| Konu: | Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 29.06.2021 |
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi'nin tümü üzerine CHP Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, ekranları başında görüşmeleri takip eden, yıllardır Makine ve Kimyaya alın teriyle değer katan işçi, memur ve sözleşmeli olarak çalışan kardeşlerimi selamlayarak başlamak istiyorum.
Teklifin görüşmeleri esnasında, ısrarla, teklifin havale edildiği komisyonların raporunu beklemek gerektiğini söyledik, en azından teklifin alt komisyonda incelenmesi önerisinde bulunduk ama bu önerilerimiz de "Acelemiz var, yetişemez." denilerek kabul görmedi. Komisyon çalışmaları dün 17.30'da bitti, 22.30'da muhalefet şerhimizi teslim ettik, bugün Genel Kurula geldi, şimdi görüşüyoruz. Bu ne acele, anlamış değiliz. İnsanın aklına "Acaba birileri iktidara silah fabrikası siparişi verdi de onu mu yetiştirmeye çalışıyoruz?"u getiriyor. Bu neyin acelesidir arkadaşlar? Apar topar, yangından mal kaçırır gibi Meclise getirilen, bir an önce yasalaşması için iktidarın büyük çaba sarf ettiği bir teklif bu.
Atölyedeki mala müşteri çıkınca patron işçileri sabahlara kadar çalıştırırmış. Bu teklifin süreci de biraz öyle oldu. Konunun tarafları olan sendikalarla görüşülmeden, kamuoyu yeterince bilgilendirilmeden, aceleyle hazırlandığı için tıkır tıkır işleyen MKE'nin anonim şirkete dönüştürülmesi teklifi daha sonra komisyon aşamasında 6 önergeyle tadil edildi yani teklifin yarısı kısmen düzeltilmeye çalışıldı.
Değerli arkadaşlar, teklifle kamu iktisadi teşebbüsü olan MKE ilgili bakanlığı Millî Savunma Bakanlığı olan bir anonim şirkete dönüştürülüyor. MKE, kamu tüzel kişiliğine sahip, sermayesinin tamamı devlete ait olan, ürettiği ürünlerin niteliği ve nihai ürünlerin son kullanıcısı Türk Silahlı Kuvvetleri ve kolluk güçlerimiz olan bir kurum; dolayısıyla, bir anlamda tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek kamu hukukuna tabi süreçlerde üretmek ve pazarlamak üzerine kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti nedeniyle de çeşitli imtiyazlara sahip bir kamu iktisadi kuruluşu; bugün şirkete dönüştürülüyor. Peki, buna neden ihtiyaç duyuluyor? Yanıtlanması gereken soru budur. Yanıtı, teklifin genel gerekçesinde arayalım. Gerekçede, MKE'nin gelişen teknolojiye ayak uydurması, üretim imkân ve kabiliyetlerinin artırılması ve nitelikli personel istihdamının sağlanması gibi nedenlerle günümüz ticari hayatının gerekliliklerine uygun yapısal dönüşüme ihtiyaç olduğu yazıyor. İhtiyaç, Kurumun verimsizliğinden doğmamıştır. Teklifi bu aşamaya getiren, mevzuata takılmadan iş ve işlem tesis etme, iş gücü yapısını değiştirerek emek sömürüsü üstünden kazancı artırma arzusudur. 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye göre KİT'ler, bu kanun hükmünde kararnameyle saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabidir yani Kurumun elini kolunu bağlayan yoktur. Eli kolu bağlı olmadığı içindir ki "MKE" markası tüm dünyada bilinen, itibar edilen bir markadır. Bu kanunla da amaç, bu markanın pazarlanması öncesi yol temizliği yapılmasıdır.
Bu arada, üzerinde ısrarla durulması ve gözden kaçırılmaması gereken kavram, teklifin genel gerekçesinde geçen "ticari hayatın gereklilikleri" kavramıdır. Bizatihi bu kavram dahi, yarattığı havuz medyası ve havuzdan beslenen yandaş sermaye çetelerinin saraydan doğrudan kelepir şirket talebinde bulunduklarını göstermektedir.
Arkadaşlar, miting meydanlarında davudi sesiyle bağırıyordu, "Ben buradan patatesçilere, domatesçilere sesleniyorum: O bir tane merminin bedelini biliyor musun sen? Bunlar nereden geldi, biliyor musun?" diyordu. Biz Kırıkkale'den geldiğini biliyoruz da demek ki bu soruyu soranlar bilmiyor olacaklar ki "nitelikli personel" "verimlilik" "çağı yakalama" gibi sözlerle, Kırıkkale'deki fabrikalarda üretim yapan işçiyi, memuru beğenmiyorlar.
Anonim şirketleştirilmeye çalışılan MKE Türk ordusunun gurur kaynağı; onun her türlü silahını temin eden, savunma sanayisinde Türkiye'de ilk 5'te olan bir kurum. En büyük sanayi kuruluşları sıralamasında da Türkiye'de ilk 100'de. 2019 yılında 694 milyon, 2020 yılında 925 milyon kâr etmiş. Şimdi şirkete dönüştürülüyor.
"Bu teklif yasalaşırsa nitelikli eleman alacağız, hızlı hareket edeceğiz, gelişen teknolojiye ayak uyduracağız." deniyor. Partimizi de yapıcı eleştiride bulunmamakla eleştiriyor iktidar vekilleri. Allah aşkına söyleyin, şu anki yapısıyla MKE'nin nitelikli istihdam yapabilmesi için önünde engel mi var? On dokuz yıldır ülkeyi yöneten, istihdam politikasını belirleyen siz değil misiniz? Elinizi tutan ne? Ayağınıza pranga olan ne varsa düzeltilmesi için yasa teklifini getirin kanunlaştıralım, destekleyelim. "Hızlı hareket edemiyoruz." deniyor. Hani tek adam rejiminde her şey daha hızlı ilerleyecekti, ne oldu? Bu konuda da hızlanmanızı sağlayacak ne gerekiyorsa getirin yapalım, yasalaştıralım arkadaşlar. "Değişen teknolojiye ayak uyduramıyor." diyorsanız, kusura bakmayın ama o da yine sizin ayıbınız; kaç yıldır bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz, böyle mazeret mi olur? Hem övünmüyor muyuz MKE'nin ürettikleriyle? Bakın neler var: FIRTINA, PANTER, YAVUZ, BORAN obüsleri, ALTAY tankı silah sistemleri, pek çok hafif silah, uçak ve sığınak bombaları, topçu roketleri ve daha neler neler. En son "Değişen teknolojiye ayak uyduramıyor." dediğiniz bu Kurum maske bile üretti, daha ne yapsın? Bence sorun Kurumda değil, yönetim anlayışında değerli arkadaşlar. Kafa aynı olduktan sonra, yapılan liyakatsiz atamalarla AŞ olduğunda ne değişecek? Biz bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Bakın -Komisyonda da gündeme getirdik- MKE 2016 ve 2017 yıllarında Suudi Arabistan'a silah satmış, aradan beş sene geçmiş, hâlâ paramızı alamamışız. Soruyoruz "Ne kadar alacağımız? Kurum zarara uğratılmış, bunun sorumlusu kim?" diye, Bakanlık net bir cevap vermiyor, ipe un seriyor. Dün Bakan Yardımcısına sorduk, sağ olsun söyledi, "60 milyon doların üzerinde alacağımız var." dedi. Sorumlusu kim, hata kimde, bilen yok. AŞ olunca bunları mı düzelteceksiniz? Hiç sanmıyoruz. Dediğim gibi, sorun, Kurum yapısında değil, kafa yapısında; sorun, liyakatli isimlere görev vermemekte direnenlerde. AŞ olunca durum, inanın, daha kötüye gidecek. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir önemli konu da bu Kurum AŞ olduğunda nasıl bir istihdam politikası yürütüleceğidir. Şimdi, iyi kötü, işçi alımında KPSS falan söz konusu. Bu yasa geçerse işçilerin hepsi özel hukuka tabi olacaklar ve işe ona göre alınacaklar. Zaten bu durumda bile yaptığınız liyakatsiz atamalar, işe alımlar ortadayken o zaman sizi kim durduracak? Şirket Genel Müdürü veya Bakanlık yetkilileri siyasi iradenin "İşe alınsın." dediği kişiler için "Olmaz, ben işe alamam." mı diyecekler? Bu mümkün değil. Bütün bunları düzenleyen şirket ana sözleşmesi bu şirketin tüm kurallarını belirleyecek olan metindir. Bunun açık ve şeffaf bir şekilde paylaşılması, işe alım, disiplin, taşeronlaşma gibi her alanda bu şirketin ne yapıp ne yapamayacağının net bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Şirketleşmeyle birlikte maalesef kurum kültürü kaybolacak, içerideki tüm örgütlenme değişecek, Kurumu kurum yapan felsefe yerini şirket mantığına ve kâr hırsına bırakacaktır. Bu kadar stratejik bir kurumun daha fazla kâr hırsıyla yönetilmesi ne kadar doğrudur arkadaşlar? Şüphesiz zarar etmemelidir ama kârlılık da ana hedefi olmamalıdır; ana hedefi, ordumuzu güçlendirmek, silah sanayimizi dışa bağımlılıktan kurtarmak olmalıdır. Kârlılık için ürettiğimiz silahı kim daha çok para verirse ona mı satacağız? Demek istediğimiz bu. Böyle devlet yönetilmez, böyle kanun yapılmaz sayın milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)
Siz bence, bu kanunla, özelleştirmeye giden yolun taşlarını döşüyorsunuz. Kime sorarsanız sorun, AŞ olmanın amacı "Bir şirketin hisselerini paylara bölme ve borsaya açılma, hisselerini rahatça satma." anlamına gelir; kamuoyunda yaygın algı budur -ki çoğu zaman şirketler için gerçek olan da budur- bu yaptığınız işte görünen, halk tarafından algılanan da budur.
Komisyon toplantımızda MKE'nin fişek üretimini taşeron bir firmaya yirmi beş yıllığına verdiğini ifade ettik. Daha Kurumla ilgili teklif Komisyonda görüşülürken MKE ile NP Savunma Sanayi AŞ arasında 4 Haziranda imzalanan 120 milyon mermi alım garantili bir anlaşmayı inceleme şansımız oldu. Bu dahi acelenin boyutunu gösteriyor. MKE'den 50 milyon kapsül alacak ama 120 milyon mermi satacak. Belli ki 120 milyon mermi için ihtiyaç duyacağı 70 milyon kapsülü dışarıdan ucuza temin edecek. Kime satacak? MKE'ye satacak. MKE bunları üretemiyor mu? Kurum hem bilgi transferi yapacak hem de Kurumun MKE Pirinç Fabrikasındaki taşınmazları kullanmasına olanak verecek. Bakan Yardımcısı bunu "ticari sır" olarak niteledi ama bence bu bir ticari sır değildir. Ortada sır olsa zaten taşeronlaştırmazdınız. Bunun adı "kimse görmesin, kimse bilmesin" diplomasisidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Kurumun fabrikaları bu taşerona açılacak, Kurumun yılların deneyimiyle elde ettiği bilgi ve birikimi bu firmaya aktarılacak; taşeron, MKE'nin asli işi olan mermi üretimi işini yapacak. Alım garantisi, teknoloji transferi... Oh, ne âlâ memleket! Bu size TÜRK TELEKOM'u, BMC ve Tank Palet hikâyesini anımsatmıyor mu? Birileri gene çayın taşıyla çayın kuşunu vuracak, birileri de bu ballı işlere alkış tutacak.
Arkadaşlar, TÜRK TELEKOM'da da neler olduğunu hafızalarınızı yenilemek bakımından kısaca anlatmakta fayda var. On dokuz yılda, Türkiye Cumhuriyeti'nin büyük bölümünden kâr elde ettiği işletmeler "Zarar ediyor." söylemleriyle pazarlandı. Kamu yatırımlarında ana ilke kâr olmamasına rağmen, bu söylemle toplumun geniş kesimleri hazırlandı. Özelleştirilen kurumlarda çalışan emekçilere "Sizin için her şey daha güzel olacak." denildi. Kâr etmeyen işletmeler özel teşebbüsün yatırım yapmak istemediği ancak vatandaş için hizmet üreten işletmelerimizdi. Satışı önüne ilke olarak koyan iktidar, işletmeleri günün gelişen üretim araç gereçleriyle yenilemediği için makineleri eskidi, kadroları şişirildi, en çok da "arpalık" söylemleri kullanılarak Türkiye'nin neyi var neyi yoksa satıldı. İşte bu süreçte, ülkeyi yönetenlerin Katar tutkusuna tanık oldu Türk halkı. Milletçe Hariri ailesiyle tanıştırıldık; saray sofralarında ağırlandı, sırtı sıvazlanıp yolcu edildi. İktidarınızın millî ekonomiye bakışını TÜRK TELEKOM'da gördük. Katarlı bir firma geldi, gördü ve yenip gitti. Türkiye Cumhuriyeti göz göre göre, hem de iktidar sahiplerinin bile isteye göz yummasıyla apaçık dolandırıldı. Nasıl mı gerçekleşti asrın dolandırıcılığı? Ülkeyi pazarlamakla görevli olduğunu söyleyenlerin desteğiyle, Türkiye Cumhuriyeti bankalarından çektiği kredilerle dolandırıldı, hem de bunu yaparken TÜRK TELEKOM'un mülklerini ipotekledi. Özelleştirme ihalesini kazanan firma birkaç yıl boyunca vatandaştan para topladıktan sonra ortadan kayboldu. Sonuç mu? Sonuç, pandemide uzaktan eğitime erişebilmek için yağmur çamur demeden, kışın soğuğunda dere tepe internet arayan köy çocukları oldu. Bunun da sorumlusu, babalar gibi satan iktidarınız ve ülkeyi soyan hırsızı sarayda ağırlayanlardır.
Bununla da bitmedi arkadaşlar. Hatırlar mısınız SEKA'yı? Dünyanın birçok ülkesine kâğıt ihraç ederdi, yüzde yüz yerli ve millîydi. Şimdi ne oldu? Satıldı. Ve şimdi ise tuvalette kullandığımız kâğıt dahi ithal. Dolar arttıkça vatandaş sayenizde tuvalet kâğıdı dahi alamaz hâle geldi. Yani olan, bu milletin dişinden tırnağından arttırarak kurduğu ata yadigârı KİT'lere ve her geçen gün yapılan garanti ödemeli işlerle içi boşaltılan milletin hazinesine olacaktır.
Bakan Yardımcısına soruyoruz: Makine ve Kimyada taşeronlaşmanın seviyesinin yüzde 38'ler civarına ulaştığını öğrendik. Bu tehlikeli bir durum değerli arkadaşlar, vatan savunmasının taşeronu olmaz. Bu Kurumun önemini anlamıyor musunuz? Bu, gizli bilgileri içeren, stratejik öneme sahip bir kurum. Bunun taşeronlaşması mı olur? İlla AŞ gerekiyorsa, kurun bir AŞ, istediğiniz kadar kâr edin, taşeronlaşın ama cumhuriyet birikimi MKE'ye dokunmayın, Makine ve Kimyanın kimyasıyla oynamayın. (CHP sıralarından alkışlar)
Efendim "HAVELSAN'da ASELSAN'da da taşeronlaşma var, biz az bile yapıyoruz." deniyor. Peki, soruyorum: Bu şirketlerin hangisi bu yeni kurulmak istenen hormonlu süper AŞ'nin yetkilerine sahip söyler misiniz? Bu yeni şirket, devletin bütün kurumlarının hurdalarını alacak, Millî Savunma Bakanlığına bağlı bütün fabrikalarını, bütün taşınmazlarını bedelsiz kullanabilecek. Bu ne demek? Devlet taşeronlaşacak demektir değerli arkadaşlar. Buna izin verilebilir mi?
Ayrıca, Kurumda örgütlü işçi ve memur sendikaları "Teklif hazırlanırken bizimle görüşülmedi." diyorlar; tutanaklarda var. Böyle önemli bir konunun paydaşlarıyla görüşülmesi gerekmez miydi? Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, 11 fabrika, 2 işletme müdürlüğüyle faaliyetlerini sürdürmektedir; Kurumda hâlen 2.879 işçi, 188 memur ve 2.199 sözleşmeli personel çalışmaktadır. Şirkette çalışan kişilerin 657 sayılı Kanun'un 48'inci maddesinde tanımlanan şartlar ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarına İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'in 4'üncü maddesinde belirtilen şartları taşımalarının neden istenmediği Komisyon görüşmelerinde izah edilememiştir. Personel temini kriterlerinin söz konusu kamu şirketi açısından önceden belirlenmesinden neden rahatsız olunur? Bu konunun da kamuoyunda şüphe bırakmayacak şekilde açıklanmasına ihtiyaç vardır. 15 Temmuzda FETÖ darbe teşebbüsü sonrasında "Ne istediler de vermedik?" diyenler, "Aldatıldık, kandırıldık." diyerek özür dileyenler iş başındayken kamu güvenliğini doğrudan ilgilendiren bir meselede bu neyin öz güvenidir, açıkçası merak ediyoruz.
MKE'de çalışmakta olan memur ve sözleşmeli personele iş sözleşmesi teklif edileceği düzenlenmiştir. 2008 sonrasında çalışmaya başlayan memur ve sözleşmeli personelden işçi statüsüne geçenler açısından sigortalılık statüsünün otomatikman işçi statüsüne dönüştürüleceği belirtilmiştir. Bu gruptaki personele seçim hakkı tanınmamıştır. İş gücü maliyetlerinin düşürülmesinin bir yolu da çalışanların sendikasız ve güvencesiz istihdam edilmesinden geçtiğinden teklife imza koyanlar açısından yadırganacak bir durum söz konusu olmasa da sözleşmeli personelin mali ve sosyal haklarının yönetim kurulunca belirlenecek olması dahi şirket personelinin ileride karşılaşabileceği emek sömürüsünün alacağı boyutu işaret etmektedir.
Değerli arkadaşlar, personel açısından sorunlar olsa da bu teklifin korkutan yanı, bu yolu açtıktan sonra bir torba yasaya gece yarısı verilecek bir önergeyle, içinde süslü laflarla bu Kurumu özelleştirmenizdir. Hatta "Özelleştirmiyoruz, hissesini satıyoruz. Bu bir özelleştirme sayılmaz." da diyebilirsiniz. Onun için, bu yol hiç açılmamalıdır. Geçmiş özelleştirmelerden ağzımız yandı. Tank Palet Fabrikasını nasıl peşkeş çektiğinizi hâlâ unutmadık. İktidar "Babalar gibi satarım." yaklaşımıyla İSDEMİR, ERDEMİR, Paşabahçe, Eti Holding, PETKİM, TÜPRAŞ, TEKEL'in alkollü içki fabrikaları, sigara fabrikaları, İskenderun Limanı, TCDD Mersin Limanı, Türk Hava Yolları USAŞ hisseleri ve şeker fabrikaları, daha neler neler, hepsini sattı. İktidarınız döneminde birer birer satılarak bunların hepsi nakde çevrildi. Tam 62,7 milyar dolarlık özelleştirme, rekor kırdınız ama sorun şu ki para ortada yok. Bütçe açığı rekor seviyelere ulaştı, Merkez Bankası kasası tamtakır. "128 milyar dolar nerede?" diyoruz, kızıyorsunuz. Hiç kızmayın, bu millete hesap verin. Bu kadar varlığımız satılırken ülke olarak neden hâlâ bu hâldeyiz? Pandemide herkes yardım ederken biz niye para topluyoruz? Enflasyon niye bu kadar yüksek? İşsizlik neden bu kadar fazla? Hesap verin. Ancak hâlâ gündeminiz yandaşı zengin etmekse, hâlâ aynı kafadaysanız, görüntü ortada, gidiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)