GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:82
Tarih:20.05.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 262 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bugün, tümü üzerinde konuşurken orta vadeli programla ilgili yani kamu mali yönetimiyle ilgili reform önerilerimizi sıralamıştık. Bunlar içerisinde -yine, bir kısım arkadaşlar, olmayanlar için hatırlatmakta fayda gördüm- orta vadeli program sürecinin erkene çekilmesinin faydasını bir kez daha söylemek istiyorum. Yani bütçe sürecini başlatan doküman dediğimiz -ve bütçe sürecinin nisanda başlaması, mayısta başlaması gerekirken- orta vadeli programın eylülde, ekimde açıklanması kadar saçma bir şey olamaz. Bunun orijinali de zaten mayıstı, birtakım nedenlerle geciktirilmişti; bunu bu eski hâline, normal hâline döndürmek lazım; bütün dünya uygulamaları da bu şekildedir. Sorumluluğu üzerimizden atalım diye bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu sefer olmadı ama bundan sonra gelecek torbalarınızda inşallah bunu getirirsiniz.

Şimdi, diğer bir husus -bütününde konuşurken bir miktar üzerinde durmuştum- bireysel emeklilik meselesi. Diğer konuşmacılar da bahsetti, bireysel emeklilik sistemi ciddi ölçüde sisteme, daha doğrusu kamu maliyesine yük getiren bir sistem hâline gelmiştir, bunun üzerinde tekrar durmak lazım. Burada ne yapılıyordu 7'nci maddeyle? Bireysel emeklilik sisteminin kapsamı bir miktar daha genişletiliyordu. Şimdi ben şuna üzülüyorum: Böyle bir sistem var arkadaşlar; bugüne kadar, 2013'ten beri -2001'de başlıyor sistem de- yani yüzde 25 destek sisteminin başladığı 2013'ten beri 7 milyar dolar biz buraya para vermişiz. Yani devlet bir yere para harcarsa... Hadi başında yapmadı bu çalışmayı, hiç olmazsa ortasında, sonunda, bir yerde der ki: "Ya, tamam, ben buraya para harcıyorum bu kadar kıt imkânlarla, bunun bana getirisi nedir?" bunun hesabını yapması lazım. Devletler böyle çalışır, akıllı hükûmetler böyle çalışır; dünyanın her yerinde böyledir. Şimdi böyle bir çalışma yok, ha bire sistemi genişletiyoruz. Arkadaşlar, bunun üzerinde bir çalışılsın. Var mı çalışmanız diye soruyoruz Maliye Bakanlığına, "Yok." diyor. Sigorta Kurumuna soruyoruz: Var mı çalışma? "Yok." Bu kadar çalışma olmadan bu paraları... Yani milletin iliğine kadar hissetmesi... Bak, şimdi, akaryakıt zammı yapıldı, birazdan konuşacağız. Milletten bu şekilde topladığımız paraları bu kadar kolay harcamayalım. Bakın, ben yurt dışı tasarrufların artırılması konusunda son derece hassas olan bir makroekonomistim. Biz bu sistemi, tasarruf oranlarının yüzde 14 olduğunu düşündüğümüz, daha doğrusu bildiğimiz, daha doğrusu TÜİK'in bize "Arkadaş, tasarruf oranlarınız yüzde 14-15." dediği zamanlarda kurduk. Şimdi, yurt dışı tasarruf oranlarının... TÜİK 2016'da bir gecede bir değişiklik yaptı, dedi ki: "Yüzde 25'miş, pardon." E, şimdi, yüzde 25'se evet, hâlen bir kısım ülkelere göre düşük olabilir ancak makul bir seviyeye gelmiştir. Tasarruf oranlarını artırmayalım demiyorum -başka konuşmalarda tasarruf oranlarının artışını- ama bu kadar maliyetli bir tasarruf oranı artışı üzerinde durmamamız lazım. Sistem genişletiliyor. Ben şunu net bir şekilde görüyorum: Artık, sistem Hükûmetin kontrolünden çıktı -bireysel emeklilik sistemi için söylüyorum- tamamen bu işi özel sektör firmalarının -tamam mı- yönettiği, politikasını belirlediği, her şeyini belirlediği bir sistem hâline geldi. Yazıktır günahtır, bu milletin parasıyla... Bu işte dikkatli olalım. Esas teşvik edecek unsur... Bakın, yüzde 25'i devlet veriyor, vatandaşa gelmiyor -az önce örnekleri verildi- bunun önemli bir kısmı. 3 tane kesinti var: Bir, fona giriş kesintisi; iki, her ay yatırılan katkı payından yüzde 2 kesinti; bir de toplam fon varlığı üzerinden tekrar kesinti. Şirketlere çalışıyoruz; devlet veriyor şirkete gidiyor, millet... Yani aslında siz paranızı bir mevduata yatırsanız -en basit bir şey- bundan daha fazla kazanıyorsunuz. Esas teşviki burada yapacağız, bu kesintilerin azaltılması lazım. Sistemin daha verimli çalışmasını sağlayacak düzenlemeyi biz Hükûmetten bekliyoruz. Yani bu kadar başıbozuk olmasın. Neyse burada çok fazla vakit kaybettik.

Ekonominin temelinin hep güven olduğunu söylüyoruz. Az önce bir konuşmacı söyledi -ben de ifade edecektim- dedi ki: "Ya, bu kadar çok istihdam teşviki çıkartıyoruz ama istihdam düşüyor." Net bir şekilde istihdam düşüyor belli bir periyoda baktığınız zaman. O zaman güveni oluşturmak lazım önce, yani güvenin olmadığı yerde yatırım olmaz, verdiğimiz teşvikler çok fazla bir şey ifade etmiyor. Hükûmet güzel bir şey söyledi -bizim de önerilerimiz hep bu çerçevedeydi- dedi ki: "Ya, istihdam teşvikleri çok parça parça, bu akıl alacak gibi değil, biz bunu sadeleştireceğiz eylem planında." Dedik ki: İşte, hiç olmazsa bir tane güzel bir madde var. Ama hemen arkasından -şu anda o da geçti- bir istihdam teşviki getiriliyor ki aklın alması mümkün değil. Yani "Sadeleştireceğim." dediklerinde en karmaşığını getirdiler. Şimdi, bir de çok alınabilecek mi? Değil. Yani kredi alabilmek için, insanların hiçbir yerde kredi alma imkânı kalmadıysa teşvik almasını, istihdam yapmasını bekliyoruz. "Temmuzdan sonra" diyor. Kardeşim ya hiç olmazsa yılbaşı yap o zaman, madem istihdam artışı... Yeni bir firma kuruldu, mart ayında firma kurdunuz, 50 kişi çalıştırmaya başladınız, bu teşvikten faydalanamıyorsunuz. Niye? Temmuz... O zaman herkes neyi bekler? "Ya, bir teşvik çıksın da yatırımı öyle yapayım." diye bekler. Yatırım yapanı cezalandıran bir teşvik sistemi olur mu? Bu hâle dönüşmüş bir teşvik sistemi. Bu maddeye bakılması lazım çok net bir şekilde.

Şimdi "güven" diyoruz. Güveni oluşturmak için bugün elimizde bir fırsat vardı; içerideki müzakerelerde de söyledik, Plan ve Bütçe Komisyonunda da anlattık, dedik ki: Arkadaşlar... Şu, işte "FİK" veya "FİKKO" dediğimiz maddeler geçti ama bunlar önümüze tekrar gelebilir. Zaten biz nihayetinde tarihe not düşelim. Yani bu işlerin içerisinden geldik, yıllarımızı bu işlere verdik. Finansal İstikrar Komitesiyle yapılan çarpıklıkları söyledik zaten. Yani Komiteyi bir kurdunuz, bir kaldırdınız, bir daha kurdunuz, şimdi tekrar yapıyorsunuz; yapıp, yapıp şey yapıyorsunuz. Şimdi, bir arkadaş ne dedi? Dedi ki: "Hayat akıyor, o yüzden bir şeyi yapıyorsak bir daha yapıyoruz." Arkadaşlar, gülünç duruma düşmeyelim; bu hayatın akışından kaynaklanan sorunlar yüzünden değişiklik yapmıyorsunuz; hatalar, yanlışlar... EKK'yi kaldırıyorsun, şimdi "EKK kuracağım." diyorsun; Finansal İstikrar Komitesini kaldırıyorsun, tekrar kuruyorsun; çekle ilgili düzenlemeyi yanlış yapıyorsun, tekrar yapıyorsun. Bunun hayatın akışıyla ne alakası var? Yaptığınız hatalar... Hayat akışı bu değil. Elbette, zaman içerisinde mevzuat değişikliği gerekir ama bunlar o değil; bu yapılanlar yanlış, öngörüsüz, bir gün sonrayı görmeden yapılan düzenlemelerin getirdiği yasama yükü, ekonomiye getirdiği yük. Çek düzenlemesi, bu çok sembolik bir şey oldu ama bunu vatandaş aniden ve çok yakından hissettiği için... Aslında, bunun gibi birçok mesele oldu. Yani ticari hayatı tamamen durduran bir düzenleme buradan çıkabiliyor, Ticaret Bakanlığı böyle bir şey getirebiliyor. Ülkede kurum kalmadı.

Şimdi, güven oluşturmak için bir şey yapılabilir. Finansal İstikrar Komitesiyle ilgili Sayın Berat Albayrak'ın, hiç olmayacak bir şekilde, bağımsız kurumlara müdahale anlamı taşıyan -net, "anlamı taşıyan" değil- "Müdahale edeceğiz. Cumhurbaşkanı her şeye müdahale eder." dediği bir madde vardı. Şimdi, o Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesini madem yeniden organize ediyoruz, arkadaşlar, yapmayın, etmeyin, şu beşinci fıkrayı çıkarın buradan dedik, çıkarttıramadık. Bu yapılmış olsa, bakın, piyasaya bir güven verecektiniz. Tabii, bunlarla o kredibilite açığını gidermek çok mümkün değil ama en azından piyasa şunu görecek, diyecek ki; hadi, Hükûmetin çok fazla kredibilitesi yok, Sayın Erdoğan'ın da kredibilitesinin kaldığına inanmıyorum ama Sayın Lütfi Elvan'a şöyle bir güven doğacaktı piyasada: "Ya, Lütfi Bey iyi niyetli bir şekilde bir şeyler yapmaya çalışıyor, bakın, arızaları düzeltiyor." denilecekti. Kendisine de mesaj attım, bunları düzeltin dedim fakat olmadı. Yani Cumhurbaşkanının her türlü kuruma müdahale edeceğine, bağımsız otoriteler dâhil, Merkez Bankası dâhil... Ya, biraz akıllanmak lazım. Çektiğimiz sıkıntılardan 128 milyar doları böyle heba ettik; şimdi bunu düzeltin, hiç olmazsa piyasaya güzel bir mesaj verin de Ümmetimuhammed rahatlasın diyoruz; olmuyor, yapmıyorlar.

Bu durumda, tabii, güven oluşmayınca Türk lirası korumasız, rezervimiz bitti, 128 milyar dolar gitti. İki tane koruma kalkanı vardır millî paranın, bir tanesi rezervdir, diğeri de faizdir. Faiz yüzde 19, zaten gideceğimiz bir alan yok yani bu Başkanın da faiz artırabilecek zaten bir pozisyonu yok. Dolayısıyla millî para korumasız hâle gelmiştir, Türkiye ekonomisinin bağışıklık sistemi çökmüştür. Bundan sonra olacak her şeyi artık yansıtmak durumundayız. Tarihî bir zam yapıldı şu anda akaryakıt fiyatlarına -yarın onunla ilgili daha detaylı bir açıklama yapacağım için burada şimdi girmeyeceğim- yani bu, tepeden tırnağa her şeye zam demektir tabii çünkü yirmi yıllık bir iktidar, bakın, iki yıllık olsa bir şey demem ama... Burada çıksın, söylesin bana ulaştırmayla ilgili arkadaşlar: Türkiye'de demir yolu ulaştırmasında ne kadar mesafe katedildi şu yirmi yılda? Her şeyi kara yoluyla taşıyoruz, tamamen dışa bağımlı olduğumuz bir alan üzerinden taşıma yapıyoruz ve buraya geliyoruz, bundan sonra çok yüksek zamlar yapıyoruz, sonra "Enflasyonu nasıl durduracağız?" diye düşünüyoruz.

İstihdam teşviki meselesinde tekrar önerimizi söylüyorum: Arkadaşlar, istihdam teşvikleri çok parçalı hâle gelmiştir ve verimli olmaktan çıkmıştır, eğer paramız varsa bunların hepsini toplayalım. Şu anda bütün ekonomi için -eski, yeni yatırım; şu yatırım, bu yatırım- yüzde 5 bir indirim yapıyoruz, değil mi? Bu 5'i 6 yapalım, 7 yapalım; Türkiye'nin ihtiyacı olan bu. OECD'nin de bizim gittiğimiz bütün Türkiye incelemelerinde bize söylediği, tavsiye ettiği şey buydu. Dolayısıyla Türkiye'nin bunu yapması lazım. Buradan tekrar Hükûmete bu anlamda, bu önerimizi söylemek istiyorum.

Diğer bir husus: Şimdi, turizmcilere destek verildi. Tabii, bu sıkıntılı dönemde sektörlere verilen desteklere hiçbir itirazımız yok ancak burada yaptığımız -biliyorsunuz- iki yıl üst üste -kira diyelim genel olarak- devletin kiracısı olan otellerden kiraları almayacağız, daha doğrusu bir yıl faizsiz erteleyeceğiz. O zaman bu uygulamayı, gelin esnaf için de yapalım, çiftçi için de yapalım. Çiftçiler -daha burada yapıldı- bas bas bağırdı; çiftçilerin Tarım Kredi faizleri, borçları tefeci faizi üzerinden yapılandırıldı arkadaşlar. Devletin biraz adil olması lazım. Dolayısıyla yaptığımız şeyde... Yani sesi çok çıkanın, çok gürültü yapanın veya Hükûmet üzerinde çok etkili olanın bir şeyleri kopardığı, diğerlerinin koparamadığı bir kamu yönetimi anlayışından vazgeçmek lazım. Bu anlamda da Hükûmeti adil olmaya davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

ERHAN USTA (Devamla) - Bu bölgesel kalkınma idareleriyle ilgili olarak da biliyorsunuz, GAP vardı, sonradan da 3 tane daha bölgesel kalkınma idaresi kuruldu. Bunların kurulması safhası içerisinde bulunmuş eski bir bürokrat olarak söylüyorum, bunlar beş yıl için kurulmuştu. Bu bölgelerde, DAP, KOP ve DOKAP bölgelerinde devam eden büyük projeler vardı. Bunlar tamamlanınca bunların da kendiliğinden kaldırılması düşünülüyordu. Hadi olmadı, bir beş yıl uzatıldı bu. Şimdi tekrar o beş yıl üzerine bir on yıl daha uzatma geliyor. Şunu düşünün: Bir devlet memuru nasıl bakar bu mevzuya? Orada güzel maaş alan arkadaşlar nasıl bakacak? "Aman, bu bizim varlık sebebimiz, bu projeler bitmesin. DAP, KOP ve DOKAP projeleri tamamlanmasın çünkü tamamlandığı anda şeyler kaldırılacak." Yani beş yıl için kurduğunuz -bu bir başarısızlığın itirafıdır esas itibarıyla- idarelerin hayatını yirmi yıl daha uzatıyorsunuz. Yirmi yıl daha mı sürecek veya ilave bir on yıl daha mı sürecek şu projelerin tamamlanması? Bir an evvel şu müteahhitlere, bilmem nerelere paraları vereceğimize bu paraları şurada hayırlı işlere harcasak ne olur diye insan sormadan edemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) - Sayın Başkan, istismar etmek de istemem, hemen selamlıyorum.

BAŞKAN - Buyurunuz.

ERHAN USTA (Devamla) - Dolayısıyla o zaman şuna bakmak lazım: Bu idareler ne kadar verimli çalışıyor diye bakılsın. Tabii, hiçbir şeyin analizi yapılmadan kararlar alındığı için, bu idareler de şimdi bu yatırımları tamamlamayacak. Orada ana yatırımcı kurum değil zaten, bunlar koordinasyon yapacak. Ya, koordinasyon yapacak kurumu -yirmi yıl uzatmanın- yirmi yıl çalıştırmanın çok mantıklı bir şey olduğunu ben düşünmüyorum. Bu anlamda ama maalesef, herhangi bir çalışma yapmadan, bir analiz yapmadan buraya kanun teklifleri getiriliyor. O yüzden de bir yaptığımız işi bir daha yapıyoruz, bir daha yapıyoruz; 4 defa, 5 defa yapmak durumunda kalıyoruz. İnşallah, akıllanırsınız diyorum.

Çok teşekkürler, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)