GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:87
Tarih:02.06.2021

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 265 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz yasa teklifi bir vergi affı düzenlemesidir. Esnafımızın, iş adamlarımızın çok zor günler geçirdiği bu dönemde bir af tabii ki olumlu olacaktır ancak burada esas önemli olan konu ülkemizdeki vergi adaletsizliği nedeniyle son dönemde kronikleşen vergisini ödeyememe durumudur. Kuşkusuz ki gelir dağılımındaki adaletsizlik bu sorunun nedenlerinden biridir.

Türkiye'de dolaylı vergilerin toplam vergi geliri içindeki payı çok yüksektir. Toplam vergi gelirinin yarıdan fazlası ÖTV ve KDV'den oluşmaktadır. Maaşlı çalışanlar yani ülkenin emekçi kesimleri, maaşlarından kesilen vergilerle vergi yükünü şirket sahiplerinden çok daha fazla omuzlarında taşımaktadırlar. 2020 yılında tahsil edilen 158,8 milyarlık vergi gelirinin yaklaşık 85 milyarı ücretli çalışanlar tarafından ödenmiştir. Otomobilden, yakıttan, alkol ve sigaradan, oyun konsollarından, cep telefonundan, tabletten, bilgisayardan alınan vergilere yapılan zamlar nedeniyle sade vatandaş, gerçek gizli vergi rekortmeni konumuna gelmiştir. Bu durum, ülkemizde gelir adaletsizliğini tetiklerken AKP döneminde bir Türkiye gerçeği hâline gelen zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olması durumuna yol açmıştır.

Vergi affı geçici bir çözümdür. Sürekli af çıkararak vergi sistemini sulandırmak yerine esnafı, iş insanlarını vergisini ödeyebilecek duruma getirecek reformları gerçekleştirmek gerekmektedir. Vergi dilimleri yeniden gözden geçirilmeli, vergisini düzenli ödeyen mükellef ödüllendirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, maalesef ki 2002 yılından beri ülke yönetiminde bulunan iktidar, yalnız vergi sistemini değil, toplumun bütün dengelerini altüst etti. Pandemiyle birlikte kendini derinden hissettiren ekonomik yoksulluk artık ekonomik kriz sınırlarına ulaşmıştır. Türkiye düpedüz bir ekonomik buhran yaşıyor, ülke yangın yeri. Emeğiyle geçinen işçi, toprağına alın terini akıtarak üretim yapan ve pandemi dolayısıyla devletten hiçbir yardım alamayan çiftçi perişan. Dostlar alışverişte görsün diye verilen 3-5 kuruşluk destekle ayakta kalmaya çalışan esnaf da perişan. AKP iktidarının yarattığı düzende 5'li çete servetine servet katarken, saraya yakın kadrolar üçer, beşer maaş alırken insanımız hızla fakirleşiyor, çoluk çocuğunun karnını doyurmak için ya borçlanıyor ya da tasarruflarını tüketiyor.

Değerli milletvekilleri, yurttaş elinde cep telefonu günaşırı e-Nabız sistemine giriyor "Acaba bize de aşı çıktı mı?" diye sorgulama yapıyor; çoğunlukla sonuç hüsran. Ancak 12 milyon 600 bin kişinin 2'nci doz aşısı yapılabildi fakat AKP Lideri Erdoğan "3 doz aşı oldum." diyebiliyor. Vatandaşın aşıya erişemediği, canıyla cebelleştiği bu ülkede 55 milyon kişi aşı beklerken Cumhurbaşkanı 3'üncü doz aşısını olabiliyor. Bu nasıl halktan kopuk bir yönetim anlayışıdır?

Bütün bunlar sürerken, işleyen bir hukuk düzeninde işgal ettikleri koltuklarda bir dakika dahi duramayacak kişilerin ülke gündemini nasıl meşgul ettiklerine tanık oluyoruz. Bir tarafta bir suç örgütü liderinin ifşaları, diğer tarafta, ona cevap verirken kendinden önce bakanlar dâhil yol arkadaşlarını itham eden İçişleri Bakanının suçluyu gizleyen açıklamaları; bir tarafta, yenilir yutulur cinsten olmayan, pudra şekeri rotası oluşturma iddiaları ve diğer tarafta, iddianın muhatabı eski Başbakanın iddialar karşısında torunlarını dahi inandıramayacağı maske ve test kiti yardımı açıklamaları var. Cumhuriyetin kurucu lideri, ebedî Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret eden sözde imama tepki vermeyen, dinlerken imamı ağzı açık bir şekilde dinleyen bir Genel Başkan var. Her şeyden de önemlisi, tüm bu olup bitenleri Sihirbaz Mandrake'nin illüzyon şovunu izler gibi izleyen cumhuriyet savcıları var.

Konuşmamı sonlandırırken, yapılacak ilk genel seçimlerde Türkiye'nin bu kötü gidişe "Dur!" diyeceğine ve aydınlık güzel günlerin önünü açacağına olan inancımla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)