| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 09.06.2021 |
GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bugün, PKK terör örgütü tarafından katledilen Öğretmen Aybüke'nin 4'üncü ölüm yıl dönümü. Aybüke Öğretmeni ve yine Aybüke Öğretmen gibi terör örgütü tarafından katledilen memurlarımızı, öğretmenlerimizi, kolluk kuvvetlerimizi, güvenlik güçlerimizi saygı ve şükranla anıyorum, terör örgütlerini de şiddetle kınıyorum.
Bugün ben aslında kanun maddesiyle ilgili değil, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun Diyarbakır Annelerinin ziyaretiyle ilgili ramazan ayı içerisinde görevlendirmesiyle ilgili bir süreci anlatmak ve Genel Kurulu bilgilendirmek için söz almış bulunuyorum. Bizden önce de mart ayında Diyarbakır Annelerini Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel ve İstanbul Milletvekilimiz Sezgin Tanrıkulu ziyaret ettiler, anneleri orada dinlediler, annelerin talepleri, beklentileri ve istemleri doğrultusunda Mecliste bir basın açıklaması da yaptılar ama ramazan ayında bayramlaşmak niyetiyle ve aynı duygularla, Sayın Genel Başkanımızın görevlendirmesiyle ben de Diyarbakır'a gittim, Diyarbakır'da annelerle görüştüm ve bugün burada onların isteklerini gündeme getirmekle ilgili de kendilerine verdiğim sözü tutmak için huzurunuzdayım.
Birincisi, şunu ifade edeyim: Allah hiç kimseyi çocuklarıyla sınamasın, denemesin. Evlat acısı, evlatla ilgili gelecek kaygısı yaşamayı hiçbir anneye, babaya nasip etmesin. Oradaki annelerin istemleri, beklentileri, sitemleri, isyanları ne olursa olsun onları hoş karşılamak lazım, hoş görmek lazım çünkü evlatları kendi iradeleri dışında, kendi istekleri dışında, zorla, tehditle, baskıyla, PKK terör örgütü tarafından baskıyla sınır ötesine götürülerek örgüt mensubu yapılmış ve oradaki bütün annelerin, babaların, ailelerin ortak özlemi, beklentisi, talepleri, istekleri çocuklarına bir an önce kavuşabilmek. Onun için, Meclisin bu konuyu asla bir siyaset malzemesi yapmadan, polemik meselesi yapmadan, oradaki annelerin, Türkiye'deki bütün annelerin, evlatlarını kaybeden annelerin, hem terör nedeniyle çocuklarını kaybeden Diyarbakır'daki annelerin hem de yine bölgede 90'lı yıllardan günümüze kadar yaklaşık 17 bin faili meçhul cinayet ve yargısız infazlarda çocuklarını, evlatlarını kaybeden Cumartesi Anneleri gibi annelerin, bu evlatlarına kavuşabilmeleriyle ilgili Meclise siyasi bir görev düşüyor. Bu görev yalnızca siyasi bir sorumluluk açısından değil, aynı zamanda bir baba olarak, anne olarak vicdani bir sorumluluk da.
Bunu bilginize sunmak istiyorum ama anlayamadığım veya çözemediğim bir konuyu da burada gündeme getirmek isterim: Bölgede eylem yapan bu anneler iki grup. Bunların bir grubu, çocukları PKK terör örgütü tarafından kandırılarak baskıyla, tehditle dağa götürülen aileler; diğer bir grup da muhtelif terör örgütlerinin Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri'nde yol keserek, rehin alarak, kaçırarak, tehdit ederek sınır ötesine götürdükleri çoğu kamu görevlisi kişilerin aileleri. Şimdi, benim anlayamadığım şu: Mesela Tunceli'de, Bingöl'de veya Erzincan'da bir terör örgütünün yol kesmesinde devleti suçlayamazsınız, "Devlet nerede?" diyemezsiniz. Çünkü anlık bir mesele yani yarım saat, bir saat içinde ölü noktalarda, iletişimin olmadığı, görüntünün alınamadığı noktalarda terör örgütleri yolu kesiyorlar ve önüne gelen kamu görevlilerini rehin alarak kendilerine göre onları özgürlüğünden alıkoyuyorlar. Bunu eleştirmek çok doğru bir şey değil ama eleştirilmesi gereken şu var: Yani Erzincan'dan, Bingöl'den, Van'dan, Diyarbakır'dan sınır ötesine kadar olan mesafe yaklaşık 800-900 kilometre. Yani siz yol kesmesine "Devlet nerede?" diyemezsiniz ama o kolluk kuvvetlerinin, o sivil memurların 800-900 kilometre yürütülerek yaya bir şekilde sınır ötesine kadar götürülmesi bence çok şey değil, demek ki bizim sınır güvenliğimiz yok.
Şimdi, havaalanlarına bakıyorsunuz, işte eski meşhur savcılardan Ergenekon, Balyoz savcısı Zekeriya Öz havaalanından elini kolunu sallayarak sınır ötesine gidiyor, yurt dışına gidiyor. Diğer taraftan bakıyorsunuz, tosuncuk Çiftlik Bank diye bir şirket kuruyor, dolandırıcılık yapıyor; dijital para baskısıyla uğraşanlar, yolsuzluk yapanlar, hırsızlık yapanlar, organize suç örgütleri havaalanlarından elini kolunu sallayarak sınır ötesine çıkabiliyorlar. Bunlar için "Devlet nerede?" diyebiliriz. Eğer sınır güvenliğini alamıyorsanız, herhangi bir suçtan dolayı insanlar elini kolunu sallayarak sınır ötesine gidebiliyorlarsa, o zaman sınır güvenliğimizle ilgili sorunlarımız var. Sınır güvenliğinin sağlanmadığı bir ülkede de yurttaşlarınızın can ve mal güvenliği yoktur. Bugün terör örgütlerinin yurt içerisinde, üniter devlet yapısı sınırları içerisinde etkin olmasındaki en büyük nedenlerden biri, sınır güvenliğimizin olmamasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
GÜRSEL EROL (Devamla) - Bu anlamda, sınır güvenliğimizin alınmasıyla ilgili, yasa dışı suçlara karışmış kişilerin elini kolunu sallayarak kara yoluyla, hava yoluyla yurt dışına çıkabilmelerinin engellenmesiyle ilgili yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç var ve yine, sınır ötesinden göçmenlerin, mültecilerin elini kolunu sallayarak Türkiye'ye girmelerini de engellemeye ihtiyaç var ama bunları söylerken de gene bir hatırlatma yaparak konuşmama son vermek isterim: Diyarbakır Annelerinin, Cumartesi Annelerinin isteklerine, taleplerine Meclis kulak vermeli; o annelerin isyanına, o annelerin çığlığına, hıçkırığına hiçbir siyasi gerekçe yaratmadan, bir neden yaratmadan, bir gerekçeyi temel tutmadan o annelere kulak vermeliyiz diyorum, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)