GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/4413, 10/4430, 10/4431, 10/4432, 10/4433, 10/4434, 10/4435, 10/4436, 10/4437, 10/4438) No.lu Başta Marmara Denizi Olmak Üzere Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununun Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:90
Tarih:10.06.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son haftalarda Marmara Denizi'nde etkisini artıran deniz salyasından temelli kurtulmak için yapılması gerekenlerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak bir komisyon tarafından tespit edilmesini önemli ve acil görmekteyiz. Daha önce bu konudaki önergelere iktidar tarafından destek verilmedi; tam bir buçuk yıl önce, 15 Ocak 2020'de İYİ Parti olarak verdiğimiz önergeyle deniz kirliliğini araştıralım istedik ama iktidar tarafından reddedildi. Biz, ülkemizin birikmiş bütün sorunlarına çözüm üretmek için kurulmuş bir partiyiz; bilim insanlarıyla çalışıyoruz, hazırlanıyoruz, kadrolarımıza güveniyoruz şimdi bu konuya da inanarak destek vereceğiz çünkü deniz salyası, ister tabii yollarla ister komplo teorilerindeki gibi biyolojik bir saldırı sonucu meydana gelmiş olsun, denizin insan eliyle kirletilmesiyle oluşmuş, karşımızda duran bir çevre felaketidir ve acilen çözülmesi gereken bir sorundur. Onun için, hep beraber Marmara Denizi'nin ölmesine engel olmalıyız, daha temiz bir deniz olmasını sağlamalıyız, Marmara'yı su ürünleri üretim üssü hâline getirmeliyiz. Bunun için kesintisiz bir projeyi uygulamaya koymalıyız.

Değerli milletvekilleri, bu Hükûmetin her konuda olduğu gibi denizcilik konusunda da devlet hafızasını yok ettiğini ve Denizcilik Müsteşarlığını 2011 yılında kapattığını üzülerek hatırlatmak istiyorum. Şimdi, bu müsilajla mücadele bir kurumsal otoriteye ihtiyaç duymaktadır yani bu mücadelede uygulanacak olan projenin sahibi olması gerekir. Mevzuatın en kısa zamanda tamamlanarak uygulamaya derhâl geçilebilmesi için bütün detayların yer alacağı fizibilite raporu da en kısa zamanda hazırlanmalıdır. Yapılacak işler aslında bellidir, bu işler kontrol altına alınarak kurumlar arasında koordinasyon sağlanacaktır. Marmara Denizi'ne deşarj olan bütün sanayi tesislerinin, devam eden veya planlanan sanayi tesislerinin ve evsel atıkların tespit edilerek coğrafi bilgi sistemi içinde kapsamlı bir envanteri çıkarılmalıdır; deniz araçlarından kaynaklanan her türlü kirlenme de kontrol altına alınmalıdır. Artık hiçbir şekilde atıklar denizi kirletmemelidir. Temizleme çalışmalarının hangi metotla yapılması gerektiğine, bilim insanlarının görüşleri alınmadan karar verilmemelidir. İster temizleme ister bundan sonraki koruma tedbirleri olsun, yürütülecek çalışmalara oluşturulacak bir bilim kurulu sürekli danışmanlık yapmalıdır. Denizin "İmdat!" sesini nihayet duyduk. Marmara Denizi ölmeden seferberlik ilan edilmelidir. Bilim kurulunun öncülüğünde, bu salyalar dibe çökmeden toplanmalı, denizin içinde olan veya dibe kadar çöken salya varsa onlar da temizlenmelidir; aksi hâlde, başta balıklar olmak üzere, bütün canlılar ölecek ve Marmara Denizi'ndeki ekosistem altüst olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu salya felaketinin, çılgın proje olarak ısrar edilen Kanal İstanbul'dan kurtulmaya vesile olmasını beklerken Ulaştırma ve Altyapı Bakanı tam tersi bir açıklama yapmış, Kanal İstanbul yapılırsa Karadeniz'den gelecek temiz suların Marmara Denizi'ni temizleyeceğini söylemiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanı da Marmara Denizi'ni salyadan kurtarmak için yapılan toplantıdan sonraki açıklamasında "Kanal İstanbul Projesi, teknik verilerin ışığında, bırakın İstanbul'a zarar vermeyi, İstanbul'a fayda sağlayacak." demiştir. Bilim insanları da diyor ki: "Karadeniz'den gelecek kanal akıntısıyla Marmara Denizi, kısa zamanda, bir daha geriye dönüşü olmayacak şekilde ölecektir. Bu konuda çalışan çok değerli bilim insanlarının emeklerine ve ortaya koydukları bilimsel sonuçlara saygı göstermeyen Bakanların görüşlerine asla katılmadığımı ifade ediyor ve bilim insanlarının tümüne saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanı dünkü AKP Grubunda yaptığı konuşmada "Cumhuriyet tarihimizin en büyük projelerinden biri olan Kanal İstanbul'un inşasına başlıyoruz. Yürüyüş ve bisiklet yollarıyla ekolojik koridorlara ev sahipliği yapacak bu proje İstanbul'un ve ülkemizin iftiharı olacaktır. Nice zırvayla engellemeye çalışanlar laf etsinler, biz iftiralara bakmadan hayırda yarışmayı sürdüreceğiz." demiştir. Kimin zırvaladığını bilmiyorum ama birilerinin Cumhurbaşkanını yanıltmaya devam ettiğini biliyorum. İstanbul'un yeni yapılacak şehirdeki yürüyüş ve bisiklet yollarına değil, öncelikle işe, aşa ve depreme dayanıklı yapılara ihtiyacı olduğuna, hayırda yarışın da bu şekilde daha doğru olacağına inanıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Gene, dün, İYİ Parti grup toplantısında konuşan Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener "Bilimin tüm uyarılarına rağmen, ekonomistlerin ikazlarına rağmen, İstanbullu açıkça 'İstemiyorum.' diyorken kime ne söz verdilerse ısrarla ve inatla 'Yapacağız.' dedikleri o ucube kanalı yapmalarına, Marmara'yı ölüme mahkûm etmelerine izin vermeyeceğiz. Bu proje, İstanbul'a yeni bir ihanettir. Bu proje, milletimizin kutlu iradesine yapılan bir saygısızlıktır. Bu proje, haddizatında bir proje değil, düpedüz bir soygun planıdır. Buradan o ranta göz diken, bu soyguna ortak olmaya heveslenen yerli ve yabancı her kim varsa onlara seslenmek istiyorum: Boşuna heveslenmeyin, boşuna avuçlarınızı ovuşturmayın; bu devran dönüyor, ilk seçimde bu iktidar gidiyor, bu saray sefası bitiyor. Şimdiden uyarıyorum: O kutlu gün geldiğinde, milletimiz yetkiyi verdiğinde bir kuruş bile alamazsınız. Sayın Erdoğan ve AK PARTİ iktidarına güvenip de sakın ola bu hukuksuzluğa, sakın ola bu vicdansızlığa ortak olmayın, sonra çok üzülürsünüz." şekline konuşmuştur. Bu konuşmaya Kanal İstanbul'la ilgili olan herkesin kulak vermesi gerekli ve çok önemlidir.

Cumhurbaşkanı, gene, dünkü konuşmasında "Haziran sonunda temel atacağız." derken kendisini bilgilendiren hiç kimse yok mudur? Temel atmak için süreç şöyle işler değerli milletvekilleri: Bir yatırımın yapılmasına karar verilmeden önce böyle bir yatırıma ihtiyaç olup olmadığına bakılır. Projenin ekonomik, teknik ve hukuki açıdan etkinliği araştırılarak ihtiyaç kriterleri belirlenir, bu konularla ilgili bilimsel gerçekler ortaya konulur. Bilimsel gerçeklerin seçilen kriterleri sağlaması aranır. Çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkileri araştırılır, olumsuz etkiler varsa önlenmesi veya en aza indirilmesi için tedbirler tespit edilir. Bunun için, kısaca "ÇED" diye bilinen çevresel etki değerlendirmesi raporu hazırlanır. Bu rapor doğrultusunda da fizibilite raporu hazırlanır. Bu rapor, yapılabilirlik anlamı taşır, uygulanıp uygulanamayacağına bu rapora göre karar verilir. Bu rapor, aynı zamanda alternatif çözümler için de yol göstericidir. Sıra gelir projeyi yapmaya. Büyük yatırımlar için bütüncül bir proje hazırlanması şarttır. Sonrasında ÇED raporu, fizibilite raporu ve projeye uygun olarak bir ihale dosyası oluşturulur. İhale şartnamesi bu dosyada yer alır. Şartnameye uygun yerli veya yabancı istekliler ihale evrakını alır, ilan edilen günde de ihale gerçekleştirilir. İhaleyi kazanan istekli yani yüklenici olan müteahhit firmayla sözleşme imzalanır ve süresi içerisinde yer teslimi yapılır. İşte, ondan sonra, temel atma hazırlığını yüklenici firma yapar ve yetkililerin katılacağı törenle temel atılır. Bütün bu süreç şeffaf herkese açık ve kanunlara uygun olarak yürütülür. Böyle bir süreç gerçekleşti mi? Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletiyse bütün Türk milletini ilgilendirecek, Cumhurbaşkanının ifadesiyle "dünyanın en büyük yatırımı"nda böyle mesnetsiz temel atma töreni uygun düşmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Atılacak olan temel sembolik olarak sadece bir köprü temeli bile olsa devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. Harcanan her kuruşa yazıktır.

Ayrıca Kanal İstanbul'un kaç liraya mal olacağını bilen var mı? Başlangıçta ifade edilen 75 milyar lira ve 15 milyar dolar yerine Çevre ve Şehircilik Bakanı salı günkü konuşmasında: "Elimizde yaklaşık 20 milyon metrekare arazimiz var." demiştir. "Bu arazileri değerlendirerek oradaki cazibeyi yap-işlet-devret modeliyle hayata geçiririz." demiştir. Bedel gene yok çünkü fizibilite raporu yok, ÇED raporu da çelişkilerle doludur. Daha önceleri de ifade ettiğim gibi bedel en az 300 milyar lira olacaktır. Kanal için harcanacak bu paraların sadece yüzde 2,5'uyla Marmara Denizi temelli olarak temizlenebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Bugün siz çok toleranslıydınız ama. Lütfen hemen selamlayacağım.

BAŞKAN - Peki, bir selamlama için buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Diğer hatipten alınabilir Sayın Başkan, dinleriz keyifle.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri...

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sen ne karışıyorsun?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hayır ama Başkan bıraksın.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Meclisi Sayın Başkan yönetiyor efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Çevre için Başkanın gönlünden bir dakika daha, çevre için verir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Konuşsun diyorum adam.

BAŞKAN - Siz devam edin Sayın Nuhoğlu.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ülkemizin en büyük çevre felaketi iktidarın anlayışında ve icraatlarında yatmaktadır. Felakete yol açan her icraatlarını güzel cümleler kurmak suretiyle olumlu algıya dönüştürme becerilerini artık millet fark ediyor. Onlar söyledikleri yalanlara utanmadan inansalar da Türk milleti inanmıyor. Bir bilimsel araştırmadan çıkan sonuca göre yalan söylemeye alışan insan beyninde utanma duygusu yok olmaktadır. Tam da buna uygun bir iktidarla karşı karşıyayız.

Kurulacak olan komisyonla, Kanal İstanbul'dan bağımsız olarak, başta Marmara Denizi olmak üzere bütün denizlerimizdeki deniz kirliliği ve müsilaj sorununun sebeplerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin objektif olarak tespit edilmesini diliyor, selamlarımı sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)