GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA MUHAKEMESİ KANUNU İLE CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:24.01.2013

MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Dün ile bugün, Türkiye'nin önümüzdeki süreçte telafisi mümkün olmayan çok büyük uçurumlara sebebiyet teşkil edecek adımların atıldığına burada şahit oluyoruz.

Değerli milletvekilleri, Adalet Komisyonunda bu mesele gündeme geldiğinde çok net bir şekilde problemsiz olan bir maddeyi Türkiye'nin en problemli maddesi hâline dönüştürdüğünüzü orada dile getirdik. Yapılan çalışmalarla, ne içeride ne dışarıda Türkiye'yi zora sokacak hiçbir şey olmamasına rağmen ana dilde yargılama hakkını getirdiniz, dayattınız ve başarılı oldunuz.

Şimdi, değerli milletvekilleri; ben sizinle bir şeyi paylaşmak istiyorum. Zaman zaman Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri, Genel Başkan yardımcıları ve Sayın Başbakan, kamuoyunun önünde, çıkıyor, birtakım meseleler konusunda düşüncelerini ortaya koyuyor.

Biz bu sürece nasıl geldik değerli milletvekilleri? Bakınız, bundan on iki yıl evvel bir çuvalın içerisinde, uçağın bir köşesinde "Yargısız infaz var mı?" diye yalvaran eşkıyabaşının kardeşi geçen hafta hapishanede ziyaretine gitti. Tam 30 televizyon kanalı Abdullah Öcalan'ın kardeşinin ne söyleyeceğini kamuoyuyla paylaşmak için bir irade ortaya koydu. Şimdi soruyorum Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine: Bundan on iki yıl evvel bir uçağın köşesinde "Yargısız infaz var mı?" diye boyun büken birisinin önünde siz ne yapmak istiyorsunuz? Diğer ifadeyi kullanmak istemiyorum. Bir tarafta Recep Tayyip Erdoğan, bir tarafta Abdullah Öcalan görüntülerini 30 televizyon kanalının da paylaştığı bir Türkiye manzarasını kim yarattı?

Bundan on iki yıl önce Suriye'nin sınırlarında bir kuvvet komutanının, "Abdullah Öcalan buradadır, onu koruyacak mısınız, korumayacak mısınız?" dediği günlerde Suriye'nin sahip çıkamadığı, dünyanın hiçbir ülkesinin koruyamadığı, daha sonra da bir çuval içerisinde, uçağın bir köşesinde boyun büken Abdullah Öcalan'ı siz ne hâle getirdiniz on iki yıl içerisinde? Getirdiğiniz olay şudur: Bu, ana dilde savunma hakkı, sizin çok demokrat oluşunuzdan kaynaklanan bir iradeyle mi buraya geldi? Geçmişte imam-hatipler konusunda da konuşmuştuk. Samimi olun, bu milleti geriye dönüşü olmayan yollara doğru sürüklüyorsunuz.

150 asker vuran, vatandaş vuran, şehit edenler ölüm orucuna yattılar, bunlardan birileri de Kumrular'daki bombayı atanlar; ölüm oruçlarına yattılar. Aydın geçinen, bu ülkenin değerleriyle çatışmaktan başka hiçbir gücü olmayanlar, televizyon televizyon dolaşarak ölüm orucuna yatanların birer melek olduğunu ifade ettiler ama bunların şehit ettikleri 150 vatandaş için bir tek Fatiha okumayanlar, bütün televizyonlarda kamuoyu oluşturdular.

İki gündür televizyonları izliyorum. Bu ana dilde yargılama hakkını veren Adalet ve Kalkınma Partisini tekrar sorumlu tutuyorlar; "Bu yanlış." diyorlar, "Bu eksik." diyorlar, "Ana dilde eğitim hakkını da verin." diyorlar, "Türkiye bir Kürt-Türk devleti olmalıdır." diyorlar. Kim diyor bunu? Adalet ve Kalkınma Partisinin demokrasi mücadelesini ön plana çıkaran, milletin değerlerini tahrip eden, bize göre "12 kötü adam" diye ifade ettiğimiz, aydın geçinen? Acaba, PKK olmasa, bölücüler olmasa, bu televizyonlara çıkanları mikroskopla arasak Türkiye'nin bir yerinde yakalayabilme imkânımız var mı?

Gelen iklim şu, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarındaki iklim şu: Bir Başbakan Yardımcısı kalkar derse ki: "Değerli milletvekilleri, eğer ben Diyarbakır'da gördüğüm işkenceyi görseydim ben de dağa çıkardım." Böyle diyebiliyorsa şimdi size soruyorum: Zaman zaman, gene onun hayatından güç alarak demokrasi mücadelesindeki eksikliklerinizi gidermeye çalıştığınız rahmetli Adnan Menderes'i astılar, oğlu dağa mı çıktı? Bu tip ifadeleri kullanan, aklı karışık, kafası karışık bir düşüncenin Adalet ve Kalkınma Partisinin icra organlarını ele geçirdiğine, Anadolu çocukları olarak bu memleketin ezanına, bayrağına bağlı milletvekilleri olarak bunları neden alaşağı etmiyorsunuz? Niye dağa çıkıyorsun?

Geçen hafta Esenler'deydim. İstanbul milletvekilleri var burada, arkadaşlarımız var. Esenler'de bana birisi dedi ki: "Ya, siz milletvekilliği yapıyorsunuz. Benim altı aylık gelinimi hamile bıraktılar, oğlumu şehit ettiler, ben dağa mı çıkayım?" dedi. Bir iklim oluşturuluyor Türkiye'de. "Abdullah Öcalan hapishaneden çıksın." derseniz, "PKK ile barış." derseniz, "PKK'lı dağdan insin, gelsin, barışalım." derseniz adınız demokrat oluyor. "Türk milleti bir bütündür, bölünemez." dediğiniz zaman siz tecrit ediliyorsunuz. Bu iklimi kim yarattı? ATV sizin emrinizde, Kanal D sizin emrinizde, Kanal 24 sizin emrinizde, bütün televizyonlar sizin emrinizde.

İki ay evvel, Allah aşkına, iki ay evvel Başbakan uçakta idam yasasını getireceğini söyledi. Aradan zaman geçti, hepimiz için derin üzüntü kaynağı olan, Türk milletinin defterikebirine altın harflerle geçen, dağda eli silahlı, üniformalı insanlarla kucaklaşan milletvekilleri? Bir hafta sonra, orada gördüklerimizden bir tanesi, Gaziantep'te 9 vatandaşımızın şehadetine öncülük yapan teröristlerle milletvekilleri kucaklaştı.

PERVİN BULDAN (Iğdır) - Nereden biliyorsun Gaziantep'teki cinayeti kimin işlediğini?

CELAL ADAN (Devamla) - Evet, Başbakan çıktı "Bu son. Dokunulmazlıkları kaldıracağım." dedi. Biz de "Arkanızdayız." dedik. Şimdi dokunulmazlıklar unutuldu, idam unutuldu ve Abdullah Öcalan'la görüşme süreci başlatıldı.

Değerli milletvekilleri, bakınız değerli milletvekilleri, Türk milletinin birliği, beraberliği konusundaki iradenin henüz sarsılmadığı şu süreçte Abdullah Öcalan'la yapılan her görüşme? Binlerce ifade var, burada devlet yönetiminde bulunan emniyet genel müdürleri, valiler var, yüreklerini koysunlar, gelsinler buralarda düşüncelerini ortaya koysunlar. Onlar sorumludurlar, hepinizden daha fazla onlar sorumludurlar. Alınan ifadelerin tamamı?

Değerli milletvekilleri, bir askere 300 mermi sıkan, durup dururken karakollarda yatan 20 yaşındaki çocukları doğrayan, biçen fikrin altında dil, kültür yoktur. Ayrılıkçı, ırkçı, bağımsız Kürdistan kurma iddiasındaki insanlar tetik çekiyorlar, adam vuruyorlar. Sizi aldatıyorlar, bizi aldatıyorlar ve bu ihanet çukurunun içerisinde Türk milletinin defterikebirine önümüzdeki günlerde, geriye dönüşü zor olan bazı şeylerin altına imza koymayın.

Her seferinde, Milliyetçi Hareket Partisinin Türk milletinin birliği, beraberliğini öne çıkardığı her süreçte, Başbakan belli kesimleri tatmin etmek için Milliyetçi Hareket Partisini ırkçılıkla, kafatasçılıkla suçluyor. Habur'da "Bu bir yıkım projesidir, yapmayın." dedik; çıktı Başbakan bu ithamlarda bulundu. Ama Habur'da PKK'nın altında kalınca AKP, Kayseri'ye gittim ay yıldızlı bayrağın altında Tayyip Bey'in fotoğrafı var, oraya sığındı ve Türkiye'de ay yıldızlı bayrağa sahip çıkarak bütün Anadolu'yu gezmeye başladı. Bu süreçte de aynı şeyi yapıyor. Tekrar bir hatanın içerisinde olduğunu zaman zaman yoklayarak gidiyor Gaziantep'te bombalar yağdırdığını, milliyetçilik yaptığını, ifade ediyor.

Şimdi, hepinize soruyorum: Doğu Anadolu Bölgesi'nde devletten yana, milletten yana bir Kürt vatandaşı, siz Apo'yu bu kadar büyütürseniz, o neden Kürtçü olmasın? Siz ne yapıyorsunuz? Siz her İmralı'nın kapısına gittiğinizde binlerce insanın Apo'nun kervanına katılmasına sebep oluyorsunuz. Bu şuursuzluğu, bu bilinçsizliği yapmanızı anlamakta zorluk çekiyoruz.

Ama affınıza sığınarak size bir şey söyleyeyim, temel problem, ben İstanbul'a üniversiteye geldiğimde, Osmanlıyı savunanlarla cumhuriyeti savunanlar çatışıyordu ama Allah'a çok şükür ki milliyetçiler Osmanlıyla cumhuriyetin savaşına son verdiler ve bir teori ürettiler; bunun içinde Ziya Gökalp var, rahmetli Erol Güngör var, birileri var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL ADAN (Devamla) - Fakat sizlerin bir kısmı, emin olun, Osmanlının enkazından çıkan cumhuriyeti kavramamanın bedelini millete ödettiğiniz bir süreçle karşı karşıyayız.

Bu vesileyle hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.