GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: "Kanal İstanbul" adı verilen su yolunun İstanbul'a ve bölgeye olabilecek etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:4
Birleşim:84
Tarih:26.05.2021

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kanal İstanbul'u konuşacağım doğru ama ondan önce konuşmam gereken bir iki cümle var.

Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi grup toplantısında konuşan Türkiye Cumhuriyeti devletinin başı Cumhurbaşkanı, Genel Başkanımız Akşener için "Çayeli'de yapılan ilktir, devamı gelecektir." demiştir; şiddetle kınıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değildir, Türkiye Cumhuriyeti devletinin başı bunu söylememeli; şiddetle kınıyorum.

Değerli milletvekilleri, Kanal İstanbul; 11 defa konuştum daha önce. Bayram tatilinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı "Kanal İstanbul idaresi başkanlığı kuruyoruz ve yakında temel atacağız." dedi, yeniden konuşma gereği hasıl oldu.

Bu ısrarın sebebi, aslı nedir? Böyle bir kanalın yapılmasına gerçekten ihtiyaç var mıdır? Yapılmasını isteyenlerin gerekçeleri nelerdir? Kanalın yapılmasını isteyenler ile karşı olanlar niçin sakin bir şekilde tartışamıyor? Aslında bunun sebebi belli oldu bugün. Yapılırsa İstanbul'a, bölgeye ve ülkemize olumlu etkileri olabilir mi? İfade edilen beklentilere bakıyoruz: Boğaz'da kaza olmayacak, Boğaz'daki tarihî yapılar korunacak, gemilerin sıra beklemesi bitecek, istihdam sağlanacak, milyarlarca para kazanılacak, akıllı şehir kurulacak ve sükse yapacak; bunları görüyoruz.

Son yıllarda sürekli azalan gemi geçiş sayısı ve Boğaz'ın tek yönlü geçiş düzenlemesi kaza riskini çok azaltmıştır. Zaten son yetmiş senede 9 kaza olmuştur. Kaldı ki son Süveyş örneğinde olduğu gibi, Boğaz'ın üçte 1'inden daha dar olacak kanalda da kaza riski vardır. Gemilerin sıra bekleme süresi geçiş sayılarıyla orantılı olarak azalacaktır. Kanal geçişleri tek yönlü planlandığı için orada da bekleme süresi olacaktır. İstihdam sağlanması konusu 5 bin kişiyle sınırlı olarak ifade edilmiştir. Oysa kanal için harcanacak parayla yüz binlerce işsize iş sağlayacak ve aynı zamanda üretime dönük çalışacak binlerce fabrika kurmak mümkündür. Akıllı şehir kurmak, sükse yapmak Türk milletinin ihtiyacı değildir; söylenmeyen gizli sebepler var mıdır, bilmiyoruz.

Olumsuz etkilere gelince, öncelikle belirtelim ki en olumsuz etki İstanbul'un çevre düzeni planı değiştirilerek yerleşime kapalı olan kuzey bölgesinin sanayi, ticaret, turizm ve konutlar için yapılaşmaya açılmış olmasıdır. Bölgedeki yerleşik halk göç edecek, Çinliler, Katarlılar ve yandaşlar gelip yerleşecek. Yeni yerleşimlerle İstanbul'un nüfusu artacak, bölgedeki tarım alanları yok olacak, su kaynakları azalacak. Yer altı suları tuzlanacak, orman alanları yok olacak, bütün canlılar zarar görecek, arkeolojik sit alanları yok olacak, nükleer araştırma merkezi taşınacak, ekonomik kriz derinleşecek, çok büyük yeni borç yükü oluşacak, depremlerin etkisi artacak. Büyük bir dolgu alanı olarak inşa edilen İstanbul Havalimanı'nda kayma riski oluşacak. Marmara Denizi'nin yapısı değişecek ve çürük yumurta kokusu bölgeyi yaşanamaz hâle getirecek. Karadeniz'den taşınacak alüvyon ile Marmara'daki dip akıntısının getirdikleri Küçükçekmece Gölü'nü ve Marmara Denizi bağlantısını yeniden dolduracak. Montrö tartışılacak, bunun siyasi sonuçları olacak. Zaten şu anda bile etrafımız ateş çemberi gibidir. Karada ve denizde dört taraftan kıskaca alınmaya çalışılan ülkemiz örtülü bir savaş içerisindedir. Tam da böyle bir zamanda Montrö'yü tartışmaya açmak, egemenlik haklarımızı tartışmaya açmak demektir. Tartışmanın sonunun nerelere varabileceğini düşünüp iyi analiz etmek gerekir. Tarih bilgisinden ve bilincinden yoksun olanlara 21 Temmuz 1936 günkü gazetelerin manşetlerini hatırlatmak isterim, birbirine benzeyen 10 gazete manşetinden bazılarını seçtim. Son Posta: "Mukavele dün gece imzalandı ve ordumuz sabaha karşı boğazları işgal etti." Akşam: "Ordumuz bu sabah saat 11.00'de Çanakkale'ye girdi." Yeni Asır: "18 milyon Türk dün gece imzalanan boğazlar zaferinin şenliğini yapıyor." Cumhuriyet: "Boğazlar Mukavelesi dün akşam imzalandı, on üç yıllık ayrılıktan sonra ebediyete kadar sürecek bir kavuşma..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Aradan geçen seksen beş yıl sonra Montrö'nün önemi hiç şüphe yok ki daha da artmıştır. Bu, bir egemenlik ve Lozan'la birlikte bağımsızlık belgesidir, herkes bunu anlamalı ve konu tartışmaya kapatılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, "Ülke gerçekleri olan ekonomik kriz, geçim sıkıntısı, işsizlik gibi konular konuşulmasın, gündemi Kanal İstanbul meşgul etsin, bugünü kurtaralım yeter, bitmese de olur." diye düşünülüyorsa Türk milleti buna aldanmayacaktır. Bilimsel verileri kapsayan doğru bilgiler ve olumsuz etkilerini gösteren gerekçeler Cumhurbaşkanının önüne konulduğunda Türk milletinin kanaldan daha öncelikli ve daha acil ihtiyaçları olduğunu göreceğini ve bu çılgın girişimden vazgeçeceğini umuyorum diyecektim, diyemiyorum maalesef. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bugünkü konuşmayı dinledikten sonra Türkiye'nin ve Türk milletinin geleceğini karartmaya kimsenin hakkı yoktur. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)