| Konu: | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 87 |
| Tarih: | 02.06.2021 |
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Yine iktidarın bir borç yapılandırma yasasıyla karşı karşıyayız. Tam 9'uncu af yasası ya da borçları yapılandırma yasası ama şunu düşünmek gerekiyor: 9'uncu kez çıkarılmış olması aslında neyin göstergesi? Bu borçların ödenemez hâle geldiğinin göstergesi. Zira, on dokuz yıllık AKP iktidarının sonucunda gelinen nokta artık insanların borçlarını ödeyemez hâle gelmiş olması. Orta sınıflar yoksullar kervanına katılırken yoksullar daha da yoksullaştı. Elbette ki iktidarın erkek egemen politikaları en fazla kadınları yoksullaştırdı ve yoksulun en yoksulu da şu an kadınlar.
On dokuz senedir devletin yani halkın kaynaklarını, doğayı talan eden bir iktidarla karşı karşıyayız. Bütün kasaları sıfırladınız, şimdi "Yeni kaynaklar nasıl buluruz?" onun derdine düşmüşsünüz. "Halktan vergileri toplayalım." diyorsunuz, bu arada pandemi bahanesiyle binlerce, milyarlarca liralık cezalar kesiyorsunuz, bunları af kapsamına alma gibi bir derdiniz yok, zira paraya çok ihtiyacınız var anlaşılan ama kimin için? Sermaye grupları için, saray için ve Kürt halkına yönelik yürüttüğünüz savaş için bu paraları toplamak istiyorsunuz.
Kaynağa ihtiyacınız var, anlıyoruz ama siz de şunu anlayın: Halkın size verecek bir parası kalmadı; tam tersine halktan para toplamak yerine; esnaftan, çiftçiden, yoksullardan para istemek yerine pandemi döneminde, yarattığınız ekonomik kriz döneminde halkın olan parasını halka vermeniz gerekiyordu. Borçlandırma değil, yapılandırma değil, bütün borçların silinmesi gerekiyordu; bu da yetmiyor, devlet desteğinin sağlanması gerekiyordu; hem de öyle dostlar alışverişte görsün mantığıyla değil, 3-5 kuruş vererek değil, gerçekten hayatlarını idame ettirebilecek gerçek bir desteğin esnaf için, çiftçi için, küçük işletmeler için, işçiler için, emekçiler için sağlanması gerekiyor.
Bu ülkede vergi zaten her zaman adaletsizdi, ülkenin bütün vergi yükü emeğiyle çalışan halkın sırtında. Maaşı cebine ulaşmadan vergisi kesilen emekçiler bir de bunun üstüne dolaylı vergiler ödemek zorunda kalıyor. Halka reva görülen bu iken sermaye sınıfının milyon dolarlık vergi borçlarından bir yandan indirim yapıyorsunuz, bir yandan siliyorsunuz; o da yetmiyor, iktidara geldiğiniz ilk günden itibaren ihalelerle, özelleştirmelerle, vergi indirimleriyle bu kesimlere büyük ayrıcalık sağladınız; büyük sermaye gruplarına, bir de yanlarına yandaş sermaye gruplarını eklediniz, yeni sermaye grupları yarattınız. Bu sınıf imtiyazlı kılınırken alın teriyle çalışan halk vergi yükü, borç yükü altında ezilmeye devam etti. Bu ekonomik krizde, bu pandemi krizinde asgari ücretten vergi almayın. Sermayeden yana ekonomik politikalarınızla özellikle son on yılda ülkeyi yalnızca tüketime dayalı, üretmeyen, yabancı sermayeye ve dışa bağımlı hâle getirdiniz. İstihdam alanı sağlamadığınız gibi, güvencesiz çalıştırılmanın, sendikasızlaştırmanın, keyfî işten çıkarmaların önünü açtınız. Yabancı sermayeye "Gel." derken şunu diyordunuz: "Ülkede ucuz iş gücü var, istediğiniz gibi bir durum. Gelin, iş gücünü sömürün." Pandemi sürecinde halkı açlıkla ya da virüsle baş başa bırakıp ekonomik kaynakları yandaşlara, çetelere aktardığınızı çok iyi biliyoruz.
Şimdi, bir kısmi açılmadan bahsediyorsunuz ama on beş aydır bu ülkenin müzik, eğlence, sahne sanatları alanında çalışan pek çok kişisi açlıkla, yoksullukla karşı karşıya. Tiyatrosunu, sinema salonlarını kapatmak zorunda kaldı sanatçılar, enstrümanlarını satmak zorunda kaldı, kimisi çaresizlikten intihar etti. Kararnamelerle aç-kapa yaptığınız halk, belirsizlikten ve çaresizlikten ne yapacağını bilemez bir borç batağında debeleniyor.
Sabaha uygulanmak üzere akşam karar alıyorsunuz. Kafeler, barlar, lokantalar hazırlık zamanı bile bulamadan "Ertesi gün açılacak." diyorsunuz. Tıpkı Millî Eğitim Bakanının akşam 20.40'ta "Yarın okullar açılıyor, yüz yüze eğitim var." diye açıklama yapması gibi. İnsanlarla dalga mı geçiyorsunuz? İnsanlara gözlerinizi, kulaklarınızı öylesine kapatmışsınız ki artık "görün, duyun" diye Meclis kapısına gelip intihar girişiminde bulunuyorlar. Geçenlerde Dikmen Kapısı'nda bir kişi intihara teşebbüs etti ama siz bunu da görmezlikten geldiniz.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, "128 milyar dolar nerede? Merkez Bankasındaki para nereye gitti?" diye soranlara "Halk bunu soramaz." diyorsunuz. Halk kendi parasının nereye gittiğini sormayacak da neyi soracak? Ne yaptığınızı, ne söylediğinizi dahi bilmiyorsunuz artık çünkü iktidarda kalmak dışında, kendi bekanız dışında başka düşündüğünüz hiçbir şey kalmamış, bu nedenle de sorularınız bile artık kabul edilebilir değil. (HDP sıralarından alkışlar)