GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:88
Tarih:08.06.2021

CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin çokça hatırladığı bir sloganla başlayacağım. Allah rahmet eylesin, nurlar içinde yatsın, rahmetli Özal'a yönelik, 12 Eylülün hemen akabinde, askerî yönetimin hemen akabinde üstelik OHAL devam ederken işçilerin bir sloganı vardı: "Çankaya'nın şişmanı, işçilerin düşmanı." 1989-90, o yıllar. Yani askerî yönetim henüz kalkmış, OHAL yeni kalkıyor, 12 Eylül kanunları jet hızıyla bu ülkede uygulanıyor, 24 Ocak Kararlarının kararlı uygulayıcıları iş başında, ağır bir işçi düşmanlığı söz konusu ve o dönemde hatırladığım kadarıyla Zonguldak'tan yola çıkan işçilerin başlattığı bir slogandı bu. Allah rahmet eylesin, Özal'a "Çankaya'nın şişmanı, işçilerin düşmanı." demişlerdi.

Şimdi, bu getirdiğiniz yasada, sizin bu getirdiğiniz yasada işçi haklarına kıyım öngören maddeyi herhangi bir işçi, işçiyi seven, alın terine saygı duyan insan sokakta söylese acaba başına ne gelir hiç düşündünüz mü? Yıl 1990, yıl 2021, otuz yıl geçmiş üzerinden, Türkiye özgürlükler konusunda bedel ödemiş, hukuk konusunda geriye gitmiş, bir istibdat rejiminin ayakları altında ezilir vaziyette; siz konkordatoyla ilgili üç yıl içerisinde 40'tan fazla maddede değişiklik yaparak, yapboz tahtasına çevirerek ekonominin kurallarını rayına oturtacağınızı düşünüyorsunuz öyle mi? Konkordato nedir? Konkordato dara düşmedir, zora düşmedir, ekonomik olarak zorda olmadır, yarattığınız eserdir, yarattığınız eserdir işte. Son üç yılda 40'tan fazla maddede değişiklik yapıyorsunuz, ikide bir iflas ertelemeyi bir kenara bırakıp yerine konkordato üzerinden düzenlemeler yapmaya çalışıyorsunuz. İnsanın yüzü kızarır değil mi? Çıkıp bir de burada "Ekonomiyi düzelteceğiz, ayarını yapacağız, normatif düzenlemelerle beraber onu yapacağız, bunu yapacağız." diye de savunuyorsunuz. Aslında ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Sözümün başında söylediğim gibi tercihlerinizi dar, oligark bir gruptan yana yapıyorsunuz; arada, bırakın işçiyi, işçiyle beraber esnaf, dar gelirli, orta gelirli kim varsa ezilip gidiyor. Bu yasayla bu işi kurtaracağınızı mı düşünüyorsunuz? Yani konkordato sırasında yer değiştireceksiniz, gariban işçiye ödenmeyen para, zulmedilen parayı da geri plana atacaksınız, ultra ayrıcalıklı birtakım alacaklar ortaya çıkaracaksınız, hani kadim inancımıza göre işçinin emeğinin karşılığının alın teri kurumadan verilmesi gerekir ya, onu hiç hatırlamayacaksınız gelip burada ahkâm keseceksiniz öyle mi? Az önce burada konuşmacıların birçoğu söyledi, 3'üncü maddede ve 7'nci maddede yaptığınız değişiklikler sınıf iktidarınızın tezahürüdür, başka hiçbir şey değildir.

Siyaset, kimden yana tercih koyduğunuzla alakalıdır. Buradan, bu kürsüden sesleniyorum: Emek düşmanı bir tavır söz konusudur bu yasada. Sıralamayı değiştirerek, ultra öncelikli alacaklar yaratarak... Açık, 7'nci maddede diyorsunuz ki: "Konkordato süresi içerisinde -bakın, süre bitmeden, mühlet içerisinde- konkordato komiserinin izniyle akdedilmiş kredi ve adi alacaklar eğer muaccel olurlarsa icra işlemleri devam eder, rehinli mal varsa paraya çevrilir." Paralarını alırlar, sömürürler semirirler, eğer patlamazlarsa kalan alacaklarını da masada masa alacağı olarak alırlar, yine herkesten önce alırlar. Hayret bir şey ya, hayret bir şey! Boşuna Ahmed Arif dememiş "Bunlar, / Aşımıza, ekmeğimize / Göz koyanlardır, / Tanı bunları, / Tanı da büyü / Adiloş Bebem" diye. İşte, işçiler, arkadaşlar, emeğiyle geçinenler, tanıyın bunları. Bu yasayı getirenler aşınıza, ekmeğinize göz koyanlardır, tanıyın bunları ve gereğini yapın. Bize düşen bunu söylemektir.

Karşılığında Komisyonda size bir öneri getirdik. Bizzat benim getirdiğim bir yasa teklifi vardı. O yasa teklifiyle dedim ki ya madem bunu yapıyorsunuz, denize düştünüz yılana sarılıyorsunuz, kredibilite yaratmaya çalışıyorsunuz, yalan. Oradan bir şey çıkacağını zannetmiyorum ama hani biraz şirin gözükmek istiyorsunuz esnafa mesnafa, birkaç ufak işletmeye falan filan, bunlara kredi kullandırılır falan diye ya da orta ölçekli her neyse... O zaman işçilerin işe iade, kıdem-ihbar tazminat hakları ve işçilik alacakları dâhil olmak üzere aynı statüye getirelim onları da. Kılınız kıpırdamadı ya, kılınız kıpırdamadı, kıpırdayamaz ki. Biz bilmiyor muyuz sanıyorsunuz, son üç yıldır bu komisyonlarda yaptığımız yasalarda haklı olduğumuza inansanız bile bir virgülü değiştiremeyecek kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin kimliğiyle oynadığınızı bilmiyor muyuz? Saraydan izin almadığınız sürece tek kelimelik değişiklik yapamayacağınızı bilmiyor muyuz? Bu sınıfsal tercihlerin oradan ayarlanıp buraya gönderildiğini bilmiyor muyuz? Yasa yapma tekniğinin her türlü ayaklarını yok ettiğinizi bilmiyor muyuz? Burada sigorta şirketleriyle ilgili yasa yapıyorsunuz, İcra İflas Kanunu'nda değişiklikler yapıyorsunuz, en fazla etkilenecek olan kimlerdir? Belli bir meslek sahipleri, değil mi, tüketiciler, şunlar bunlar. Allah için komisyonlara bir tane meslek örgütü, sivil toplum kuruluşu çağırdınız mı? Yok. Barolardan görüş falan aldınız mı? Yok. Baro başkanlarını, komisyon üyeleri olarak bizler arıyoruz ve bu konuyla ilgili görüşlerini alıyoruz ama size çok görmüyorum ki. Siz barolarla ilgili yasa görüşülürken baro başkanlarını döven iktidarsınız, Meclise sokmayan iktidarsınız. Siz yasa yapma işini hukukla alakalı düşünenlerden değilsiniz ki. Ama bir şeyi öğreneceksiniz, bir şeyi öğreneceksiniz, hani burada kredibilite yaratmak istiyorsunuz ya, bu yaratmak istediğiniz kredibiliteyle ilgili binlerce kanun yapsanız bile bir kuruşluk kredi oluşturamazsınız. Çünkü kredi hukukun olduğu yerde yeşerir çünkü kredi gerçekten hukuk devletinin olduğu yerde yeşerir. Sizin artık hazırladığınız zeminde ot bile yeşermiyor.

Etrafınıza bir bakın, ne olursunuz, Türkiye'yi genelgelerle yönetiyorsunuz, bu getirdikleriniz de Anayasa'yı dolanma. Anayasa yok, hukuk yok, uluslararası hukuk kuralları yok, birtakım hakları yok sayalım, hukuk devleti ilkesini her gün yok sayalım; bu yasayla da yok sayıyorsunuz zaten. Hukuk devleti ilkesinde Anayasa Mahkemesinin düzenlenmiş olan 153/6'daki yetkisini dolanmak var mı? Getirdiğiniz bu sigorta şirketleri genel şartları ve tazminatla ilgili konular daha önce Anayasa Mahkemesinin 2019/40 esas sayılı Kararı'yla iptal edilmedi mi? Bir kelime değişikliği yaparak Anayasa'ya uyduracağını mı zannediyorsunuz? Olmaz. Anayasa'yı da dolanıyorsunuz, Anayasa'yı ihlal ediyorsunuz, açık, işte, o sebepten dolayı olay bitmiyor, o sebepten dolayı para piyasalarınız tıkanmış.

Size bu kürsüden defalarca anlattık, dedik ki: "Hukukun ve demokrasinin olmadığı yerde ekonomi hiç olmaz, hiç olmaz. Faşizan ülkelerde kapalı ekonomiler vardır, kimin eli kimin cebinde belli değildir ancak oralardaki modeller oluşur." Ama gel gör ki bizde de benzer bir model var galiba; son zamanlarla ifşaatlarla dolu etrafımız ama orada da hukuk yok. Orada da hukuk olmayınca 1 lira para gene gelmiyor. İnsanlar bakıyorlar, bir ifşaat söz konusu, iş adamlarına çökülmüş, fabrikalara çökülmüş, her türlü kıymet tarumar edilmiş. Niye gelsinler, niye size para versinler? Niye versinler kardeşim, niye?

Şimdi, gitmeyen bir ekonominin sonucu olarak getirdiğiniz kanun teklifiyle beraber Anayasa'nın birçok ilkesini ihlal ediyorsunuz, birçok maddesini ihlal ediyorsunuz, az önce söyledim, 153/6'yı ihlal ediyorsunuz. Sigortacılıkla ilgili getirmiş olduğunuz, sorumluluk dengesini bozan, sigorta şirketlerine yeni kapitülasyonlar ilan eden maddenizle beraber aslında Anayasa'nın 153/6'ncı maddesini direkt ihlal ediyorsunuz, Anayasa'daki yaşam hakkını ve sağlık hakkını da ihlal ediyorsunuz. Nerede görülmüş ya, tazminat hukukunun tümüyle bir kanun maddesinin altına altlandığı? Tazminat aynı zamanda vicdani bir meseledir, her oluşa göre oradaki tazminatın takdiri söz konusudur. Borçlar Kanunu'nun 61'inci maddesi vardır, genel ilke itibarıyla orada tazminat hukuku sayılmıştır; Anayasa'nın 19'uncu maddesinde de açık açık "Tazminat hukukunun genel ilkelerine göre insanların zararı telafi edilir." deniyor. Siz kendi kendinize sigorta şirketleri için yasa çıkarmaya geldiniz buraya.

Allah yolunuzu açık etsin, Allah yolunuzu açık etsin; yeni sınıf iktidarınızı kendiniz tarif ediyorsunuz. Gerçi biz yıllardır söylüyoruz: Siz oligark bir iktidarsınız, siz ancak belli sermayeleri temsil ediyorsunuz, sizin halktan yana bir karşılığınız söz konusu değil, siz halkın çıkarlarına karşı bir iktidarsınız. (CHP sıralarından alkışlar) Halkın çıkarlarına karşı iktidar olduğunuzu bu getirdiğiniz yasa teklifiyle birlikte burada da tescil ediyorsunuz.

Şimdi, halkın çıkarlarına karşı olduğunuzu bir yerde daha gösteriyorsunuz. Aylardır yine hukuktan yana tavır koymaya çalışıyoruz. Merkez Bankasının yapması gereken işleri aldınız, kamu bankalarına yasaya aykırı bir şekilde teslim ettiniz, Türkiye'nin 250 milyar lirasını hazineden peşkeş çektiniz değil mi? "128 milyar nerede?" diye sorarsam kızacaksınız. Kızacaksınız soramıyorum, değil mi?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sorma(!)

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Sor, sor!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Ama 250 milyar nerede biliyoruz artık. Kimin cebine gitti, hangi tarihte nereye verildi? Resmî olarak açıklamadınız ama böyle bir, halkın cebine elinizi sokmuşluğunuz var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - 10 bin doları sor bari ya!

ÖZKAN YALIM (Uşak) - 128 milyar nerede, 128 milyar nerede?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Hukuksuz, hukuksuz, hukuksuz. İşte, ondan dolayı kredibiliteniz yok, ondan dolayı kimse bu ülkeye bir kuruş para getirmiyor. Böyle, konkordatoyu düzenleyerek falan filan, oradan buradan kredi yaratacağınızı zannediyorsunuz; olmayacak, ben size söyleyeyim, olmayacak. Daha, çok süreler uzatırsınız siz; daha, çok değişiklikler yaparsınız ama ömrünüz buna vefa verir mi onu da bilmiyorum. Çok ömrünüz var mı? Sandık gelir gelmez gidicisiniz, sandık gelir gelmez gidicisiniz.

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - 2023'te...

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - İnşallah, inşallah.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) - Yirmi yıldır aynı hayali kuruyorsunuz, yirmi yıldır. Bir yirmi yıl daha kurun aynı hayali.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Tarumar ettiniz memleketi. Hani, Fikret'in bir şiiri var, onunla sesleneyim ben size: "Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak! / Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak! / Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak, / Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak... / Yiyin efendiler yiyin.../ Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin." Bu yasalar o yeme modellerinin aracısı oluyor, bu yasalar sınıfsal olarak yedirdiğiniz o azınlıkların koruyucusu oluyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yasalar halk düşmanı yasalardır, bu yasalar dar gelirlinin düşmanıdır, bu yasalar orta gelirlinin düşmanıdır, bu yasalar Türkiye halkının çok çok büyük çoğunluğunun düşmanıdır. Bunlarla beraber yol yürümeye kalkarsanız yolda kalırsınız. Ha, bu saatten sonra size "Halktan yana bir iktidar olun." dersem, bana derler ki "Akıl tutulması mı var? Bu kadar büyük sabıkası olan bir iktidara bu önerilir mi?" Haklı olurlar, haklı olurlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizden, kimsenin bu anlamda bir umudu kalmadı, onu söyleyeyim ama giderayak yapabilecekleriniz var; söylediklerimize kulak asmanız lazım, söylediklerimize bir miktar kulak asmanız lazım. Gelin, bu ülkede, az da olsa şu kötü Anayasa'nın uygulamasıyla alakalı son döneminizde bir sınav verin. Bu, kötü bir Anayasa, bunun uygulamasıyla ilgili son döneminizde bir sınav verin. Bununla ilgili vereceğiniz sınav nedir, biliyor musunuz? İşte, az önce Anayasa'nın 49'uncu maddesini söyledim ya, bir de Anayasa'nın 173'üncü maddesi var. Şimdi kredi arıyorsunuz ya bu işletmelere, esnafa, sanatkâra, şuna buna; bilmiyorum, yoksa başkalarına mı arıyorsunuz, kime arıyorsunuz? Zorda, darda olan bunlar ama sizin zorunuz, darınız biraz farklı; hem ihale veriyorsunuz hem vergi borcu siliyorsunuz; hem kaymaklı kadayıf gibi KÖİ'lerden geçindiriyorsunuz hem vergi almıyorsunuz. Nereyle alakalı bilmiyorum ama Anayasa'nın 173'üncü maddesi var, diyor ki: "Devlet, esnaf ve sanatkârlarla ilgili önlem alır." değil mi? 16 milyar lirayı o KÖİ'lere verdiniz, KÖİ'lere verdiğiniz zaman esnafa doğrudan destek toplam 4-5 milyar falan verdiniz. Biraz zihniyet değiştirelim, bu paraları doğru yerlerde harcayalım. Mesela 250 milyarı -128 milyardan dolayı- har vurup harman savurdunuz, ömrünüzün devam ettiği sürede bari bunları yapmayın. Bakın, bir hukuk var, söylüyorum, Merkez Bankasının görevini elinden alıp kamu bankalarına devrettiğiniz yerde hukuk bir gün sorar "Ne yaptınız?" der ya. Sanmayın ki devran böyle devam eder, sanmayın ki bu hukuksuzluğun içerisinde getirdiğiniz her yasayla, hatta genelgelerle yönetilen bir topluma alıştırırsınız bizi. Alışmayız. Bakın, son bir iki yıldır kimse ağzını açmıyor çünkü halk sağlığı önemli, genelgelerle sokağa çıkma yasağı koyuyorsunuz ya. Ya, bu Anayasa açık ya, Anayasa'daki insan haklarının düzenlenmesi öyle genelgeyle falan olur mu? Açık açık söylüyor 13'üncü maddede "Burada sayılan haklar ancak kanunla sınırlanabilir." diyor, genelgeyle sokağa çıkma yasağı koyuyorsunuz; akıl durgunluğu, kimse bir şey demiyor. Ha, ama cezalar mezalar kesiyorsunuz ya, artık yavaş yavaş halkımız salgından kurtulmaya başladı, o cezaların hepsi döner, merak etmeyin. Hiçbir yargı kuruluşu, kökleşmiş içtihatında, sizin İçişleri Bakanlığınızın "tweet"i ya da genelgesiyle beraber vermiş olduğunuz cezaların arkasında duramaz. Yargı kişiliklidir, yargı kimliklidir, bugün iki iktidar ortağının baskısı altında veremediği refleksi rahatladığı zaman çok doğru yerde verir ve bu yanlışlar bir yerden döner. İşte o zaman ne olur, biliyor musunuz? Bu zorla getirdiğiniz, konkordatoyla oynayalım, işçi alacaklarını yiyelim, onun bunun sırtından geçinelim diye getirdiğiniz yasaların zaten bir anlamı kalmaz. Ben size söylüyorum, burada kenara yazıyorum: Bu getirdiğiniz yasadan önce 2018 yılında da konkordatoyla ilgili değişiklik yaptınız, değil mi? 2017'de falan da yaptınız. Zaten yılda bir defa değişiklik yapıyorsunuz. Bu, o kadar da gitmez ama bunun o kadar da gitmeyeceği bölümde, bununla elde edeceğiniz konu nedir, onu anlamaya çalışıyorum. Bir işletmenin finansmanının sağlanması mı yoksa muhasebe oyunları mı? Hani tahsil edilecek alacak var ya, onu şüpheli alacaklara da attırabilirsiniz. Türkiye'de finansmanla ilgili başka rakamlar da anlatırsınız bize. "E, canım, o batmadı, o, işte, şüpheli alacaklarda gözüküyor, batık alacak değil." falan filan. Alışkınız çünkü TÜİK'ten müikten böyle palavra haberlere, palavra ifadelere. Burada, bu tip şeyler de olacağını düşünüyorum, kavramların da hayatımızın içerisine gireceğini düşünüyorum ama nihayetinde ortada olan gerçek şudur: Sizin gözde kuruluşlarınızı zaten koruyacak kadar hazine üzerinde tek adam rejimi egemenliğiniz söz konusu. Bugüne kadar yeterince korudunuz, onların sırtı yere gelmez. Esnafı, sanatkârı, küçük ve orta ölçekli işletmeciyi korumak diye de bir mantığınız yok.

Bu getirdiğiniz konkordato kuralları da batmış olanların batışıyla alakalı süre içerisinde suni solunum odasında yatırarak ölüme terk etmektir. Bu modelle beraber hiçbir işletmeyi ayağa kaldıramayacağınızı sizler de biliyorsunuz ama bari işçi düşmanlığından vazgeçin ya, bari halka rağmen yasa yapmaktan vazgeçin, bari doğru bir yerde buluşalım. Komisyonlarda bunları anlattık size, bakın, Genel Kurulda, burada da anlatıyorum tekrar tekrar. Beni emeğiyle geçinen herkes duysun istiyorum. Ekmeğinizle oynanıyor arkadaşlarım, alacağınız parayla oynanıyor. Sizin ananızın ak sütü gibi hak etmiş olduğunuz alacaklarınız o masada kayıtlı kalacak, adının imtiyazlı alacak olmasının hiçbir anlamı olmayacak çünkü bu yapılan yasa değişikliği hem 140'ıncı maddeyi hem 206'ncı maddeyi hem 308'inci maddeyi İcra ve İflas Kanunu'nda değiştirerek ultra özellikli bir alacak grubu yaratacak, size hiçbir şey kalmayacak. Sizin bir yıl, iki yıl, üç yıl önce çalıştıklarınız, alın terinizin karşılığı kalmayacağı gibi, o süre içerisindeki çalışmalarınızdan hakkınızın karşılığını da alamayacaksınız. İşte, bu emek düşmanlığına "Dur!" diyecek bir tek yer var, bu hak düşmanlığına, bu hak gasbediciliğine, bu az sayıdaki kredi kuruluşunu halkın alın teri üzerinden finanse etmeyi düşünen hukuksuz anlayışa "Dur." diyebilecek bir tek yer var: Halkın vicdanı ve sandık. Şimdi, vatandaş bunları bir kenara not eder, bu söylediklerimiz tarihe de not edilir burada her parmak sayısıyla geçirmiş olduğunuz kanun da sizin tarihinize not edilir. Komisyonlarda bütün itirazlarımıza "haklısın" diye başınızı sallayıp tek kelimeyle oynamadığınızda vicdanınıza not edilir. Bu devran biter, bu devran sandıkta bitecek. Biz biliyoruz, sandık önümüze konulacak, takke düşecek, kel görünecek. O sandık başlarında bunları anlatacağız işçilere. O sandık başlarında bunları anlatacağız. (CHP sıralarından alkışlar) O yüzde 40'ı asgari ücretle geçinene, 11 milyon işsize, 500 liranın altında geliri olan 7 milyona, 800 liranın altında geliri olan 11 milyona, göz ardı ettiğiniz kesimlere bu emek düşmanlığını anlatacağız. Burada getirdiğiniz düzenlemeleri anlatacağız. Kazada yaralanan, canını kaybeden, sigorta şirketlerine peşkeş çektiğiniz kesimlere de bunları anlatacağız. İskontosuyla oynadığınız, değer kaybıyla oynadığınız, milletin parasıyla oynadığınız her kanunu sokak sokak anlatacağız. Yüreğiniz yetiyorsa sokaklarda bizimle beraber gezin. Çok çağırdım ben sizi, İstanbul sokaklarına çok çağırdım. İçinizde bir yiğit arkadaş gelip benimle İstanbul sokaklarında gezmedi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bunlar Bağcılar'a gidemez.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Bağcılar'a da çağırırım, Bahçelievler'e de çağırırım, Silivri'ye de çağırırım. İsterse arkadaşlar bizleri kendilerinin seçim aldığı Afyon'a çağırsınlar, oraya da ben çağırırım. (CHP sıralarından alkışlar) Hep beraber, gelin, orada milletin önünde bunları konuşalım.

Burada parti kapatarak, hamasi nutuklar atarak, kırıntısına bile rastlayamadığımız demokratik hayatı yok ederek, askerî okul öğrencilerini zindanlara atıp hak, hukuk arayışını engelleyerek, AİHM kararlarına, AYM kararlarına uymayarak yarattığınız çorak iklimi, bize buradaki sıradan yasa değişiklikleriyle halledeceğinizi anlatmayın. Sizin sandıkta sonunuz geldi, boş yere çabalamayın. Şu kötü Anayasa'ya bir süre daha uyun, ondan sonra halkımız size güle güle diyecek. Anahtarı isteyeceğiz sizden. Hani derler ya "Kardeş, sen arabayı kullanamadın, anahtarı ver." Anahtarı ver diyeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)