| Konu: | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 92 |
| Tarih: | 16.06.2021 |
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, yine, ceza infaz mevzuatında bir değişiklik teklifiyle daha karşı karşıyayız. Nitekim daha geçen yıl, yine AKP iktidarının gündeme getirdiği bir başka kanun teklifi bizim muhalefetimize rağmen buradan hep birlikte çıkarıldı ve bu teklifte ne vardı? Mafyaya özel af, adrese teslim af vardı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Çetelere, mafyalara yol yok.
OYA ERSOY (Devamla) - Suç örgütlerinin patronlarını ve üyelerini salıverme telaşıyla "infaz değişikliği" adı altında bir yasa teklifi buradan geçirildi. Belli ki hukuki ilke ve değerlerden uzak, akla, bilime ve toplumun vicdanına aykırı düzenlemeler AKP iktidarına yetmiyor ve kendi iktidarları için bu tür tekliflerle Meclisi oyalamaya devam etmekte ısrarcı.
Şimdi, öncelikle şunu söylemek istiyorum: Cezaevleri bu ülkenin her dönem kanayan yarasıdır, her dönem kanayan yarası olmuştur ve maalesef binlerce insanı ilgilendiren bu yasa teklifini burada görüşürken Genel Kurul Salonu boş, erkek milletvekillerimiz dışarıda maç seyretmekle meşgul. Dışarıda insan haklarının ve demokrasinin kırıntılarının bile askıya alındığı her dönemde, cezaevlerinde zaten var olan sorunlar katlanarak artar ve bugün de aynı şey yaşanıyor. Önümüze gelen kanun teklifinin genel gerekçesine bakalım, ne diyor? Ceza infaz kurumlarının yönetim ve işleyişinde, ayrıca ceza muhakemesi uygulamasında ortaya çıkan birtakım sorunların ve farklılıkların giderilmesinin amaçlandığı söyleniyor. Şimdi sorunları ben bol bol anlatacağım, arkadaşlarım da anlatmaya devam edecekler. Bu "farklılıkların giderilmesi" nedir? Mesela, bundan sonra İçişleri Bakanınızın, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürünü mafyanın ayağına, cezaevine göndermesini engelleyecek bir düzenleme var mıdır bu teklifte? Yine, sağlık raporlarıyla mafyacılara cezaevlerinde kurulan özel saltanatı giderecek bir düzenleme var mıdır bu teklifte? Ne olmuş, tek tek dökülüyor, öğreniyoruz. "Türkiye'nin hiçbir yerinde hücre cezası yatamaz." diye sağlık raporu düzenleniyor Çakıcı hakkında. Bununla da kalmıyor "Koğuş kapısı, havalandırma, bahçe kapısı açık olmak kaydıyla yirmi dört saat hava almaya çıkabilir." diye rapor düzenleniyor. Nasırlarını tedavi etmesi için neşter veriliyor cezaevinin içine, 2 tane. "Cezaevi kantininde bulunmayan eski Kars kaşarı peyniri tüketmesi uygundur." deniliyor, beyefendinin canı Kars kaşarı seviyormuş demek ki. Haftada üç gün balık, 2 defa ızgara köfte yemesi; 1 kilo kaymak, taş fırında pişirilmiş Trabzon ekmeği, Kâbe hurması, devam et, devam et... Yemekleri de cezaevi yemekhanesinde pişirilmemeliymiş. Kahvenin markasına kadar belirlenmiş sağlık raporlarıyla. "Ölüm riski taşıdığından birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü derecedeki akrabalarıyla ve yakın arkadaşlarıyla haftanın yedi günü sağlığı ve morali için, kişi sayısı sınırlaması olmaksızın görüşebilir, üstelik odasında açık görüş yapabilir." diye karar verilmiş. Şimdi, bakın, yirmi beş yıldır cezaevinde olan, Diyarbakır D Tipi Cezaevinde bulunan 83 yaşındaki hasta mahpus Mehmet Emin Özkan bugüne kadar 5 kez kalp krizi geçirmiş, 4 defa anjiyo olmuş; kalp, tansiyon, zehirli guatr, kemik erimesi, böbrek ve bağırsak bozuklukları, aşırı derecede kilo kaybı, duyma ve görme eksikliği, hafıza kaybı gibi birçok sağlık sorunu var. 2015 yılında Özkan, sadece refakatçi yardımıyla ihtiyaçlarını karşılayabiliyor ve vücut fonksiyonlarının yüzde 87'sinin işlevsiz olduğu sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş ve hâlâ Adli Tıp "Cezaevinde kalabilir." raporu veriyor.
Cezaevlerinde 650'si ağır, en az 1.605 hasta mahpus var bugün bu ülkede. Adalet Bakanlığının verilerine göre, 2019 yılı itibarıyla sekiz yıl içerisinde hayatını kaybeden tutuklu ve hükümlü sayısı 2.300; pandemi dönemindeyse bütün bu sorunlara ek olarak ayrı bir infaz düzenlemesi getirilmiş durumda cezaevlerinde. Evet, pandemiyi her yerde fırsata çevirdiniz, cezaevlerinde bunun sonucu çok daha ağır. Ve pandemi adı altında uygulanan tedbirler -tırnak içinde- mutlak bir tecrittir. Siz, F tipi cezaevleri de yetmedi; cezaevi içinde cezaevi, tecrit içinde tecrit uyguluyorsunuz. Mahpuslar tutuldukları koğuşlara kapatılmış durumda. Spor yapma, kütüphaneye çıkma, sohbet, kurs gibi zaten sınırlı olan sosyal faaliyetler ve açık görüş gibi temel haklar yasak. Kitap talepleri karşılanmıyor, süreli yayınlara erişemiyorlar. Aylarca aileleriyle görüşemediler, telefon görüş hakları bile sınırlandı. Keyfî disiplin cezaları ve infaz yakmalar o bir önceki çıkardığınız İnfaz Yasası'na dayanarak devam ediyor ve biz bunların sayısını bilmiyoruz çünkü memlekette Adalet Bakanı yok. Bu kadar olan bitenin ortasında Adalet Bakanından bir tane açıklama duydunuz mu? Üç ay boyunca avukat görüşmeleri yapılamadı. Karantina koşulları nedeniyle her şey mahpuslar ile infaz koruma memurları arasında sınırlı. Bunlar yaşanıyor, ne yaşandığı konusunda denetim yok. Gerekçe ne? Pandemi. Ama pandemiyle mücadelede dışarıda sorumluluğu halkın sırtına yükleyerek sürekli tekrar ettiğiniz o "maske, sosyal mesafe, temizlik" mevzusu var ya, bu kurallara cezaevlerinde siz kendiniz uymuyorsunuz. Dezenfektan malzemeleri, maske, eldiven, temizlik malzemeleri ücretsiz hiçbir şekilde verilmedi mahpuslara. Bunlar yüksek ve fahiş rakamlarla cezaevi kantinlerinde satıldığı için mahpuslar hijyen malzemelerine ulaşamıyorlar ve pek çok cezaevinde sıcak su ya sabahın erken saatlerinde ya da gece dokuz ve ondan sonra üç saatle sınırlı olarak veriliyor, o da birçok cezaevinde her gün verilmiyor, haftada belli günler veriliyor.
Mahpusların yüzde 90'ına aşı henüz yapılmadı ve Adalet Bakanı bilgi paylaşmadığı için 65 yaş üstü mahpusların ve hasta mahpusların bile ne kadarına aşı yapıldığını bilmiyoruz. Ağır hasta mahpusların bile tedavileri pandemi boyunca durdu. Neden durdu? Çünkü mahpuslar kendi başlarına, özellikle ağır hasta mahpuslar kendi başlarına yaşamlarını sürdürme zorluğu çekiyorlar ve bunlar herhangi bir şekilde hastaneye sevk olup geri döndüklerinde cezaevinde on beş gün karantinada kalmak zorundalar. Aynı şey, yargılaması süren tutuklular için de geçerli. Mahkemeye gidip geri döndüklerinde on beş gün boyunca karantinadalar ve bu on beş günle de sınırlı kalmıyor, aylarca sürüyor. Bu karantina koşullarında ne var ne yok? Hiçbir şey yok; ya kalabalık koğuşlarda ya tek başına hücrede karantinada kalıyorlar ve ne televizyon ne kitap ne herhangi bir yayın ve kurulu düzenlerine -tırnak içinde- cezaevinde koşullarında bile kurdukları düzene giremiyorlar, o nedenle de gitmekten imtina ediyorlar.
Hapishanelerde hem vaka sayısının artmış olması hem de ölümlerin yaşanması karşısında Adalet Bakanlığı derhâl açıklama yapmak zorundadır. Covid teşhisi konulan kaç tane mahpus var bu ülkede? Aynı şekilde, hasta mahpusların, Covid hastalığına yakalananların ailelerine de anlık bilgi verilmesi gerekiyor. Devletin mahpusların sağlık ve yaşam hakkını koruma yükümlülüğünün olduğunu hiç kimse unutturamaz. Cezaevindeki mahpusların sağlığından ve yaşam hakkından siz sorumlusunuz. Bu nedenle mahpusların aşı, test kiti ve tedavi imkânlarına eşit erişimini sağlamak zorundasınız. Pandemi koşullarında yapılması gereken, hasta, yaşlı ve çocuklu mahpusların derhâl tahliyesinin sağlanması ve tüm mahpusları kapsayacak eşit ve adil bir İnfaz Yasası değişikliği yapılmasıdır.
Bu teklife geliyoruz, ne var? Tek tek maddelere girmeyeceğim ama kısaca şunu söylemek istiyorum; 1'inci maddenin olumlu bir düzenleme olduğunu arkadaşlarımız da ifade etti, yetersizlikleriyle beraber ama şunu söylemek istiyorum: Yıllardır insan hakları savunucularının savunduğu, bağımsız insan hakları örgütlerinin ve ilgili meslek kuruluşlarının temsilcilerinden oluşacak, tespit ve önerileri kamu makamları için her durumda bağlayıcı olacak cezaevi izleme kurullarının oluşturulması şarttır. Yoksa, hani, şıracının şahidi bozacı mantığıyla cezaevi izleme kurulu olmaz.
Ve son olarak şunu söylemek istiyorum: Özellikle mahpusların kâğıda, kaleme bile ulaşma hakkının olmadığı yerde teklifin 8'inci maddesiyle "bilgisayar ve internet ortamından yararlandırılması" adı altında mahkûmların mevcut haberleşme ve iletişim hakkına yönelik denetim mekanizmalarını keyfiyetle artırmakta olduğunuzu unutmayın; unutturmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
OYA ERSOY (Devamla) - Ve burada, özellikle özel hayatın ve kişilik haklarının ciddi anlamda ihlali var bu maddede.
Şimdi, bütün bu düzenlemede özellikle sizin, bir, kendinize biat ettirme çabanız; iki, korkularınız var. Korkularınız var, kendi iktidar içi hesaplaşmalarınızdan deneyim çıkarmışsınız, savcıları özellikle bu kadar baskı altına aldığınız hâlde bile yetmiyor, ayrı bir düzenleme yapıyorsunuz, ola ki bir savcı mafya liderleriyle ilişkilerinize dair videolar bu kadar izlenme rekorları kırarken kalkar da bir soruşturma açar diye. Peki, bugünkü yaşananlarda, kendi aranızda, yandaşlarınız arasında FaceTime'ları da mı yasaklamaya kalkacaksınız? Bundan sonra da bu mu gelecek?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Reklamlar mı var?
OYA ERSOY (Devamla) - Ve ben şunu söylemek istiyorum: Artık insan haklarını ağzınıza almayın çünkü artık sizin için algıyı yönetme dönemi bitti. Her şey çıplak ve açık ortada ve ancak biliniz ki bu kadar yaptığınız kanunlar bile sizi kurtaramayacak ve bu devran dönecek. (HDP sıralarından alkışlar)