Ancak bu bayağı, pespaye yöntemlerle, bel altı vuruşlarla elde edeceği bilgileri kazanç olarak gören Hükûmet, bu uyarılarımıza maalesef kulak asmamıştır. Hatta, Sayın Başbakan, insanın ülke yöneticilerine Allah'ın bir emaneti olduğunu unutarak, bu dedikoduları meydan meydan dillendirerek bu istismarın sefasını sürmüştür. Milliyetçi Hareket Partisine kurulan alçakça pusu sonucunda elde edilen CD ve görüntüler için Başbakan bakın neler diyordu: "Bu görüntüler özelidir diye nitelendirmek çok çirkin. Buna özel denebilir mi? Cezalarını bulsun deriz. Adı ne olursa olsun bunlar Parlamentonun çatısı altında yaşayamaz." Sanki suçüstü rüşvetle yakalanmış dişli dişsiz vekilleri biz görmemişiz, onları Meclise yeniden taşımamışsınız gibi, sanki tarihî evleri kısa günün kârı şeklinde üçer, beşer cukka edenleri duymamışız gibi. Daha sayalım mı? Hangi birine işlem yaptınız? Soruyorum size. Hangi birine ceza verdiniz? Mevzubahis kendiniz olursa, mesela Sayın Hayati Yazıcı'ya bir gazetecinin elektronik posta atması ile tüm devleti harekete geçirip faili hemen ortaya çıkardınız. Güzel, doğru ama Milliyetçi Hareket Partisi söz konusu ise seyrettiniz, gizli gizli keyif çattınız. Milliyetçi Hareket Partisi aleyhinde hazırlanan gizli CD'ler ortaya çıktıkça parmak hesabı yapıyordu Sayın Başbakan: "Kaldı 11, 10,
Değerli milletvekilleri, ahlaksızca yapılan ve özel hayata tecavüz eden gayrimeşru dinlemelere tevessül etmek ve onlara göz yummak, sessiz kalmak yüce dinimiz tarafından da hoş karşılanmamıştır.
Hucurât suresi müminlere birbirlerinin gizli hâllerini araştırmayı yasaklıyor, "tecessüs" kelimesini kullanıyor. Nûr suresi 27'nci ayeti Müslümanlara izin verilmedikçe evlere girişi tasvip etmiyor. Peygamberimiz buyuruyor: "Benim Allah'ın resulü olduğuma şahâdet eden her kimse, izin alıp selam vermeden bir eve girmesin."
Kenzü'l-Ummâl'dan naklen bir hadiseyi sizlerle paylaşmak istiyorum değerli milletvekilleri. Halife Hazreti Ömer (RA) Medine'de dolaşırken bir evden sarhoş naraları geldiğini işitir ve suçüstü yapmak için binanın arkasından evin içine gizlice girer ve adamı içki masasında yakalar. "Ey Allah'ın düşmanı! Yaptığının gizli kaldığını mı sanırsın?" deyip adamı azarlayınca, adam "Ey müminlerin emiri! Dur. Eğer ben Allah'a karşı bir suç işlediysem sen üç suç işledin. Demiyor mu yaradan ya Ömer? Bir: Birbirinizin gizli hâllerini araştırmayın. İki: Evlere kapıdan girin. Üç: Evlere izin alarak girin. Sen hangi birini yaptın? Hadi, ben günahkâr bir kulum, sen ise müminlerin emirisin ve ben Allah'ın sana emanetiyim. Sen neden Allah'ın emirlerine uymadın?" Hazreti Ömer, o, adaletin sembolü sevgili, gözyaşları içerisinde helallik alarak evden çıkıyor, gidiyor.
Sayın Başbakan, Milliyetçi Hareket Partisine karşı yapılan zulme seyirci kaldın ve -hâlâ daha gazetelerden okuyoruz- sana emanet vatandaşların mahremiyetlerine gizli dinlemeler yoluyla tecavüz ediliyor; sustun, susuyorsun.
Milleti dinlemelerle sindirmeye çalışıyor ve bunu da iktidarda kalma araçlarından biri olarak görüyor iseniz "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste." demişler. Aynı densizlik şimdi de Başbakanın başına patladı. Başbakanın makam odasının da birileri tarafından dinlendiği ortaya çıkınca kıyamet koptu. Hangi densiz ya da densizler bir ülkenin başbakanını dinlemeye karar verir ve bu ayıplı fiilden ne beklerler, bunları ortaya çıkarırsanız bileceğiz. Başbakanın bu işi ne kadar sürede sonuçlandıracağını göreceğiz ancak bildiğimiz şudur ki Milliyetçi Hareket Partisine yapılan zulme seyirci kalan Başbakan, herhâlde kendisi için bu densizliği sineye çekmeyecektir, sineye de çekmemelidir zaten. Çünkü vatandaş büyük bir korku içerisindedir, Başbakanın mahremiyetinin dinlenebildiği bir ülkede kendisinin özel hayat gizliliğinin kalmadığının farkındadır.
Değerli milletvekilleri, kanun yapıcılar ve kanunu uygulayan hukuk adamlarının dinlemelerin nasıl ve kimler tarafından yapıldığı ile ilgilenmek yerine, ortaya çıkardığı dedikodu ve söylentilerle ilgilenmeleri ve âdeta atalet içinde, hareketsiz kalmaları da bir başka garabet oluşturmaktadır.
Son günlerde, ülkenin Başbakanının makam odasının dinlenilebilmiş olması ve bunun bizzat Başbakanca dillendirilmiş olması, yıllarca muhalefet tarafından ortaya atılan bu iddiaların ne kadar önemli, ne kadar ciddi, ne kadar doğru olduğunu ortaya çıkarmıştır ve aynı zamanda insanlarımızın da daha güvensiz ve daha despotik bir yönetim içerisinde yaşadıklarına dair korkularını kuvvetlendirmiştir. Telefonlarda vatandaşlarımız kendilerini rahat hissedememekte, evlerinde bile rahat konuşamamaktadırlar.
Bir diğer önemli husus da şudur değerli milletvekilleri: Anayasa Mahkemesinin "Yüce Divan" sıfatıyla gördüğü yargıda rüşvet davasında, soruşturma esnasında elde edilen delillerin, dinleme ve ses kayıtlarının hukuka aykırı bulunmuş olması ve tüm sanıkların beraat ettirilmiş olması; öte taraftan, bazı alt derece mahkemelerinin de hâlâ daha bu yasa dışı dinlemelere dayanarak mahkûmiyet kararı veriyor olması da ayrı bir hukuki tartışmayı başlatmıştır.
Anayasa'da teminat altına alınan haberleşme hürriyeti ve özel hayatın gizliliği ilkelerinin korunmasına yönelik büyük bir tehdit içeren yasa dışı dinleme uygulamaları ve düzenlemelerinin önüne geçilebilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araştırma komisyonunun kurulması mecburiyeti hasıl olmuştur. Bu beklenti başta Sayın Başbakan olmak üzere herkesin ortak beklentisi olsa gerektir.
Milliyetçi Hareket Patisi olarak verdiğimiz bu önergemizin kabulü temennileri ile yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.