GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:89
Tarih:09.06.2021

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 266 sayılı Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Bu kanun teklifinin 2'nci maddesinde malın bir bütün olarak satılması gözetilmekte ama en sonunda da şöyle bir cümle var: "Bir bütün olarak satış gerçekleşmezse mal ve haklar ayrı ayrı satılır." diyor. Bu maddeyle iflas eden şirketin mallarının nasıl satılacağı konusunda açılım getirilmeye çalışılmaktadır. Enflasyonun yılda yüzde 16,59, on dokuz yılda Türk lirasının 5,6 kat değer kaybettiği, işsizliğin yüzde 13'ten fazla olmasıyla tarihî rekor kırdığı, pandemide vatandaşına hibe miktarı millî gelirin ancak yüzde 1,9'u olduğu, yolsuzluk ihbarlarının ayyuka çıkmasına rağmen yargı erkinin hiçbir harekette bulunmadığı, duymazlıktan geldiği, görmezlikten geldiği, Hükûmetin bu olayları kabullendiği, ülkenin yolsuzluk ve mafya kayırmacılıklarına sahne olduğu bir ülkede olsa olsa iflas nasıl kolaylaştırılır bunu konuşmak düşüyor bize. Oysaki, şeffaf, hesap verebilir, hukukun üstünlüğünü tanımış, yolsuzluklara meydan vermeyen bir hükûmetin varlığında, böyle bir ülkede yasama organının iştigal alanı yeni şirketler kurmak, ülkenin ekonomisini canlandırmak, vatandaşlarının refah seviyesini yükseltmek olabilirdi. Bugün Türkiye'nin yasama organı iflasın önünü açmakla meşguldür.

2002 yılında Türkiye'nin dış borçları gayrisafi millî hasılasının yüzde 43'ü iken 2020'de yüzde 60'a çıkmıştır. Bu koşullar altında ülkemizde yeni firmaların kurulması ancak cesaret ister. Bu şartlar altında olsa olsa iflas önceliklenir.

Bir tesis bütünlük hâlinde satılmaz, parçalar hâlinde satılırsa en başta iktisadi bütünlük bozulacaktır, ticari bütünlük bozulacaktır. Burada, tüm parçalara müşteri hazır, "Evet." deyince sanki satılacak gibi, bu satılmazsa parçalanacak gibi bir hava yaratılıyor. Örneğin bir tatil köyünde belki otoparkına ayrı, spor tesislerine ayrı, ana binaya ayrı fiyatlar verdiniz ve bir iki parçayı değerinde satarsınız belki de, kalan parçada zarar etme ihtimaliniz çok daha yüksektir. Bu şekilde, parça parça satmaya gidilirse en sonunda tuğlasına kadar sıra gelir. Bunların hepsinde de ticari ve iktisadi bütünlüğün önceliklenmesi lazım. Tesisi sattınız, kurtuldunuz. Peki, tesisin bütünlüğü kaybolursa orada çalışan 100 kişinin, 200 kişinin istikbali ne olacak? Tesis sadece taş ve topraktan mı ibaret? Başka bir örnek olarak, bir mobilya fabrikasının üretim tezgâhından kıymetli bir makineyi sattınız, artık geri kalan makineler olsa olsa hurda hâline gelir ya da arsasını ayrı satarsınız, binasını ayrı satarsınız. Bir de bunun yerine bir alışveriş merkezi kurarsanız tadından yenmez olur. Oysaki burada çalışan 3, 5, 10, 100 kişi -her neyse, bunlar- işini kaybeder, bunlar işsiz hâle gelirler. 2004 yılında çıkan kanun daha mantıklıymış gibi gözüküyor. Bu yasa değişikliği bu tür satışlara sanki -iş hazır, satılacak mal hazır- bir kılıf hazırlıyoruz gibi bir his uyandırmaktadır.

Yasa teklifinin bu maddesinin ekonomik düşünmeyle ilgisi yoktur. Kör bir kazanç hissi, belki de bu yasayı bekleyen bir satışa hazırlanma kılıfıdır. Mevcut hâliyle 2018 yılında çıkarılan bu kanunun maddesini şu anda biz tersine çevirmekle meşgulüz. O zaman ki düşünülen yasa maddesi, maalesef, şu andaki yasa maddesine göre daha yerinde ve daha uygun bir yasa maddesiydi. AK PARTİ'nin niyetinin ne olduğunu bilmiyoruz ama böyle bir şey varsa zaten yakın zamanda bunun kokusu çıkacaktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)