| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı Arasında Gümrük Konularında İş Birliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 85 |
| Tarih: | 27.05.2021 |
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı Arasında Gümrük Konularında İş Birliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Vietnam, Güneydoğu Asya'da Çinhindi Yarımadası'nın doğusunda yer alan bir ülkedir. Uzun, dar bir kara parçası üzerinde yer alan Vietnam'ın kuzeyinde Çin, batısında Kamboçya ile Laos, güneyinde ve doğusunda Güney Çin Denizi yer alır. Vietnam'ın nüfusu 2020 yılında yapılan sayıma göre 98 milyon kişiye ulaşmıştır ve dünya nüfus sıralamasında 15'inci sırada bulunmaktadır.
Türkiye ile Vietnam arasındaki diplomatik ilişkiler 1978 yılında kurulmuştur. İkili ilişkiler, başta ekonomi ve ticaret olmak üzere her alanda gelişme kaydetmektedir. Türkiye ile Vietnam arasındaki iş birliğinin yasal zemininin tamamlanması yönündeki çalışmalar çerçevesinde, Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması ile Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması 2014 yılında; Hava Ulaştırma Anlaşması ve Denizcilik Anlaşması ise 2015 yılında imzalanmıştır. Vietnam'la ikili ilişkiler coğrafi uzaklığa rağmen son yıllarda yoğun diplomatik süreçle canlılık ve ivme kazanmıştır. Vietnam ekonomisi, iş gücünde nispeten ucuz, yatırım üssü olarak elverişli, üretimde zengin özelliklere sahip bir ülkedir. 2019 yılında ihracatımız 352 milyon dolar, ithalatımız ise 1,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Hâlihazırda Türk firmalarının bu ülkedeki yatırımları toplamda 15 milyon dolara ulaşmıştır.
2018 yılında Vietnam'da meydana gelen doğal afetlere ve Damrey Tayfunu'nun yol açtığı beşerî ve maddi kayıplara karşı destek olmak amacıyla insani yardım katkımız Birleşmiş Milletler Hanoi Ofisi vasıtasıyla iletilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti özellikle küresel bir tehdit olan Covid-19 salgını döneminde büyük ihtiyaç hâline gelen sağlık yardımlarını çeşitli ülkelere ileterek küresel anlamda anlamlı, insani bir hizmete önderlik etmiştir. Bu yaklaşım diğer ülkelerle yakınlaşma ortamı sağlayarak insani ve ticari ilişkiler açısından da önemli bir zemin hazırlamıştır. Covid-19 testleri de yardım olarak yurt dışına gönderilen ürünler arasında yer almaktadır. Ulaşılan resmî belgelere göre bugüne kadar Sırbistan'a 1.500 ve İran'a bin adet test gönderildi. Sağlık Bakanlığı ayrıca talep doğrultusunda Amerika Birleşik Devletleri'ne de 500 bin testin satıldığını belirtti. İngiltere, İtalya, İspanya gibi önemli müttefiklerimizin de aralarında bulunduğu toplam 34 ülkeye tıbbi ekipman desteğinde bulunduk. Bu yardımlar bizi dünyada en çok yardım yapan 3'üncü ülke konumuna taşıdı.
Türkiye Cumhuriyeti bu yardımlarla küresel alanda olumlu ve örnek bir algı oluşturmuştur. Türkiye'nin pandemi sürecinde diğer ülkelere verdiği insani destek ve gönderdiği yardımlar "uluslararası güç" kavramı tanımına yeni bir bakış açısı getirmiştir. Uluslararası politika analizlerinde ve uluslararası ilişkiler teorilerinde sıkça başvurulan en temel açıklayıcı kavram "güç"tür. Geniş bir yelpazeye yayılan teorik yaklaşımlar, açıklamalarında bu kavrama merkezî bir önem atfetmektedir. Genellikle yüzeysel bir şekilde realist yaklaşımla özdeşleştirilen "güç" kavramı aslında idealist yaklaşımlarda da önemli bir yer tutar. İdealist yaklaşımda uluslararası ilişkilerde gücün önemini kabul ederken güç maddelerinin savaş dışı ve özellikle ekonomik yöntemlerle yürütülebileceğini savunur.
Uluslararası ilişkiler açısından son derece önemli bir kavram olmasına rağmen güç konusunda yapılan çalışmalar bu kavramın anlamını net olarak ortaya koymayı başaramamıştır. "Güç" kavramını anlamaya çalışırken uluslararası ilişkiler alanı dışında sosyoloji, siyaset bilimi ve psikoloji gibi alanlarda yapılmış çalışmalara başvurmanın da önemi açıktır.
"Güç" kavramının tanımlanmasına ilişkin iki temel zorluktan söz edilebilir: Birincisi, "güç" kavramının geniş kapsamı ve belirsiz niteliğinin tanımlamalarda çok sayıda unsurun dikkate alınmasını zorunlu kılmasıyla ilgilidir. Bir ülkenin sahip olduğu nitelik ve niceliğe ilişkin hemen hemen her şey gücün tanımına girmektedir. Üstelik eğitimin ve diplomasinin kalitesi gibi bazı unsurların güce nasıl dönüştüğünün somut bir şekilde açıklanması da kolay değildir, bu da gücü daha belirsiz ve tanımlanması zor hâle getirmektedir. Tüm bunlara ek olarak, gücün unsurlarının elde bulundurulmasının güçlü olmak anlamına gelmediği de açıktır.
Uluslararası hukuk kurallarının ve iletişim teknolojilerinin bugünkü kadar gelişmediği dönemlerde askerî unsurlar gücün ana içeriğini oluştururken bugün diplomasinin kalitesine ek olarak bilgi kaynakları ve iletişim süreçleri üzerindeki kontrol gücün temel niteliğini oluşturmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte ekonomik ilişkilerin ön plana çıkması askerî güç ve resmî ilişkilerin ağırlığını kaybetmesine, onların yerine ekonomik unsurlar ve devlet dışı aktörlerin ön plana çıkmasına neden olmaktadır. Ekonomik unsurların ön plana çıkmasıyla birlikte örneğin hiçbir ülkeye bağlılık hissetmeyen çok uluslu şirketlerin gücünün de tanımlamalara dâhil edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, zaman içerisinde uluslararası ilişkiler gibi "güç" kavramı da evrim geçirmekte, onu tanımlayan unsurlar değişmektedir.
"Egemenlik" ilkesi gereği her devlet başına buyruktur. Hiçbir devletin başka bir devlete ne yapacağını söyleme hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle de beklenmedik sonuçlar her zaman mümkündür, süper güçler de dâhil olmak üzere bütün aktörler kontrol edemedikleri pek çok gelişme ve belirsizlikler karşısında politika üretmektedir. Dolayısıyla, gücün doğasını anlayabilmek için onun çok boyutlu niteliğini ve bu boyutların eş anlamlı olarak var olabileceğini dikkate almak gerekir. Türkiye Cumhuriyeti coğrafi konumdan kaynaklı olarak askerî gücünü her zaman ön planda tutmak zorunda kalsa da özellikle yaşadığımız küresel tehdit olan pandemi sürecindeki yaklaşımı onun insani gücünü de görünür kılmıştır. Türkiye'nin güç noktasında uluslararası mesajı: "Dünya 5'ten büyüktür."
21'inci yüzyıl, dünyanın artık zorba ve sömürü mantığıyla hareket eden ülkelerin değil, insan merkezli, adalet ve merhamet duygusuyla hareket eden devletlerin yüzyılı olacaktır. Bu ideallerin, bu duyguların dünyadaki en önemli temsilcisi de Türkiye Cumhuriyeti olacaktır. Dünyada aşı adaletsizliğinin konuşulduğu ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından da en büyük tehdit olarak dile getirildiği bugünlerde ülkemizin insan odaklı duruşu ve yaptığı aşı yardımları küresel gücü elinde bulundurduğunu düşünen ülkelere örnek olmuştur. Sermayesi insan olan toplumda gönüllere hitap etmenin gücünü akılda tutmanın önemini vurgulamak istiyorum. Bu vesileyle, Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti'yle yapılacak anlaşmanın her ülke için de hayırlı olmasını diliyorum.
Bugün "Bedeli ölüm de olsa devlet hizmeti nasıl yapılır?"ın örneği, ülkücü, milliyetçi hareketin duayeni Gümrük ve Tekel eski Bakanımız Gün Sazak'ın 27 Mayıs 1980'de uğradığı suikast sonucu şehit edilişinin 41'inci yıl dönümü. Başta merhum Gün Sazak Bey'i ve tüm ülkücü şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Merhum Gün Sazak'ın soyguncuya göz açtırmayan, kaçakçıyı affetmeyen, sahtekârın yakasına yapışan cesur ve faziletli duruşunu devam ettirmek bizim için de kaçınılmaz bir görev olacaktır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)