| Konu: | Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 30.06.2021 |
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Makine ve Kimya Endüstrisiyle ilgili teklifin 3'üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım.
Bu maddede şirket ana sözleşmesinin daha sonra hazırlanacağı belirtilmiştir. Bu şekilde şaibeli bir durum yaratılmıştır. Millet geçim derdiyle, haksızlıklarla ve gelecek endişesiyle boğuşurken acil olarak gündeme getirilen bu kanun teklifi zaten bir ihtiyaçtan kaynaklanmamıştır. Görüşülmesi gereken tali komisyonlardan bile âdeta kaçırılmasını tepkiyle karşılıyoruz. Bu işin içinde kötü bir niyetin saklandığını düşünüyoruz. 3'üncü maddeye de kanun teklifinin tümüne de karşıyız.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de bir süredir, özellikle de partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra olağan dışı şeyler olmaktadır. Kararnameler çıkarılıyor, kanun teklifleri hazırlanıyor, dış görüşmeler yapılıyor, kurum ve kuruluşlarda bazı uygulamalar görüşülüyor ama bunlar hep gizlilik içinde oluyor. Cumhurbaşkanının etrafında bir duvar örüldüğü kanaatindeyim. Kimse konuşamıyor, yanlışlıklar iletilemiyor, korkudan doğru da olsa farklı ses çıkarılamıyor. Cumhurbaşkanının geçen hafta sonu Hatay ve İstanbul'da yaptığı konuşmalardaki bazı yanlışları dile getirerek örnek vermek istiyorum. Cumhurbaşkanı diyor ki: "Devletlerde devamlılık esastır. Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla alırlar." Devletlerde devamlılık esastır cümlesi büyük devlet olmanın bir gereğidir. Devlet bürokrasi denen bir sistemle yönetilir. Bu sistem her kademedeki memurdan Cumhurbaşkanına kadar uzanan hiyerarşik bir tablodur. Bizim gibi geleneği oluşmuş büyük devletlerde görev yapanlarda bazı özellikler aranır çünkü devlet, milletin emanetidir, emanete ihanet etmemek esastır; onun için eğitim, dürüstlük, liyakat, uzmanlık, tecrübe ve millete sadakat gibi köklü geleneklerin yaşatılması şarttır. Bu gelenek Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk doksan yılında uygulanmış ne yazık ki sonrasında bozulmaya başlamıştır. Şimdi ise âdeta çivisi çıkmış, devlet çarkı dönemeyecek kadar sarsılmıştır. "Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla alırlar." cümlesi esasen bir Cumhurbaşkanının devleti ve milleti karşısına alarak söyleyeceği bir söz değildir. Bu cümleyi konuşma metnine yazan danışmanlar ülkenin aleyhine olan sözleşmelerin kamu düzenine aykırılık sebebiyle hukuken geçersiz sayılacağını ya bilmemektedirler ya da karşı tarafa mesaj vermek için kasıtlı olarak söyletmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, bu konuşma çelişkiler ve teknik yanlışlıklarla doludur. "Boğaz'dan yılda 3 bin gemi geçişi varken günümüzde bu rakam 45 bine ulaştı." sözü bir çelişkidir. On beş yıl önce 56 binlerde olan, 2020'de 38 bine düşen gemi sayısının 2021'de düşmeye devam ederek şu anda 38 binin altında kalacağı anlaşılmıştır. 2050'de de gemi sayısının 78 bini bulamayacağı çok açık bir şekilde görülmektedir.
"Proje çalışmalarında 11 ayrı üniversiteden 51 bilim insanı görev yaptı." sözü de Cumhurbaşkanının daha önce yaptığı açıklamasındaki "7 üniversite ve 55 kurum" ifadesiyle çelişmektedir. Hangisi doğrudur, belli değil. "15 milyar dolarlık bir maliyetle altı yıl içinde tamamlamayı hedefliyoruz." sözü de öncekilerden farklıdır. Her defasında farklı fiyat ve süre telaffuz edilmektedir. Konuşma metnini hazırlayanlar Aşık Veysel'e dağları bile deldirmişler. Danışmanlar hızlarını alamadıkları için ülkemizi yeniden dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokacaklarını iddia ederken 2023 hedeflerinin revize edilip yarıya düşürüldüğünü de bilmiyorlar. Cumhurbaşkanı önüne getirilen konuşma metnini incelemeye vakit bulamayabilir, danışmanların sorumluluğu çok büyüktür. Külliye'de Cumhurbaşkanlığı bünyesine sızmış Türklük düşmanı kişilerin oradan uzaklaştırılmasını, yeteneksiz, liyakatsiz kişilerin de ayıklanmasının doğru olacağını bu kürsüden defalarca ifade ettim. Ne var ki Cumhurbaşkanının konuşmalarını hazırlayan ekipte bu çapsız kişilerin olduğu ve konuşma metnine yanlış bilgileri koydukları anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanı Hatay'da yaptığı konuşmada "Tahtaköprü Barajı'nın yükseltilerek sulama alanını 109 bin hektardan 453 bin dekara çıkarttık." demiştir. Bu dil sürçmesi değil çünkü ekrandan okundu. 109 bin hektarın 1 milyon 90 bin dekar ettiğini ve 453 bin dekarın 2,4 katı olduğunu Cumhurbaşkanı görmeyebilir ama nasıl olur da böyle yanlış bir açıklamayı kendisine yaptırmış olabilirler?
Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı keşke bu yanlışları görebilse, karşı fikirdeki bilim insanlarını dinleyebilse Kanal İstanbul'un asla yapılmaması gerektiğini de görebilirdi. Ben hâlâ yanlıştan dönüleceğini umuyor, selamlarımı sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)