GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:95
Tarih:23.06.2021

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 268 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Askerî yargı örgütü, Osmanlı döneminde Orhan Bey zamanında düzenli orduların kurulmasıyla hayata geçmiştir. Milletimiz bu hâliyle yedi yüz yıllık bir askerî yargı tecrübesine sahiptir. Bu mahkemeye atanan kadılar da "kadıasker" ve zamanla da "kazasker" ismini almış olup zaman içinde kazaskerlik makamı kuvvetlenmiş, başlangıçta sadece askerlerin yargılanmasına bakan bu kişiler, zamanla devlet içinde diğer kadıları denetleyen, hatta onların tayinlerini yaptıran bir makam hâline gelmiştir.

Devletin egemenliğine dayanarak yerine getirilen bir işlem olan yargılamanın devletin egemenliği gibi tek olması, kural olarak bir zorunluluktur. "Yargılama birliği" diye ifade edilen şey, devlet içinde yargılamanın egemenlik gibi tek olması, o devletin egemenliğine tabi vatandaşların tek bir yargılama kuvvetine bağlı olmasıdır. Yargı birliği anayasa hukukunun önemli ifadelerinden biridir.

Diğer taraftan, devletin hukuk düzenini korumak devletin başlıca görevi olduğu gibi aynı zamanda hakkıdır da. Bu düzenin en şiddetli ihlali "suç" tarzında belirtildiği için ceza da aynı düzenin korunması bakımından zorunludur ve devlet, kendi varlığını korumak için orduya ve millî savunmanın düzenlenmesine ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç, millî savunmaya özgü bir hukuk düzenini zorunlu kıldığı gibi, bu düzenin suçlarla ihlali ihtimalini de öngörmek gerekir.

Bazılarınca sivil ve askerî olmak üzere ikili bir yargının anayasa ve devlet örgütlenmesinde yer alması çağdaş hukuk anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Askerlik ile hâkimlik mesleğinin birbirleriyle bağdaşmayacağını, askerliğin temelini disiplin ve otoritenin oluşturduğunu, bunun sonucu olarak katı bir hiyerarşik yapıyı gerekli kıldığını; hâkimliğin ise bağımlılığı dışlayan, hiçbir hukuk dışı kuruluş ve kişilerden emir almayan, dolayısıyla tam bir bağımsızlık gerektirdiği üzerine kuruludur. Bu görüşte olanlar, ayrı bir askerî yargıya gerek olmadığını, bu nedenle de genel ceza kanununun askerlik hayatının gerektirdiği tüm ilişkileri öngörmesi gerektiğini ileri sürerek ayrı bir yargı sistemine ihtiyaç olmadığını savunmaktadırlar. Askerî yargı örneği pek çok dünya devletinde mevcuttur. Askerî yargının düzenlenmesinde diğer yargı sistemlerine nazaran çok daha hassas usul kuralları benimsenir ve uygulanması gerekir.

Askeriye devletimizin çok önemli bir unsuru olsa da nihayetinde devlet içinde bir kurumdur. Savaş ve benzeri hâllerde bir kurumun kendisine has yargı kurumunun bulunması normal karşılanabilir. Bu durumların önüne geçebilmek için görev alacak hâkim ve savcıların da mutlak bağımsız olması gerekir. Hâkim ve savcıların meslek hayatları boyunca emir komuta zincirine bağlı olmaları, tüm hassasiyete rağmen askeri hâkim ve savcıların önünde duran büyük zorluklardan biridir.

Bu görüşler dışında üçüncü bir karma görüş vardır. Buna göre askerî yargının ilk derece mahkemelerindeki şekliyle varlığına karşın yüksek mahkeme yönünden adli yargıya tabi olmasıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bağımsızlık ve tarafsızlık teminatlarına uyulması hâlinde askerî mahkemelerin varlığını kabul eder. Modern dünyada devletlerin var olmasında kurumların ne kadar önemli olduğu defalarca vurgulanmıştır. Türk milleti beş bin yıldır vardır, Türk ordusu iki bin iki yüz yıllık bir kurumdur. AK PARTİ, her kurum gibi ordu kurumuna da karşıdır, maalesef, Milliyetçi Hareket Partisi de bu karara ortak olmaktadır. Bu işte ilk olarak Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanı arasındaki bağın kopartılması, askerî hastaneler ve askerî okulların kapatılması, şimdi de askerî mahkemeler hedeflenmiş bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin tahkimi herkesin birinci görevidir. Kurumları korumamız lazım, kurumlarımıza sahip çıkmamız lazım. Bu kanunun çıkarılmasında Mecliste bulunmak ise ayrı bir şanssızlıktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)