GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA MUHAKEMESİ KANUNU İLE CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:24.01.2013

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, bu yasanın temeli, bu yasa değişikliğinin, yasa tasarısının temeli ana dilde savunma yani bir başka deyişle, bir egemenliğin tanınmasının kapısının açılması. Esasen, bize göre, en azından bana göre bu, geçmiş dönemde getirdiğiniz Büyükşehir Yasası'ndan, bizim "büyük zehir" diye adlandırdığımız Büyükşehir Yasası'ndan dahi daha tehlikeli. Yani, bir şekilde, siz bir gün iktidardan düştüğünüzde veyahut iktidar ortağı olmak durumunda kaldığınızda bunlar tamir edilebilir ama bu yapılan değişiklik tamir edilemez. Bunun siyasi olduğu açık. Yani kimse kimseyi kandırmasın. Bunu isteyenler de bunu kabul ediyor ve hatta "bu yetmez" diyor. Bunu getirirken de siz, birtakım pazarlıklar sonucu getiriyorsunuz. Yani öyle garabet dolu bir yasa getiriyorsunuz ki ana dilde savunmayı dayatan sanıklar dahi ancak parasıyla bölücülük yapacak. Onun da ücretini kendine ödetiyorsunuz. Parası varsa bölücülük yapabilecek, yoksa yapamayacak; burada dahi adalet yok.

Değerli milletvekilleri, savunma hakkının kutsallığından bahsediyorsak bugün Silivri'de bir kısım generaller var, onların avukatları var, onlar ısrarla savunma haklarının kısıtlandığını ifade ediyorlar. Yani, bölücü birtakım talepler karşısında savunma hakkının kutsallığından bahsediyorsak eğer, bu savunma hakkının kutsallığı Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli generallerine ne zaman uygulanacak onu da hep birlikte milletçe merak ediyoruz. Yani, her şeyin adaleti varsa oraya da bir adalet gelmeli, orada da kendini savunan insanlar bu haklarından mahrum olmamalı.

Değerli milletvekilleri, bunun yanı sıra, dün bu kürsüde konuşan bir hanım milletvekilinin sözlerine de birkaç cümleyle temas etmek istiyorum. Bu yasayı destekleyen BDP'li bir hanım milletvekili diyor ki: "Malazgirt, Çaldıran ve Lozan'da ittifak ettik -ondan sonra da- bu, son ve dördüncü şans. Bu şansı da kullanamazsanız çocuk bir halk olarak kalmaya devam edeceksiniz."

Şimdi, bakın, biz Anadolu'ya geldiğimizde ortada bir tek devlet vardı, Bizans. Biz Bizans'ı yıktık, kimsenin devletini yıkmadık. Bizans'a karşı mücadele ettik. Kürt kardeşlerimiz de, Ermeni kardeşlerimiz de bize yol gösterdi, yardımcı oldu, bunlar tarihsel gerçeklerdir ama Bizans'ın zulmünden her ikisini de kurtarma manasında, birlikte, bu zulmü durdurma manasında mücadele ettik. Yani, şimdi, Çaldıran'a da bir bakalım, Çaldıran'da da -tarihçilerimiz çok daha iyi bilir, benim haddim değil ama- Şah İsmail'den kurtardığımız insanlar arasında Kürt kardeşlerimiz de vardı. Bunlar dün kardeşimizdi, bugün akrabamız oldu. Bu bir ittifak değil, bu bir gönül birliği, bundan da memnunuz. Ama bu şartlarda başka ittifaklar aranıyor ya da bu millet ırkçılıkla suçlanıyorsa bunu kabul etmeyeceğimizi burada ifade etmek isterim. Biz ırkçı falan değiliz. Irkçı olsak bu coğrafyada bu kadar millet, bu kadar, bin yıl yaşamazdı. Lütfen, daha fazla haksızlık yapılmasın ve onurumuzla, gururumuzla oynanmasın.

Değerli arkadaşlar, 1991 yılını da hatırlatmak isterim. Orada Saddam'ın zulmünden kaçan Kürt kardeşlerimiz, akrabalarımız vardı. Onlara kapımızı açtık, ekmeğimizi bölüştük. Orada dünya devletlerinden de yardım istedik. Madam Mitterrand geldi -PKK'nın hamisiydi- bu kardeşlerimizin arasından muayene ederek, bildiğim kadarıyla 12 kişiyi doktorla muayene ederek, sağlam tespiti raporu alarak, aldı Avrupa'ya götürdü. Eğer bir ittifak aranıyorsa ya da şu anda ittifak yaptığınız insanlara bakılıyorsa işte bu önemli bir örnektir.

Elhamdülillah Müslüman'ız, biz akrabayız, biz kardeşiz. Lütfen, bu tartışmaları bu şekliyle düşünmek ve tartışmak gerekiyor. Meseleyi başka yerlere çekmemekte fayda var.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.