GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:91
Tarih:15.06.2021

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli halkımız; şu anda görüşülmekte olan mini bir yasa yani, İnfaz Yasası'nda değişiklik yapılmasına dair birkaç maddeyi görüşüyoruz. Bu yasa teklifinin birinci bölümü üzerine söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi mini bir yasa teklifi olmakla beraber sonuçları itibarıyla devasa hukuksuzluklara neden olabilecek bir kanun teklifidir. Bakın, toplumsal muhalefeti baskılamak, düşünce hürriyetini baskılamak ve her türlü yolsuzluğa bulaşan iktidarını sürdürmek amacıyla tüm kanuni düzenlemeler Terörle Mücadele Yasası gölgesi altında devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bakın, bir basın açıklamasının yapılması, hukuksuz bir uygulamanın eleştirisinin yapılması, bir "tweet" paylaşımının yapılması, basın açıklaması veya bir milletvekilinin kürsü konuşması yapması, bir sanatçının eleştiri içeren bir eserinin ortaya çıkması, bilimsel bir makalenin yayınlanması, gazetecinin güvenlik görevlilerinin hukuksuzluklarını haber yapması, akademik çalışma yapan birinin bir bildiriye imza atması, bir avukatın müvekkilini savunması, bir siyasi partiye üye olmakla siyasi partinin çalışmasına katılınmış olması, sendikal çalışmalar yapan bir sendikanın yapmış olduğu muhalefet, daha saymakla bitmeyecek şekildeki bütün bu olaylar; demokratik kitle çalışmaları, düşünce açıklamaları, muhalefete dair her şey -tırnak içerisinde- terör soruşturmasıyla baskıya maruz kalmakta ve bu şekilde Terörle Mücadele Yasası'yla karşı karşıya kalmaya neden olunmaktadır. Özel mahkeme kararlarıyla bu tür faaliyetler, bu tür mevcut olan düşünce açıklamaları terörist olarak nitelendirilmekte ve kararlar bu şekilde sonuçlarıyla beraber karışımıza çıkmaktadır.

Bakın, onlarca avukat tutuklandı ve mahkûm edildi. 2015 tarihinden bu yana 18.240 partilimiz gözaltına alındı ve 3.867 kişi terör suçlamasıyla tutuklandı. Çağdaş Gazeteciler Derneğinin 2020 verilerine göre 127 kişi gözaltına alındı ve onlarca gazeteci ve yazar tutuklandı. 32 gazeteci hakkında toplam yüz otuz bir yıl sekiz ay hapis cezası istendi. RTÜK tarafından 30 basın-yayın kuruluşu toplam 29 kez program durdurma, beş gün yayın durdurma yaptırımlarıyla ve idari kararlarla karşı karşıya bırakıldı. Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı 63 bin dava açıldı, 9.554 kişi hakkında hapis kararı çıktı. Toplantı ve gösteri özgürlüğünün askıya alındığı bir dönemde, Van ilimizde, 2016 yılından bu yana, bin sekiz yüz otuz dokuz gündür yasaklama kararı var. Binlerce kişi kötü muameleye maruz kaldı ve işkence gördü. 2020 tarihinden bu yana 56 kitaba yasaklama kararı geldi. İşte, bütün bu soruşturmaların tamamı Terörle Mücadele Yasası kapsamında yürütülmektedir.

Peki, başka ne oluyor değerli arkadaşlar? Bu yasayla da bütün bu soruşturmalar, uydurma mahkeme kararlarıyla suçlanan insanlar, bu mevcut olan, görüşülen yasayla bu kıskacın altına ikinci defa alınıyor. Ne yapılıyor peki? Değerli arkadaşlar, bu infaz yasasıyla birlikte, bu suçlamalardan dolayı, bu düşüncelerini açıklamalarından dolayı, muhalefet eden kişilerin yapmış oldukları bu faaliyetlerden dolayı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullandıklarından dolayı "terörist" yaftasıyla karşı karşıya kalmakta ve bu yetmiyormuş gibi, cezaevlerinde tutuklu olmaları durumunda, bu tür suçlardan dolayı mahkûm olmaları durumunda ne yapılmak isteniyor? Yirmi dört saat ve süresiz bir şekilde bu insanların dinlenilmesi kararı alınacak. Bu ne demek? Mahkeme kararıyla suçları sabit oluncaya kadar kişiler masum olmalarına rağmen, tutuklu kişiler bu mevcut olan yasa kapsamında dinlenecek ve yeniden, Türkiye'de Anayasa, hak ihlal edilecek.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; yargı, yargı olmaktan çıkmış durumda. Davaların hepsi kumpas niteliğindedir. Adil yargılanma hakkı kalmamıştır. Bunları sadece biz söylemiyoruz, bunları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Büyük Dairenin vermiş olduğu kararlar söylüyor. Kanuni fakat meşru olmayan mahkeme kararları nedeniyle oluşturulan bu cezalar artık gerçek anlamda bir alıkoyma niteliğindedir. Bakın, işkencedir. Cezaevleri, siyasi tutsakların alıkonulma ve rehin tutulma alanları, yerleri hâline gelmiş durumdadır. Avrupa Konseyinin verilerine göre 47 ülke arasında Türkiye bu -tırnak içerisinde- terör suçları konusunda 1'inci sıradadır.

Bakın, Bahçeli ne diyor? Anayasa Mahkemesine hitaben "HDP'nin kapatılması artık bir namus borcudur." diyor. Artık hukuk sistemi ortadan kaldırılmış ve mahkemelerin mevcut olan yapılanmaları ve işleyişi namus borcu hâline getirilmiştir. Bu beyanla Anayasa'nın 138'inci maddesi ihlal edilmektedir, "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; tavsiye ve telkinde bulunamaz." diyor. Peki, Anayasa suçu işleniyor, buna karşı harekete geçen var mı? Yok; çünkü Türkiye'de adalet yok. Suç liderinin açıklamalarına karşın Allah'ın bir kulu harekete geçmiyor. Kürtlere karşı, muhaliflere karşı aslan kesilen bu yargı süt dökmüş kediye dönmüş durumdadır. Bir tane savcı ortaya çıkıp bunlara karşı bir soruşturma yürütmüyor ve soruşturmaya dair bir cümle dahi laf etmiyor. Peki neredesiniz sizlere sesleniyorum ey savcılar? Hani birileri diyor ya "Ey!.." Ey savcılar, siz neredesiniz? "Tweet" atan, "Çocuklar ölmesin." diyen Ayşe Çelik Öğretmene karşı aslan kesiliyorsunuz ama suç liderine karşı, bu kadar suça bulaşmış olan bu yapıya karşı suspus durumdasınız.

Bakın, Doğan medyayla ilgili bir şey söyleyeceğim: Doğan medyaya karşı 2009 yılında ne yapıldı? 6,8 milyar lira vergi borcu çıkarıldı, o tarihte 4,5 milyar dolara ulaşan bir vergi borcu çıkarıldı kendisine. Bunu kim yaptı? FETÖ yaptı. Aydın Doğan ne diyordu biliyor musunuz? Genel Yayın Yönetmenini arayarak "Artık dayanacak gücüm kalmadı." diyordu o dönemde. Peki, daha sonra ne oldu? Bakın, Anayasa 28'inci madde "Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır." diyor. Bunlar hangi tedbiri aldılar değerli arkadaşlar? Bunlar Ziraat Bankasından almış oldukları 750 milyon dolar krediyle bu Doğan medya grubuna el koydular. Doğan medya grubuna el koymakla birlikte bu iktidar ne yaptı? Kendi yolunu, bugünkü tek adam sistemini, tek adam rejimini kurmanın yolunu kurdu o dönem. Bakın, o dönem -mevcut olan- yola döşenmiş olan taşlar bugünkü tek adam sisteminin, tek adam rejiminin yolunu açıyordu değerli arkadaşlar. Peki, Cem Küçük ne diyordu? Doğan Medya Grubunun satış haberlerinin ardından yazar Cem Küçük şunu diyordu: "İşten çıkarılanlar haklarını alacaklar." Bu ne demekti değerli arkadaşlar? Bu, mevcut olan haber alma, mevcut olan basın özgürlüğünü yok etme, mevcut olan şu andaki dikta rejimine benzer olan bir rejimi tahakküm etme, oluşturma aşamasıydı. 750 milyon dolar alan Demirören 750 milyon kere toplumun hakkına girmiş durumdadır, çiftçilerin destekleme hakkını gasbetmiştir. Çiftçiler Tarım Krediye olan borcu nedeniyle haciz kıskacındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Koç.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Bu Demirören medyası AKP'nin yandaşıdır. FETÖ'vari kumpaslar hâlâ devam etmektedir. Bunlar tezgâhını kurmuşlar; medya ellerinde, mahkemeler ellerinde, 128 milyar dolar ceplerinde, gel keyfim gel. Çok sıkıştıkları zaman da hedef HDP ve Kürtler. Dağı taşı bombala, sesini çıkarana karşı beka ve terörist muamelesi göster. Değerli arkadaşlar, bu halk artık bunları yemez, bu halk sizin bu tür kirliliklerinizi örten bu tarzdaki faaliyetlerinizin farkındadır. Bu nedenle biz buradan size sesleniyoruz: Sizin bir seçimlik canınız kaldı. Bir seçimden sonra siz bu koltuklarda oturmayacaksınız ve bu halklar kendi iradesiyle bu Meclisi oluşturacak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)