GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:92
Tarih:16.06.2021

AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; görüşülmekte olan kanun teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Daha önce de ifade ettiğim gibi, biz Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımıza hukuk devleti ile kanun devleti arasındaki ayrımı bir türlü anlatamadık, onlar da anlamak istemediler. Kanun devleti ile hukuk devleti arasındaki farka baktığımızda, hukuk devleti hukukun temel ilkelerini, evrensel hukuk kurallarını dikkate alarak insanların mutluluğu için, demokratik hakların kullanılması için mücadele verirken kanun devletinde devlet yönetimine egemen olan siyasi irade meclisteki sayısal çoğunluğuna dayanarak istediği kanunu çıkarabilir. Dolayısıyla, bu kanunlar usul anlamında, şekil anlamında hukuka uygun ama evrensel hukuk kurallarına baktığımız zaman bunlara uygun olmadığını görmekteyiz. Mesela, bugünkü örneği: Bugün görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 2'nci ve 3'üncü maddeleri en çok tartışma konusu oldu. Bu maddelere ne gerek vardı? Yargıtay kararlarında, uygulamada görüldü ve iade yöntemi kullanılarak cumhuriyet başsavcısı ve cumhuriyet başsavcısı vekili tarafından, cumhuriyet savcısının soruşturmayı sonuçlandıran belgesi olan iddianameye veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karara müdahale edildiği görülüyor. Bunun dayanağı olarak da 2802 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri gösteriliyor. Ancak bu hükümlerin Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ilgili açık hükümleri karşısında cumhuriyet savcısı tarafından hazırlanan iddianameye veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karara cumhuriyet başsavcısının müdahale edebilme yetkisini tanıyan açıklığa sahip olmadığı, yeterli yasal dayanak olarak kabul edilemeyeceği Yargıtay kararlarıyla ortaya çıkmaktadır. Bunun üzerine, AK PARTİ'li veya iktidara mensup milletvekili arkadaşlarımızın bunu göz ardı ederek cumhuriyet savcılarının son kararlarına cumhuriyet başsavcısının müdahale etme hakkını yasal bir çerçeveye oturtma sevdası ve çabası içerisinde olduklarını görmekteyiz.

Esasen, teklife konu hükümler "görüldü" yetkisinin yasalaştırılma çabasıdır. Tatbikatta cumhuriyet başsavcısı vekillerinin kullandıkları ve "görüldü" adıyla bilinen yetkinin açık yasal dayanağı yok, sınırları yasal olarak belirlenmemiş. Böyle bir yetkinin kullanılmasının kanunlara aykırı olacağı ve cumhuriyet savcılarının Ceza Muhakemesi Kanunu'nun madde 160 ila 169'a göre yürütecekleri soruşturma yetkisine müdahale sayılacağı tartışmasızdır.

Yine, CMK'nin 160'ıncı ve 161'inci maddelerini incelediğimizde, cumhuriyet savcılarının görev ve yetki itibarıyla bağımsız oldukları ve CMK 160/2'de öngörülen şekilde soruşturma yürütmeleri konusunda tartışmanın olamayacağı açıktır. "Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonuçlandıran kararları arasında oluşabilecek farklılıklarının giderilmesi" ibaresinin ne anlama geldiğini anlamak mümkün değil. Soruşturmayı sonlandıran kararların kanuna uygunluğunu denetlemek başka, cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararları arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesi başka. Bununla beraber, Türkiye'de yaklaşık 241 başsavcının 6 bine yakın savcıyı egemenliği altına aldığı ve onların kararlarına, iradelerine ipotek koyacağı, siyasi iradenin çeşitli konularda açılmasını veya açılmamasını istediği davalarda baskı yaparak bu davaların önüne geçeceği konularında herkesin olduğu gibi bizim de endişelerimiz var. Görüştüğümüz cumhuriyet savcılarının bugüne kadar kendi hür iradeleriyle soruşturma yaptıkları ama bu kanunla birlikte artık hür iradeleriyle soruşturma yapamayacakları; günümüzde başsavcıların siyasi iradenin il başkanlarıyla birlikte hareket ettikleri dikkate alınırsa bundan böyle keyfî soruşturmaların açılacağı veya açılan soruşturmaların keyfî olarak kapatılacağı da bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Bundan vazgeçmek lazım. Yaptığınız kanun sayısal anlamda, şeklen uygun ama hukuka uygun değil. Hukuka uygun olmayan kanunların da ömrünün fazla olamayacağı aşikârdır. Daha önce dayatmalarla çıkardığınız kanunların üç ay sonra, altı ay sonra yeniden değiştirilme zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

AYHAN EREL (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)