GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:89
Tarih:09.06.2021

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 2'nci maddesine dair söz aldım. Değişiklikle, mevcut hükümde yer alıp ticari ve ekonomik bütünlük arz eden ya da bir bütün hâlinde satıldığı takdirde daha yüksek gelir elde edileceği anlaşılan mal ve hakların bir bütün hâlinde paraya çevrilmesine ilişkin olan imkânın yanı sıra, bu mal ve hakları bünyesinde bulunduran işletmelerin de bir bütün olarak paraya çevrilmesinin mümkün olduğu belirtilmektedir.

Keza, bu madde de, bu Meclise getirilen diğer kanun teklifleri de, büyük ticari şirketlerin, patronların, "iş insanı" adı altında halkı dolandıran mafyaların işine yaramakta; yurttaşların, asgari ücretle geçinmeye çalışanların, yoksulluk sınırında yaşayan kadınların, milyonların değil.

Değerli milletvekilleri, bu Mecliste uzun zamandır halkın gündemi konuşulmuyor, toplumun sorunlarına çözüm olabilecek çalışmalar neredeyse yapılmıyor; aksine, yapılan her bir hukuk dışı, antidemokratik uygulama da bakanlıklar referansıyla meşru hâle getirilmiş durumda. Bu meselelerden sadece biri Anayasa'nın 34'üncü maddesinde yer alan toplantı ve gösteri yürüyüşüne dair. Anayasa'da açıkça "Herkes, önceden izin almadan, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapabilir." deniliyor ama İçişleri Bakanlığına bağlı emniyet güçleri "Hayır." diyor.

Bizler pazartesi günü Ankara Adliyesinin önündeydik. İstanbul Sözleşmesi'nden hukuksuz bir şekilde imzanın geri çekilmesini protesto eden 33 kadının yargılandığı duruşmaya katıldık. Duruşma öncesi kadınlarla beraber basın açıklaması yapmak istedik ama emniyet güçlerinin müdahalesiyle karşılaştık, bu esnada darbedildik. Biber gazı kullanan polisleri engellemek istedik ama emniyet görevlileri "Kes sesini." diyerek biz vekillere saygısızca tutumlarını gösterdikleri gibi bizi ve orada bulunan bütün kadınları darbettiler, -bu da gördüğünüz gibi biber gazı, çok yakın mesafeden, direkt yüzü hedef alarak sıkıldığını gösteriyor- duruşma salonuna, biz vekiller ve avukatlar dışında hiç kimse alınmadı. Kimlik tespiti sırasında birçok kadın tekrar gözaltına alındığı için salonda bulunamadı. Gözaltına alındıkları için hukuksuzca yargılandıkları duruşmaya bile katılamadılar, bu şekilde savunma hakları da engellenmiş oldu. Asgari düzeyde hukukun, anayasanın, yasaların işletildiği bir ülkede olsaydık bu polisler hakkında inceleme başlatılırdı ama duruşmanın hâkimi, avukatların talebi olmasına rağmen, uyarı yapmalarına rağmen herhangi bir soruşturma başlatmadı. Yargı tam bir paradoks hâlinde. Erkek şiddetine dair mücadele kanallarımızdan olan İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıldığı için kadınlar bunu protesto ediyor, haklarında dava açılıyor, davaya gelip açıklama yapmak istiyor, tekrar şiddete maruz kalıyorlar. Bizler, adliye önünden haykırdık, bugün buradan bir kez daha söyleyelim. Tam da bu tablolar yaşanmasın diye "İstanbul Sözleşmesi yaşatır." dedik ve demeye de devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin, kimi kurumların basın açıklaması özgürlüğü varken muhalif olan bu haktan yararlanamıyor. Pazartesi günü Diyarbakır'da Kürt Dili ve Kültür Ağı tarafından Kürtçenin resmî olarak tanınması için miting düzenlenmek istendi, çalışmalar yapıldı, başvuru gerçekleştirildi ama pandemi gerekçesiyle başvuru kabul edilmedi. Basın açıklaması yapmak istediler, -bu şekilde- ablukaya alındılar ve şiddete maruz kaldılar. Kürt'e ve Kürtçeye olan tahammülsüzlük devam ediyor. Valilik futbol kutlamalarına izin veriyor, kimi cemaat ve örgütlerin açıklama yapmasına izin veriyor, düğün dernekler serbest, iktidarın lebalep kongreleri serbest ama muhalifler açıklama yapmak isteyince pandemi gerekçe oluyor.

Değerli milletvekilleri, bu "Bana var başkasına yok hukuku" bu hukuk tanımazlık, bu hukuku kendi işine geldiği gibi kullanma politikası her şeyden önce bir aymazlıktır, bir gaflettir. Böylesi bir durumda hâlâ İnsan Hakları Eylem Planı'ndan bahsetmek, yurt dışında demokrasi havariliği yapmak, Ali kıran baş kesen olmak iki yüzlülüktür. Bu çabalarınızın nafile olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Anayasa'yı keyfiyetçi bir şekilde kullanmaya devam da etseniz, İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceğimizi ve ana dilimiz olan Kürtçeden vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)