| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 06.07.2021 |
CHP GRUBU ADINA RAFET ZEYBEK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 2019 yılında Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Yargı Reformu Strateji Belgesi açıklandı ve o günden bugüne kadar 3 tane yargı paketi Meclisten geçti, şimdi de 4'üncüsünü görüşüyoruz. Bu Yargı Reformu Strateji Belgesi ve yargı paketleri şunu gösteriyor ki evet, yargının sorunlu olduğunu, yargının adalet dağıtma konusundaki zafiyetini artık AK PARTİ de Milliyetçi Hareket Partisi de kabul ediyor.
Evet, yargıda sorun var. Bunu nasıl aşarız noktasına geldiğimizde, maalesef teşhisi eksik koyuyoruz. Yargının sorunlarını iyi tespit edemezsek çözümlerini kesinlikle sonuca ulaştıramayız.
Evet, bu yasa teklifinde bizim de olumlu karşıladığımız düzenlemeler var ama bu düzenlemeler yargının sorunlarını çözüyor mu derseniz, maalesef çözmüyor. Daha doğrusu, yapılan düzenlemeler yargının o esaslı değişikliklerini maalesef içermiyor. Öyle görünüyor ki bu düzenlemeler "Evet, yargının sorunları var ve biz bunları çözüyoruz." diyerek üstünü örtmeye yönelik düzenlemeler.
Değerli arkadaşlarım, eğer biz yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını çok ciddi olarak sağlayamazsak bu ülkede ne kadar yasa çıkarırsanız çıkarın, ne kadar düzenleme yaparsanız yapın, ne kadar reform derseniz deyin yargının sorunları çözülmez. Bu teklifler reform değildir arkadaşlar, her zaman yapılabilen, belki ihtiyaç da olan ama yargının temel sorunlarını asla çözmeyen düzenlemelerdir. Niye getiriyorsunuz demiyoruz, tabii ki getirin ama madem yargının sorunu var, yargının sorununu çözecek düzenlemeler getirin biz de destek olalım, bu yargının sorunlarını hep birlikte çözelim diyoruz; bütün uğraşımız budur. Yoksa, eğer biz yargı paketleriyle yargının bağımsız ve tarafsız görev yapabilmesini sağlayamıyorsak, o zaman bunlarda verdiğimiz emekler maalesef boşuna gidiyor. Belki iyi niyetle getiriyorsunuz ama kesinlikle yargının temel sorunlarını çözmüyor, bunu ısrarla söylüyoruz -hep söyledim ben bu kürsüden- sonuna kadar da söylemeye devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, 2009 yılında yine bir Yargı Reformu Stratejisi Belgesi açıklandı "Sorunu var yargının." denildi "Adalet dağıtılamıyor." denildi ve 2011 yılında, 2012 yılında, 2013 yılında yasal düzenlemeler yapıldı yani "Yargıyı, evet, adalet dağıtır noktasına getirmek için çıkarıyoruz." dediniz o zaman ve 2011, 2012, 2013 yıllarında çıkarılan kanunlardan sonra 2014 yılında, o zaman AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı olan şimdiki Adalet Bakanımız Sayın Abdulhamit Gül, bakın, nasıl bir açıklama yaptı: "Öncesinde yargıya güven yüzde 60-70'lerdeydi, bugün yargıya güven yüzde 20'nin altına düşmüştür." dedi. O 2009-2013 yılları içerisinde yapılan bütün yasal düzenlemelere rağmen yargıya güvenin yüzde 70'lerden yüzde 20'nin altına düştüğünü söylüyor Sayın Bakan.
Değerli arkadaşlarım, o düzenlemeler kurtarmadı yargıyı, bakın, bu düzenlemeler de kurtarmayacak, bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Gelin, onun için diyoruz ki: Böyle günü kurtarmaya yönelik ya da bizim insanlarımızı kandırmaya yönelik basit düzenlemeler değil, esaslı düzenlemeler getirin, esaslı düzenlemeler getirin, Türkiye'de yargının bağımsız ve tarafsız görev yapmasını sağlayacak düzenlemeler getirin; buradan, hep birlikte, biz de destek olalım ve geçirelim diyorum değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, bakın, yargının -o istediğimiz- bağımsız ve tarafsız olmasını sağlamanın bazı yolları var yani bu kanun teklifleriyle sağlanmıyor, bunu gördünüz. 3 tane, işte 2019'dan beri kanun teklifi getirdiniz, geçti, yargıya güvende hiçbir değişiklik olmadı, olmaz da zaten, bunda da olmayacaktır bakın, bu da hiçbir şey değiştirmeyecektir.
Onun için, değerli arkadaşlarım, bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır, zihniyete, samimi olmaya ihtiyaç vardır. Gerçekten yargının sorunlarını kabul ettiğinize göre yani sorunlu olduğunu kabul ettiğinize göre, bunun çözümünü aramakta samimi olmak gerekiyor, yoksa böyle yasa teklifleriyle o şeyi çözemeyiz, inandırıcı olamazsınız; olmuyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın, gerçekten "herkese adalet" diyorsak, "her yerde adalet" diyorsak vazgeçilmez olanımız ne? Bağımsız ve tarafsız bir yargı değil mi? Bu konuda, bakın, üç yıldır bu Meclise yasa teklifleri geldi, bir tane yasa teklifi yargının bağımsız ve tarafsızlığıyla ilgili değildi, bu konuda hiçbir çalışma yapılmadı.
Değerli arkadaşlarım, bakın, "zihniyet değişikliği" dedim. Evet, adalet isteyeceksiniz, herkese adalet isteyeceksiniz, sadece kendinize değil ve o adaletin gerekleri olanları yapacaksınız ve bunun için, değerli arkadaşlar -o, işte, zihniyet değişikliği- gerçekten hukuk devleti isteyeceksiniz, yargının herkese adalet dağıtmasını isteyeceksiniz, yargı üzerindeki baskıları, yargıya talimatları bırakacaksınız, ondan sonra -biraz sonra anlatacağım- Anayasa değişikliklerini yapacaksınız, yasama değişikliklerini yapacaksınız ve yargıyı bu milletin yargısı hâline getireceksiniz. Bunun başka bir çözümü yoktur, bu geçici tedbirlerle hiçbir yol katedemezsiniz, adalet dağıtamazsınız değerli arkadaşlarım.
Bakın, hâkimler, savcılar şu anda korkuyor. Siz, işte "bağımsız hâkim, savcı" falan diyorsunuz ama hâkim, savcı bağımsız değil. Buradan ben çok söyledim: Korkak hâkimler, savcılar adalet dağıtamaz, korkuyorlar. Yani verdikleri karar nedeniyle ertesi gün disiplin soruşturması geçirenler, sürülenler, görevden alınanlar... Değerli arkadaşlarım, bu güvenceyle bir hâkim, savcı adalet dağıtabilir mi? Tarafsız olabilir mi, tarafsız karar verebilir mi? Şimdi, bununla ilgili hiçbir düzenleme yapıyor musunuz? Hayır, yapmıyorsunuz, maalesef yapılmıyor. Yani gelin, hep birlikte bunu yapalım.
Bir şey daha yapalım. Türkiye'de yargının gerçekten adalet dağıtmasını istiyorsanız gelin Anayasa'yı değiştirelim. Bakın, Türkiye'de o 2009, 2011, 2012, 2013'ten sonra yargı ne kadar güç kaybetti. Neden kaybetti? Yani yüzde 20'lerin altına -Bakanın deyimiyle- neden düştü? 2010 Anayasa değişikliği nedeniyle düştü. O Anayasa değişikliğinin yapılmaması gerekiyordu. Ben çok iyi hatırlıyorum, bakın, bütün muhalefet partileri -MHP de dâhil- o zaman dediler ki: "Şu 2 maddeyi -bakın, 27 maddeydi o- Anayasa Mahkemesi ve HSK maddesini çıkarın, diğerlerine biz de oy verelim, çıkaralım." "Hayır." dediniz. Bu 2 madde için çıktı o ve o Anayasa değişikliğini kim istedi, biliyor musunuz? FETÖ istedi, o istedi diye yapıldı o Anayasa değişikliği. Ve ondan sonra, bakın, o kalan maddelerle ilgili hiçbir düzenleme yapılmadı, hemen yürürlüğe girdi, gidildi işte Anayasa Mahkemesi ve HSK; hemen başlatıldı. İşte odur darbe. Bakın, o 2011, 2012, 2013'te yaptığınız o yasal düzenlemelerin hiçbir önemi kalmadı, sıfırlandı gitti. Bunlar da bakın öyle olacak, eğer bu dediklerimizi yapmazsanız bunlar da öyle olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bakın, şimdi, birinci şart Anayasa değişikliği, ondan sonra yasal değişiklikler. Şimdi, yasal değişikliklerin olmazsa olmazı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nu mutlaka değiştirmemiz gerekiyor. Eğer biz hâkimler ve savcıları talimat almaktan, baskı altında tutmaktan kurtarıp adalet dağıtmalarını istiyorsak Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nun mutlaka değiştirilmesi gerekiyor. Asla getirmiyorsunuz, mükemmel bir kanun gibi görüyorsunuz. Aslında siz de biliyorsunuz. Bakın, yani bugün yargının bu hâllere düşmesinin nedeni, bakın, birinci nedeni 2010 yılı Anayasa değişikliğidir. Orada yanlış görüldü ama gelindi 2017 yılına, 2017 yılında FETÖ'den teslim alınırken iktidara teslim edildi yargı. Belki onun etkisinden kurtarmaya çalıştınız ama bu sefer yürütmenin tahakkümü altına sokuldu. Yani bir terör örgütüyle bir iktidarın -kim olursa olsun iktidarda- tahakkümü altındaki bir yargıdan adalet beklenmez, tarafsızlık beklenmez, bağımsızlık beklenmez değerli arkadaşlarım. Bunun için -mutlaka yapılması gereken- biz o esaslı düzenlemeleri derhâl yapacağız. O esaslı düzenlemeleri yapmadan biz bunu kesinlikle düzlüğe çıkaramayız.
Değerli arkadaşlarım, biz bu konuyla ilgili çok ciddi bir çalışma yaptık. 2019 yılı Haziran ayında Anayasa Komisyonumuz, Adalet Komisyonumuz, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonumuzla, bunların bütün üyelerinin; yine vekillerimizin yine sivil toplum örgütlerinin, akademisyenlerin, bütün ilgililerin katılımıyla uzunca süren bir çalışma yaptık ve bu çalışmalardan sonra 12 tane kanun teklifi hazırladık -toplamda 189 madde içeriyor- ve biz bunları Meclise sunduk. Bu kanun tekliflerinin bir kısmını belirtmek istiyorum özellikle: Bakın, değerli arkadaşlarım, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nda değişiklik yapılması teklifimizin biri çünkü eğer bağımsız ve tarafsız yargı istiyorsak bunu yapmak zorundayız. Adil yargılama haklarıyla ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair teklifimiz var. Yine, değerli arkadaşlarım, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da değişiklik yapılmasına dair teklifimiz var. Adil yargılama hakları çerçevesinde Avukatlık Kanunu'nda değişiklik yapılması teklifimiz var. Devlet Memurları Kanunu'nda değişiklik yapılması teklifimiz var. Türk Ceza Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair bir teklifimiz var. Değerli arkadaşlarım, bakın, yine İş Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair teklifimiz var. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair teklifimiz var. Basın Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair teklifimiz var. İl İdaresi Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair tekliflerimiz var.
Eğer, bakın "Türkiye'de yargı işini yapsın, adalet dağıtsın." diyorsanız gelin, bizim bu tekliflerimizi Meclis Genel Kuruluna getirelim ve yasalaştıralım. Göreceksiniz, yarın siz de o adaletten yararlanacaksınız. Aksi takdirde, bakın, bugün bu kanunlarla kendinizi kurtaramazsınız. Yarın o yürütmenin kontrolü altındaki yargı, yürütmenin başına bir başkası geçtiği zaman onun acısını siz çok çekersiniz. Bakın, hep öyle olmuştur, adaleti yok edenler en çok adalete ihtiyaç duyarlar; gelin, bunu yapmayalım.
Değerli arkadaşlarım, bakın, şimdi çok basit bazı örnekler vereceğim. 1961 Anayasası'nda sadece Yüksek Hâkimler Kurulu vardı. Yüksek Hâkimler Kuruluna üye seçimi, tarafsızlığı sağlayacak bir düzenlemeydi. 1971 yılında Savcılar Yüksek Kurulu kuruldu, o Savcılar Yüksek Kurulunun başına Adalet Bakanı getirildi ve Yardımcısı da doğal üye yapıldı. Tabii, bu normaldi, Savcılar Yüksek Kurulunda Adalet Bakanının olması normaldir çünkü o bir iddia makamıdır, karar makamı değildir, Bakanın olmasının hiçbir sakıncası yoktur. Ama geldik 1982 Anayasası'na, devlet gücünü daha da ağırlaştırma iddiasıyla ikisini birleştirdiler. Yüksek Hâkimler Kurulunun içinde bakan falan yoktu, müsteşarı da yoktu; birleştirdiler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yaptılar, bakanı başkanı, müsteşarını da doğal üyesi yaptılar. Ta orada başladı; evet, yargının orada da sorunları vardı. O nedenle zaten 1980 öncesinde yüzde 80 olan yargıya güven yüzde 70'lere düşmüştü daha sonra. Ama geldik 2010 Anayasa değişikliğine, darmadağın ettik, yargıyı darmadağın ettik; daha doğrusu, darmadağın etmedik de FETÖ'ye teslim ettik, toparladık, FETÖ'ye teslim ettik. 2017 Anayasa değişikliğine geldik, bu sefer de tuttuk, yürütmeye "Buyur, sen yargıda istediğin gibi hareket et." dedik. Bakın değerli arkadaşlarım, gerçekten adil yargılama için Hâkimler ve Savcılar Kurulunu ayırmak zorundayız yani iddia makamı ile karar makamını ayıramazsak biz asla adil yargılamayı gerçekleştiremeyiz, bu ayrılmak zorundadır. Yani biz eğer iddia makamı ile savunma makamını silahların eşitliği gereği birbirine yaklaştırmazsak, aynı konuma sokmazsak adil yargılamayı yapamayız. Ben görevim sırasında da söylüyordum hep yani o kürsüde sadece hâkimler oturmalı; savcılar yani iddia makamı da savunma makamının karşısında durmalı, aynı konuma getirilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, bunun için, bakın, çok acil olarak şu Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nu bir değiştirelim ama çok acil olarak. Yine, hâkimlerin, savcıların coğrafi teminatını sağlayalım. Yani korkmasınlar "Yarın başıma ne iş gelir?" demesinler çünkü onu sağlayamazsak öyle diyecekler. Onların coğrafi teminatı sağlansın.
Yine, değerli arkadaşlarım, bakın -çok önemli olan- hâkim, savcı sınavında mülakatı ya kaldıralım ya da kayıt altına alalım yani kimse referans peşinde koşmasın; hâkim, savcı adayları yazılı sınavdan sonra siyasetçi aramasın. Eğer hâkim, savcı adayları yazılı sınavdan sonra siyasetçi peşinde koşarsa onlardan kesinlikle tarafsız ve bağımsız karar beklemeyin, adalet de beklemeyin. Şu anda Türkiye'nin yaptığı budur, tamamen müdahaleye açık bir şekle getirilmiştir.
Yine, değerli arkadaşlarım, bakın, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nun değiştirilmesinin bir önemi de onu siyasetin ya da yürütmenin etkisinden kurtarmak içindir. Bakınız, bugün, daha yeni Hâkim ve Savcılar Kurulu üyelerini seçtik ama tabii nasıl çalışacaklarını göreceğiz. Bu seçimden öncekiler şöyle çalışıyordu: Cumhurbaşkanlığında bir Hukuk Politikaları Kurulu var. HSK'nin yapacağı bütün işler o Kuruldan geliyor yani saraydan geliyor, deniyor ki "Bu kişi şuraya başsavcı yapılacak, bu kişi şuraya ağır ceza mahkemesi başkanı yapılacak." İnanın, çok iyi biliyorum, Hâkimler ve Savcılar Kurulu kendi iradesiyle karar vermiyor maalesef. Eğer, o Kurul kendi iradesiyle karar veremiyorsa o Kurula bakmak zorunda olan hâkim ve savcılar da kendi iradeleriyle, kendi vicdanlarıyla yasalara ve Anayasa'ya uygun karar veremezler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Zeybek.
RAFET ZEYBEK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, bakın, biz onun için... Tabii, bu şeylerin bir temel noktası da maalesef bu hâle gelmesinin, çok ağır bedeller ödememizin bir nedeni de Cumhurbaşkanının bir partinin Genel Başkanı olmasından kaynaklanıyor. Temel sorunumuz bu. Eğer, biz yargımızı da yasamamızı da yürütmemizi de güçlendirmek istiyorsak Cumhurbaşkanını bir partinin Genel Başkanı olmaktan kurtarmak zorundayız diyorum.
Hepinize teşekkürlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)