| Konu: | Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 30.06.2021 |
OYA ERSOY (İstanbul) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İki gündür Türkiye, Elmalı davasını yani çocuk istismarını konuşuyor. Elmalı'da 2 çocuk; annesi, üvey babası ve daha pek çok kişi tarafından türlü işkencelerle cinsel istismara uğradı -bunu yüz bin defa aklınıza yazın- ancak failler serbest bırakıldı. Neden bırakıldılar? Çünkü ispat isteniyor, hani dördüncü yargı paketi diyerek haftaya geçirmeye çalıştığınız madde var ya, o şu an bizzat uygulanıyor zaten.
Faillerin korunması Elmalı'yla sınırlı değil. Sadece son bir ay içerisinde verilen yargı kararlarını süre azlığı nedeniyle özetle size geçeceğim burada: İstanbul Esenyurt'ta 11 yaşındaki kız çocuğunu istismar eden fail "maddi delillerle desteklenmeyen, soyut iddialar" olduğu gerekçesiyle beraat ettirilerek tahliye edildi. Adana'da 5-6 yaşlarındaki 2 çocuk; 2 çocuğun istismar failinin aynı gerekçelerle İstinaf Mahkemesi tarafından cezası bozuldu ve tahliye edildi. Adana'da kuzeni olan 2 çocuğu cinsel istismar eden 17 yaşındaki erkek "delil yetersizliği" ileri sürülerek beraat ettirildi. Antalya Kepez'de 5 yaşındaki çocuğuna cinsel istismarda bulunan baba adli kontrolle serbest bırakıldı. Konya'da bir markette 12 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunan 85 yaşındaki Mustafa, adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. 8-9 yaşlarından itibaren babası Yücel Koç tarafından cinsel istismara uğrayan 17 yaşındaki Tuana Koç'un şikâyeti üzerine dava açıldı ancak tüm delillere rağmen Yücel Koç serbest bırakıldı.
Tüm bu istismar vakalarından sonra sizin Bakanlarınız çıktı ve "Takipçisi olacağız." dedi. Sizin işiniz istismarı takip etmek değil, önleyici tedbirler alarak istismarcının bir an önce ağır suçlar kapsamında yargılanmasını sağlamaktır yani İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamaktır, 6284 sayılı Yasa'yı uygulamaktır. Buradan bir kez daha söylüyorum: Çocuğun beyanı esastır, kadının beyanı esastır.
Evet, yarın 1 Temmuz, yarın saray kadına yönelik şiddetle mücadele için eylem planı açıklayacakmış. "Çekildim." dediği günden itibaren bu ülkede 83 kadın katledildi erkekler tarafından, sadece basına yansıyan. Kadına yönelik şiddeti gerçekten önlemek gibi bir derdiniz varsa yapacağınız tek şey "İstanbul Sözleşmesi'nden tek taraflı fesih kararını da geri aldım." açıklaması yapmaktır. Siz, bilin ki ne yaparsanız yapın, ister "Çekildik." deyin, ister "Geri aldık." deyin, biz İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmiyoruz.
Kadın katillerini, çocuk istismarı faillerini korurken sizin yargınız, LGBTİ onur yürüyüşü için Taksim'de bir araya gelen kadın ve LGBTİ+'lara uygulanan şiddeti gözler önüne serdi. Bu, sadece bir polis müdahalesi değildir. Evinin balkonundan "Evde çocuk uyuyor, ses bombası kullanmayın, çocuklar korkuyor." diye uyaran yurttaşa "Ne bombası lan yavşak, gel buraya!" diye hakaret ederek bağırmak, "Gidin, evinden alın." talimatı vermek; haber yapmak için alanda bulunan muhabiri yere yatırıp boğazına basarak nefessiz bırakmak, fotoğraf makinesini kırmak, ters kelepçe takarak gözaltına almak; hem onur yürüyüşüne katılmak isteyen yurttaşlara hem de evinde, çevredeki kafelerde oturan yurttaşlara keyfî olarak şiddet uygulamak polis müdahalesi değildir; bu, açık açık halk düşmanlığıdır, halk düşmanlığıdır.
Evet, bu ülkede çocuklar uğradıkları tecavüzün, yargı ise Elmalı davasında ve Danıştayda sizin bu ülkeye giydirmeye çalıştığınız rejimin fotoğrafını çekiyor, resmini çiziyor. Biz kadınlar, eşit, özgür, barış içinde yaşayacağımız bir ülkenin resmini LGBT'ye artık gökkuşağı rengini yasakladığınız Boğaziçi Kampüsü'nde, polis şiddetine rağmen hayatlarımıza ve haklarımıza sahip çıktığımız sokaklarda İkizdereli kadınlarla, her seferinde ölüme terk ettiğiniz trans kadınlarla, hedef göstere göstere, göz göre göre öldürdüğünüz Deniz Poyraz'ın cenazesini omuzlayan kadınlarla hep birlikte çiziyoruz. Haklarımızdan da hayatlarımızdan da İstanbul Sözleşmesi'nden de birbirimizden de asla vazgeçmiyoruz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)