| Konu: | (2/3117) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/127) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 81 |
| Tarih: | 18.05.2021 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yedi ay yirmi gün önce, 29 Eylül 2020 tarihinde vermiş olduğum Covid-19 ile Mücadele Kapsamında Hastalığa Yakalanan Sağlık Meslek Mensuplarının Meslek Hastalığı Kapsamına Alınmasıyla İlgili Kanun Teklifi'nin üzerine İç Tüzük 37 gereği söz alınmış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 3'üncü maddesinde meslek hastalığı için "mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalığı" ifadeleri dikkate alındığında, Covid-19 tanısı konulan her sağlık personelinin meslek hastalığına yakalandığı ortadadır.
Coronavirüs, Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı tarafından bulaşıcı hastalık olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda, sağlık çalışanlarının 11 Ekim 2008'de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği'nin 19'uncu maddesine göre D grubuna dâhil olmaları gerekmektedir. Aynı şekilde, Covid-19'un en çok solunum sistemini etkilediği dikkate alındığında C grubu hastalıklar listesinde de sağlık çalışanlarına hak verilmesi zorunludur. Bununla birlikte, sağlık çalışanları, Covid-19'a maruz kalan en yüksek riskli meslek grubu kabul edilmesine, yukarıda belirtilen kanuni hükme ve düzenleyici yönetmeliğe rağmen Sosyal Güvenlik Kurumu nazarında meslek hastalığı düzenlemesinden yararlanamamaktadır. Hastayla yakın temas hâlindeki doktorundan hemşiresine, eczacısından teknisyenine, ambulans hizmetlerinde görev yapan ekipten laborantına, hasta bakıcısından temizlik görevlisine, OSGB'lerde ihtiyaç duyulan doktorlardan filyasyon ekiplerine kadar sağlık personelinin tamamı büyük bir risk altında görev yapmaya devam etmektedir ve bu konuda Mecliste bekleyen 10'un üzerinde kanun teklifi vardır.
Dönemin Çalışma Bakanı, süreçte "İlliyet bağı kurulup gerekli dokümanlar ve şartlar sağlandığı sürece, dolayısıyla zaten buna dair geçerli ve yürürlükte olan, seneler boyunca işleyen bir mevzuatımız söz konusu." diye sadece kuru bir açıklama yapmakla yetinmişti. Peki, o günden bu yana değişen bir şey var mı? Vefat eden kaç sağlık çalışanına meslek hastalığı kapsamında işlem yaptınız? Şimdi, illiyet bağı aranıyor ya, böyle bir anlayış olabilir mi? Hasta olan sağlık çalışanı hastalığını yani o virüsü çalıştığı ortamda kaptığını ispat edecek, insan orada canıyla uğraşırken bir de size hastalığı hastanede kaptığını ispat etmeye çalışacak. On beş aydır tüm çağrı ve taleplere kulakları tıkadınız, şimdiyse hakkını şarta bağlamaya çalışıyorsunuz. İçinde muğlak ifadeler barındıran yönetmeliklere değil, hemen çıkarılacak olan bir kanuna ihtiyacımız var. Burada yapılması gereken eğip bükmeden, sağa sola saptırmadan bu meslek hastalığıyla ilgili kanunun acilen çıkarılması. Kahraman ilan ettiğimiz, övgüler düzdüğümüz sağlık çalışanlarımız inanın bunu hak ediyor. Bu nedenle, pandemi döneminde görev yapan sağlık meslek mensubu ve sağlık hizmetlerinde çalışan tüm birimlerdeki görevliler ve aileleri sadece kuru bir teşekküre değil, devletin sahiplenmesine ihtiyaç duymaktadır. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda değişiklik yapılarak Covid-19'un meslek hastalığı kabul edilmesi hâlinde, sağlık çalışanlarının sağlık giderlerinin tamamı karşılanacak, geçici ya da kalıcı iş göremezlik durumunda tazminat alabilecek, vefat edenlerin ailelerine maaş bağlanabilecektir.
Kanun teklifini hazırladığım tarih itibarıyla Covid-19 nedeniyle 98 sağlık çalışanımız hayatını kaybetmişti, bugün bu sayı 500'lere yaklaşmış durumda. Hastalığa yakalanan sağlık çalışanı sayısı Sayın Sağlık Bakanının ifadesiyle 120 bini geçmiş durumda. Hastalığın çok kolay bulaşması, kapasiteyi aşan hasta yoğunluğu nedeniyle Covid-19'a yakalanan sağlık çalışanlarına her geçen gün yenileri eklenmekte. Kimi zaman idarecilerinin baskı ve mobbinglerine maruz kalan, kimi zaman hasta yakınlarının şiddetine maruz kalan, gözlerinin önünde coronaya yakalanan hastalarının çaresizce çırpınışlarına şahit olan, zaten pandemi sürecince yeterince psikolojileri bozulmuş olan, gerektiğinde çoluk çocuğundan, ailesinden mahrum kalıp canla başla çalışan, sadece kuru bir teşekkürle emekleri ödenemeyecek sağlık çalışanları için yapılacak bu düzenleme kanuni bir hak olduğu kadar devletin bu fedakâr çalışanlarına bir görevidir, borcudur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yüce Mecliste kürsüye gelen her milletvekili hangi partiden olursa olsun lafa geldi mi sağlık çalışanlarımıza övgüler düzüyor. Gelin, sağlık çalışanlarımıza hep birlikte destek olalım, bu defa sesimizi değil parmaklarımızı çalıştıralım; "Muhalefet getirdi." diye ret vereceğinize, gerekirse siz getirin teklifi biz kabul edelim diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız efendim.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Ayrıca, kalan vaktimde, seçim bölgem Denizli'de, Pamukkale Güzelpınar'da aynı Rize İkizdere'deki gibi taş ocağı istenmediği hâlde, hukuki çerçeve yandan dolaşılarak "ÇED Gerekli Değildir" kılıfıyla çevre, orman, doğa ve tarım katledilmektedir.
Türkiye'deki kekik üretiminin ve ihracatının yüzde 90'ını yapan bölgemizde köylülerimiz yetkililere sesini duyurmak istiyor; bu köy, zamanında sizlere yüzde 86 oy vermişti, bu sesi duyun. Bir kere de sermayenin değil, köylünün yanında durun diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)