GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul'da yaşanan çevre sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:4
Birleşim:96
Tarih:24.06.2021

OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, AKP iktidarı boyunca -özellikle, kentleri yağmalayan, doğayı talan eden- neoliberal politikalar sonucu ne doğa ne tarihî yapı ne de kültürel yapı kaldı ve bundan en fazla etkilenen ilimiz de İstanbul oldu çünkü rantın en yüksek olduğu il. Sulukule'yi, Tarlabaşı'nı Taksim Meydanı'na dönüştürdünüz. Neye dönüştürdünüz? Sermayenin talanına açtınız. Narmanlı Han, Haydarpaşa Garı, Galata, Tarlabaşı gibi kültürel değerleri korumak yerine rant için daha fazla inşaat, daha fazla AVM yapmayı tercih ettiniz, deprem toplanma alanlarını bile AVM için sermayenin rantına açtınız. Bunlar da yetmiyor, şimdi Validebağ'ı işgal etmek istiyorsunuz ve "üçüncü köprü" "havaalanı" diyerek 16 milyon ağacı katlettiğiniz ve şu hâle getirdiğiniz Kuzey Ormanları'nın son kırıntılarını da yok etmeye çalışıyorsunuz.

Şimdi, Validebağ Korusu, Anadolu yakasının koru vasfındaki son kalan alanı, birinci derecede koruma altında, hem tarihî hem kültürel olarak hem de sit alanı olarak ilan edilmiş durumda ve Kurum'un açıklamalarından itibaren Validebağ halkı, Validebağ savunması orada sizin yağma politikalarınıza, rant politikalarınıza karşı koruyu korumak için nöbet tuttu. Buradan bir kez daha seslenmek istiyorum: Validebağ halkının mücadelesi bizim mücadelemizdir, hep birlikte mücadele ederek son kalan koruyu da korumaya devam edeceğiz.

Bakan Kurum nereye gitse hep halka karşı bir saldırı düzenleniyor ve halk mağdur. Geçen hafta "Kentsel dönüşümün temellerini atacağım." diye gittiği Tozkoparan ve Küba Mahallelerinde halkın polis saldırısına maruz kaldığını izledik, dün de bu saldırı devam etti. Tapulu evlerinde oturan halk -tırnak içinde- "kentsel dönüşüm" adı altında -aslında "rantsal dönüşüm"- evlerinden çıkarılmak isteniyor; doğal gazı, elektriği, suyu kesiliyor ve pandemi koşullarında, bu ekonomik kriz koşullarında süre verilmiş "Pazara kadar evlerinizi boşaltacaksınız." deniyor ama halk ne istiyor? Rantsal değil, yerinde kentsel dönüşüm istiyor, kendi evlerinde oturmak istiyor, kendi evlerinin sermayeye peşkeş çekilmesini istemiyor ve o nedenle direniyor. Halkın ihtiyacı olan, özellikle deprem koşullarında depreme karşı güvenli konutlardır, sağlıklı şehirlerde yaşamaktır ve bunu sağlamak iktidarın bizzat hem yükümlülüğü hem de sorumluluğudur. Ama siz "kentsel dönüşüm" adı altında kentsel rantı sermayeye pazarlamak için halkın evlerini başlarına yıkıp "Nereye giderseniz gidin." diyorsunuz ve üstelik bunu -yeniden tekrar ediyorum- pandemi koşullarında yapıyorsunuz. Güngören halkının mücadelesi de mücadelemizdir, onlarla beraber direnmeye hep birlikte devam edeceğiz.

Hepimizin gözleri önünde Marmara Denizi ölüyor. Marmara Denizi'ni saran o müsilaj -artık dillere pelesenk oldu- orayı aştı bizzat Çanakkale, Bozcaada, Ege ve Akdeniz'e doğru gitmeye devam ediyor. Bilim insanları sizi uyarırken "Plankton artışı mevsimsel." deyip geçemezsiniz.

Bakın, yaşam alanlarını korumak için üniversitesinden, akademisinden çıkıp mücadele eden ve sizin cezaevine kapattığınız Beyza Hoca, adliyenin o soğuk duvarları arasında görevini yapmaya devam ediyor ve savunmasında "Ergene Nehri'ne atık su verilmesine izin verdiniz. Tarım alanlarını yapılaşmaya açtınız ve doğa sermayenin birikim hızına yetişemiyor." diye sizi uyarıyor. Kendi kendini iyileştiremiyor artık doğa, yenileyemiyor ve ölüyor.

Müsilaj bir salgıdır; canlı, yaşıyor. Nerede yaşıyor? Onu besleyen atık sularda yaşıyor. Tüm itirazlarımıza ve çabalarımıza rağmen atık suları, kent atıklarını, sanayi atıklarını Ergene'ye, Küçükçekmece Lagünü'ne, Susurluk Çayı'na, Marmara'ya akıtmaya devam ettiniz "derin deşarj" adı altında. Ne bu derin deşarj? Öyle ya, alttan akıtınca gözle görünmüyor değil mi? Şu an çok görünür. Gözünüzü kaparsanız görmezsiniz ama siz yok sayınca yok olmuyor işte.

Müsilaj, bir sistemin çöküşüdür; sadece ekosistemin değil, sizin kurduğunuz rejimin, bu sistemin, neoliberal politikaların çöküşüdür. Bir de oksijen enjekte etmeye kalkıyorsunuz ya, Bakan Kurum algı yönetmeye çalışıyor, başarı hikâyesi yazmaya çalışıyor ama o, gerçek, gerçek. O oksijen enjekte etmeye çalıştığınız şey bana şunu hatırlatıyor, Nasrettin Hoca fıkrasını hatırlatıyor, hani göle maya çalma fıkrası var ya.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

OYA ERSOY (Devamla) - Göle maya çalıyorsunuz ama göl maya tutmaz ve Bakan Kurum konuşurken yüzlerce, binlerce yengeç Silivri sahillerine vurdu, işte durum budur.

Buradan "İstanbul'a ihanet ettik." diyen o Genel Başkanınızın "İhanete devam ediyorsunuz." diye o sözünü devam ettirmek istiyorum. En büyük ihanet de Kanal İstanbul Projeniz ve tek adam, sarayından konuşuyor, "İsteseniz de istemeseniz de yapılacak." diyor. 26 Haziranda Kanal İstanbul'un temelini atacakmışsınız. Hayır, yalan söylüyorsunuz. Bu, Kanal İstanbul'un temeli değil, Kuzey Marmara Otoyolu'nun temeli. Biz, Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu olarak herkesi temel projesine hep birlikte direnmeye çağırıyoruz ve 26 Haziran Cumartesi günü de Bakırköy'de buluşuyoruz.

Ve son olarak, doğaya, eşitliğe, hayata ve renklere inat Onur Haftası'nı kutluyorum LGBT+'ların.

Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)