| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 85 |
| Tarih: | 27.05.2021 |
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama Pir Sultan Abdal'ın bir sözüyle başlamak istiyorum. Pir Sultan der ki: "Bozuk düzende sağlam çark olmaz." Memlekette, belki de devletin kuruluşundan bu yana isimler değişse de yapının değişmediği bir gerçek var: Bu gerçek devletle, siyasi iktidarla içli dışlı bir mafya ilişkisi gerçeğidir.
Bir mafya lideri tarafından dile getirilen çeşitli itiraflar günlerdir çalkalanıyor. Bu mafya lideri söylüyor da söylüyor. Doğru mu söylüyor? Kimsenin şüphesi olmasın ki doğru söylüyor ama eksik söylüyor. İşin sadece çökme, talan, uyuşturucu ticareti yani adli kısmından dolanıyor; bu pis yapının aslında siyasal alandaki işlevine gelmiyor bir türlü. Binlerce faili belli cinayeti, Suriye ve Rojava'da "İslamcılık" adı altında kullanılan çetelerin pisliklerini söylemiyor. Devlet içerisinde kuruluşundan bu yana var olan bu yapının asıl olarak devrimcilere, sosyalistlere, Kürtlere, Alevilere karşı kullanıldığından bahsetmiyor. Bu yapı gerek gayrinizami harpte gerekse uyuşturucu, çökme, talan, tehdit, şantaj vesaire vesaire gibi devletin pis işlerini yürüten yapıdır ve bu yapının yaptığı işlerin üzeri "Vatan, millet, Sakarya" edebiyatı yapılarak her zaman bayrak ve devletin bekasıyla örtülmeye çalışılıyor. Bu gerçeklerin üstü böyle örtülemez.
Sayın Başkan, değerli vekiller; şu anda Türkiye'de olan biten ve ifşa olan kirli ilişki ağı, dün söylediklerimizin tamamını bir bir teyit ediyor. Yıllardır bu kirli ilişkileri, bu suç şebekelerini bizler anlattık, "Gerçekler örtbas edilemez." dedik. Bugün sonuçlarını görüyoruz, daha da göreceğiz. Susurluk raporunu hazırlayan bürokratlar "Kişilere değil çevreye bakın." diyordu. Evet, bu sistem suç üretiyor. Devlet şeffaf, demokratik, denetlenebilir değil, adaletle işleyen bir hukuk sistemi yok. Bu da devletin içinde çeteleşmeyi, devletin mafyaya teslim edilmesini beraberinde getiriyor. Bugün yönetici konumunda olan kişiler ele geçirdikleri güç ve konum sayesinde özellikle mafya, çetelerle kurdukları ilişkiler üzerinden paramiliterleşen basın-yayın organlarıyla siyaset yapmaya çalışıyorlar; üzerinden rant devşirdikleri milliyetçi ve şoven duygularla demokratik siyaseti, hak arama mücadelesini boğmak için her türlü yalan ve hileye başvuruyorlar.
Şimdi, biz, devlet içine çöreklenen suç örgütlerinin çıkar çatışmalarına tanıklık ediyoruz. Anlatılanların ve ifşa edilenlerin hiçbiri bizim için sürpriz değil. İtiraflar, aslında malumun ilamıdır. Halkı açlığa sevk ederken kendileri zevküsefa içinde yaşayanların nasıl birer yolsuzluk ve suç makinası olduğu ortaya çıkan itiraflarla teyit olundu. Bu ilişkiler ağında bulunanların tamamı, milyonların kaderiyle oynayan, toplum düşmanı, sivillerin kanına girmiş birer örgütlü çete unsurudur.
Çete, mafya kontra yapıları her zaman ülkenin yönetiminde aktifti, bunu en iyi Kürtler bilir. En çok Kürtler, devletin bu yüzüyle karşılaştı. Bugün yaşananlar bir düzeltme talebi değil, yeni bir yapının kurulmasına dair ortaklık kavgasıdır. Düzeltilmesi istenen rant ve mafya düzeninin restorasyonudur. Bu karanlık yapı o kadar palazlandı ki devlet mafyalaştı, mafya devletleşti; işin ortaya çıkan hakikati aslında budur. Biz biliyoruz ki iktidarın sıklıkla sarıldığı "beka" ve "millî güvenlik" söylemlerinin arkasında saklanan asıl gerçek en tepede kurulmuş olan büyük hırsızlık ve yolsuzluk ittifakıdır. Bu ittifak ekonomiyi çökertti ve yolsuzluk düzenini kurdu. Her defasında "beka" diyenler uluslararası para koridoru kurdular, "beka" diyenler ihalelere yandaş şirketleri kattılar ve onları zengin ettiler, kendilerine haksız zenginleşme yarattılar; "beka" dediler, rüşvet zinciri kurdular; "beka" dediler, ülke kaynaklarını talan ettiler ve paylaştılar; "Terörle mücadele ediyoruz." dediler, suç örgütlerini büyüttüler; dillerinden düşürmedikleri "millîlik ve yerlilik" yalanı yaptıkları hukuksuzlukların, gayrimeşru işlerin ve yarattıkları talanın üzerini örtmeye yöneliktir, bunu Türkiye kamuoyunun çok iyi bilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Suç ve adaletsizlik üreten bu iktidar düzeni ve yarattığı talan sistemi ülke kaynaklarına ve toplumsal değerlere çökme üzerine kuruludur.
Bu iktidar siyasi çıkarları için emekçilerin alın terine ve halkların geleceğine el koymayı meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Bakın, çeteler, mafyalar, hırsızlar çalıyor; emekçiler, yoksullar aç kalıyor. Ülke büyük bir ekonomik krizin içerisindedir. Vatandaş borçla, krediyle ve zamlarla uğraşmaktan nefes alamaz duruma gelmiş durumda. Bankalara borçlar her gün artıyor, 34,5 milyon kişinin 899 milyar lira kredi borcu var; yüksek faizlere rağmen kredi talebi sürüyor. Yılın ilk üç ayında 500 bin kişi daha borçlandı, 34,5 milyon kişi 899 milyar liralık kredi borcuyla baş başa kaldı. TBB verilerine göre yılın ilk üç ayında 400 bin kişi daha ihtiyaç kredisi kullandı, hacim ise 16,8 milyar lira. Böylece Mart 2021 itibarıyla 28,3 milyon kişinin toplam ihtiyaç kredisi borcu 412 milyar liraya çıktı. Resmî verilere göre uzun süreli yani bir yıl ve daha fazla işsizlerin oranı, tüm işsizlerin yüzde 29,3'ünü oluşturuyor. Uzun süreli işsizlerin sayısı ise 1 milyon 252 bine ulaştı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği verilerine göre, Türkiye genelinde nisan ayında kapanan şirket sayısı yüzde 130,1 arttı. Batık krediler olarak ifade edilen, tahsili gecikmiş alacakların miktarının büyüyeceği tahmin ediliyor. Üç yıl için yapılan projeksiyona göre bu sayı 73 miyar TL'yi aşacak.
Sayın vekiller, ülkenin içinde bulunduğu derin ekonomik krize bir de Covid-19 salgını eklenince, durum daha da işin içinden çıkılmaz bir hâl almış durumda. Bir yılı aşkın süredir devam eden Covid-19 salgını, bireylerin ekonomik ve sosyal yaşamını derinden etkilemektedir. Covid-19 pandemisinde, Türkiye'nin birçok şehrinde ekonomik sorunlarla uğraşan esnaf, kepenk kapatmak durumunda kalmıştır. İktidar ise, bir yılı aşkın süredir devam eden pandemide, esnafa yeterli desteği sağlamadı. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye'nin 29 Nisan-17 Mayıs 2021 tarihleri arasında tam kapanma dönemine geçeceğini açıklamasından sonra, esnaf bir kez daha çaresiz bir durumla karşı karşıya kalmıştır. Çünkü, tam kapanma sürecinde esnafa yönelik herhangi bir destek sunulmamıştır. Partimiz Halkların Demokratik Partisinin Şubat 2020'deki zam raporuna göre 2020 yılında her gün ortalama en az 273 esnaf iflas etmiştir; 2020 yılında 80.166 esnaf sicil terkini, 19.422 esnaf ise meslek terkini gerçekleştirmiştir. Bu veriler, esnafları ölüme sürükleyen ciddi bir ekonomik krizin göstergesidir.
Ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik ve gelecek kaygısı sebepli intihar vakaları günden güne artmaktadır. TÜİK verilerine göre 2002-2019 yılları arasında 53.425 kişi intihar etmiştir. İntihar vakaları en çok 2019 yılında yaşanmış ve 3.406 kişi hayatını kaybetmiştir. Buna paralel olarak, son yıllarda ekonomik sorunlar yüzünden artan intihar olayları Covid-19 dönemiyle daha da sık görülmeye başlanmıştır. İntihar vakaları kuşkusuz derinleşen ekonomik krizle yükselmeye devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, ben bugün oturumun açılışında gündem dışı Gaziantep'in sorunlarına değinmiştim. Gaziantep'te işlerinden Kod-29, Kod-46'yla atılan işçiler bizi aradı ve "Bizleri de gündeme getirin." dediler. Değerli arkadaşlar, çalıştıkları yerden örgütlendikleri, sendikaya üye oldukları ve haklarını talep ettikleri gerekçesiyle Kod-29'la önce Güven Boya ve Kaplan Halıda işçiler atıldı, en son Kod-46 nedeniyle maalesef Angel Halıda da insanlar işinden atıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, işçiler şunu söylüyor: "Bizi hırsızlıkla suçladılar. Evime gittim, çocuğum 'Baba, seni niye işten attılar?' diyor, çocuğumun yüzüne bakamadım."
Buradan bir kez daha açık yüreklilikle söylemek gerekir ki işçiler hırsız değildir, işçiler çalmamıştır, işçiler anayasal haklarını kullanmıştır. Asıl hırsızlık işçinin emeğine el koyanların yaptığıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)