| Konu: | Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 96 |
| Tarih: | 24.06.2021 |
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesiyle ilgili olarak İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 926 sayılı Kanun'a geçici bir madde eklenerek Millî Savunma Bakanlığı hukuk hizmetleri kadrolarına atanmış olanların bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde talepte bulunmaları hâlinde Hakimler ve Savcılar Kurulunca bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri ile diğer adli ve idari yargı mercilerine atanabileceklerine dair düzenleme yapılmaktadır. Önergemizde belirtildiği gibi iki aylık bu sürenin beş aya çıkarılmasının aksaklıkların önlenebilmesi açısından yararlı olacağını düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bir ülkede güvenli ve rahat yaşamanın yolu adaletin sağlanmasından geçer. Yasaların herkes için eşit bir şekilde uygulanması, doğruluk, hukuka uygunluk ve insanların hakkını gözetme olarak ifade edilen ve toplumları çimento gibi bir arada tutan adalet, haklının hakkını savunarak toplumda bir düzen sağlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, tarif güzel ama bir de içinde bulunduğumuz ortama bakalım: İktidardan güç alarak kara para aklamak, nüfuz ticareti yapmak, mala mülke çökmek ve devleti soymak fiillerini işleyen suçlular meydanda dolaşırken, yolsuzluğa sonuna kadar batmış kişiler devlet mekanizmasında yer alırken, yargılama makamındakiler onlarla birlikte hareket ederken adaletten bahsetmek mümkün olabilir mi? Ülkemizin içinde bulunduğu ortam gerçekten içimizi acıtıyor. Garip gurebanın, yetimin hakkı, Soma örneğinde olduğu gibi, gasbedilmekte ve devletin geleceğiyle oynanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, her tarafta çürümüşlük almış başını gidiyor. Her gün bir şehit duyuyoruz. Liyakatsiz atamalarla eline fırsat verdikleriniz 84 milyonun parasına çöküyor ve devlet kurumları kişilerin keyfine göre idare ediliyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Bilinen bir şey varsa o da yaptıklarıyla söyledikleri farklı olanların utanmadan bir de topluma ayar vermeye çalışmalarıdır. Bu tiplerin vicdanları satılık, ar damarları çatlamıştır, Türk milleti de tümüyle bu durum karşısında maddi ve manevi metal yorgunluğu içine girmiştir. İktidara sesleniyorum: Bu tahribatlar vatandaşın devlete olan güvenini sarsmaktadır. Gençlerse güven sorununa ilaveten, kendilerine bir gelecek görememekte, karamsarlık içinde ülkeyi terk etmek istemektedirler. Bu bakımdan, büyük bir vebal altındasınız, devlet anlayışımıza zarar verilmektedir, buna hakkınız yoktur. Yapılacak şeyse gayet açıktır: Hiçbir yolsuzluğun üstü örtülmemeli, görmezden gelinmemeli, hukukun üstünlüğü sağlanmalı, temiz eller operasyonları başlatılmalı, yargıya müdahaleden vazgeçilmeli ve cumhuriyet savcıları gereğini yapmalıdır.
Değerli milletvekilleri, The World Justice Project tarafından 128 ülkeyle ilgili her yıl yayımlanan raporlardan 2017 ile 2020 yılları karşılaştırıldığında ülkemiz hakkında ne görüyoruz bir bakalım: Türkiye, genel olarak, hukukun üstünlüğünde Nijerya, İran ve Angola'yla, puan olarak, 2017'de 128 ülke içinde 101'inci sırada yer alırken 2020 yılında 107'nci oldu. Diğer başlıklardan hükûmet yetkilerinin kısıtlanması, yolsuzlukların önlenmesi, yönetimde şeffaflık, temel haklar, idari yaptırımlar ve cezai adalette 2017'den 2020'ye gerileme olmuştur ama bir nazarlığımız var; o da, nizam ve güvenlikte 106'ncı sıradan 77'nci sıraya çıkış var, bu da sevindirici tabii. Sonuç itibarıyla görülmektedir ki 2017 yılından bu yana 8 kriterin 7'sinde geriye gitmişiz yani kötü sonuçlar daha da kötüleşmiş.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin bu endekslerdeki durumu bizi rahatsız ediyor, sizin de rahatsız olmanız lazım. Ancak, yasama, yargı ve yürütmenin tek elde toplandığı, denge ve denetim mekanizmasının olmadığı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle bu sorunların çözülemeyeceği açık bir şekilde görülmüştür. Çözüm için, Cumhurbaşkanının tarafsız olduğu, kuvvetler ayrılığı prensibinin hâkim olduğu, devlette liyakatin ve hukukun üstünlüğünün esas alınacağı, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, konuşmamı geçmişten, gerçek bir devlet adamından bahsederek bitirmek istiyorum. Büyük Taarruz'un 2'nci Ordu Komutanı Yakup Şevki Subaşı Paşa gözlerinin tedavisi için Viyana'ya gönderilir. 2 bin lira harcırah verirler; tedavi olur, döner, harcırahtan artan parayı iade etmeye gelir. Ordu muhasebesi şaşırır "Avans vermedik, bu para kanuni ve kesin hakkınızdır, iade mümkün değildir." derler ama Subaşı Paşa "Kabul edemem, bu millet beni yetiştirdi, okuttu, paşa yaptı, tedavi ettirdi. Saçı bitmemiş yetimin bu parada hakkı var; alın, ne yaparsanız yapın." der.
Ülkemizin ihtiyacı olan böyle devlet adamları Türk milletinin her zaman güvencesi olmuştur diyor. Yüce Türk milletini ve Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)