GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA MUHAKEMESİ KANUNU İLE CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:24.01.2013

CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, bir faili meçhul cinayete kurban giden değerli yazar Uğur Mumcu'nun ölümünün 20'nci yıl dönümü. "Ben Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben laikim ben antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım, ben özgürlükçüyüm, ben insan hakları savunucusuyum, ben terörün karşısındayım, ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım." diyen Uğur Mumcu'nun 20'nci ölüm yıl dönümü. Kendisini saygıyla, sevgiyle, minnetle anıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Uğur Mumcu toplumumuzdan bir şey dilemişti. Onun sözüyle buradan tüm yurttaşlarıma seslenmek istiyorum: "Demokratik bir toplum için en büyük tehlike yolsuzluklara, haksızlıklara ve karanlık cinayetlere karşı kamuoyunun duyarlılığını yitirmesidir. Halkımız bugünlerde her zamankinden daha fazla duyarlı olmak zorundadır yoksa demokrasimiz tehdit altındadır.

Faili meçhul cinayetler bir politik mücadele yöntemi, daha doğrusu bir tarzı siyasettir. Türkiye'de, son altmış yıldır hazırlanan siyasal kimlikle bu cinayetler arasında bire bir bağ vardır. Bu cinayetleri anlamak istiyorsak bu bağlara dikkatle bakmalıyız."

Değerli arkadaşlarım, sizin gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımıyorsunuz, Hitler de tanımıyordu. Bu adaletsiz ve zalim düzene isyan edenlerin hak arayışlarında onlara yoldaş olan, hak ve hukuk adına direnen ve her şeye rağmen ayakta kalan Çağdaş Hukukçular Derneği avukatlarına yönelik bir operasyon yapıldı. Ben de Çağdaş Hukukçular Derneğinin geçmiş dönem başkanlarından birisi olarak yapılan bu operasyonu kınıyorum. Soyut "terör örgütü üyeliği" iddiasıyla önce usulsüz olarak gözaltına alındılar, sonra da tutuklandılar. Onlara da halkın kürsüsünden bir selam gönderiyorum: Soylu mücadeleleri, hak ve hukuk yolunda ezilenlere yol göstersin.

Çeşitli yalanlarla, süslü laflarla kandırdığınız halkımızın aydınlanmamış iradelerini alarak iktidar oldunuz, egemen oldunuz. Hukuk da tarihin her döneminde egemen güçlerin aracı olmuştur. Siyasal iktidarlar emekçi halk yığınlarının istek ve özlemlerini bastırabilmek için mahkemeleri ve köle ruhlu yargıçları birer işkence aleti gibi kullanmışlardır. Siyasal tarih bu tür mahkemelerin çeşitli, türlü örnekleriyle, öyküleriyle doludur.

Hitler de iktidara geldikten bir süre sonra parlamento binasının önünde yaptığı konuşmada "Ben, Almanya'nın en büyük yargıcıyım." diyerek hukukun bir önemi olmadığını ilan etmiştir. Bu söz sizlere bir şey hatırlatıyor mu? Sizin Genel Başkanınız Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da "Ben Silivri yargılamalarının savcıyım." demişti. Ne kadar büyük benzerlik var değil mi?

Almanya'nın Führer'i Hitler konuşmasının devamında "Hukuk yoktur, devlet vardır, devleti de ben temsil ederim." demiş parlamento binasının önünde, bu söz de sizlere bir şeyler hatırlatmalı. "Güçler ayrılığı bizim önümüzde engeldir." diyen sizin Başbakanınızdı.

Değerli arkadaşlarım, yine, Hitler de vatana ihanet davalarının yargılanacağı Volksgerichtshof yani "halk mahkemeleri" adıyla olağanüstü mahkemeler kurmuştu. Çağrışım yaptı mı size bu olağanüstü mahkemeler?

Şimdi, size soruyorum, Hitler'e uşaklık etmiş yargıçlara hukukçu denebilir mi? Ya da soruyu değiştiriyorum, bir cemaate ruhunu satan yargıca hukukçu denir mi? Bunlar da siyasal cinayetlerin kiralık katilleridir.

Bir yüksek kürsüye cübbeyle çıkmak cellatlığa meşruiyet kazandırmaz. Hitler döneminde de Führer gibi düşünmeyen, Hitler gibi düşünmeyen hâkimlerin de görevde kalmasına olanak yoktu, bugün de ülkemizde maalesef böyle.

Örnek olsun, 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı Köksal Şengün nerede şimdi biliyor musunuz? Neydi suçu Köksal Şengün'ün? Özkan, Balbay ve Haberal davalarında tahliye yönünde oy kullanmaktı. Bugün Bolu'da normal bir mahkemenin yargıcı.

Peki, Hurşit Tolon'a tahliye kararı verdikten sonra "baskı var" diye çekilen Necat Ede'yi tanıyor musunuz hiçbiriniz? Bu da özel yetkili mahkemelerde yargıçlık yaparken üzerindeki baskı nedeniyle davalardan çekildi.

Yine, 11. Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı Şeref Akçay da Balyoz'da muhalefet şerhi koydu diye, Odatv'de tutuklama kararı vermedi diye görevinden edildi.

Yine, Oktay Kuban isimli hâkim Poyrazköy ve Balyoz davalarında tahliye kararı verdiği için görevinden edildi.

Yine, 9. Ağır Ceza Mahkemesinde Odatv'yi usulsüz dinleme talebini reddeden Yılmaz Alp de bugün bulunduğu yerde değil, görevinin başında değil.

Değerli arkadaşlarım, peki, AKP iktidarı bunları yaptı da ulusal düzlemde ya da uluslararası kamuoyunda ya da bağımsız örgütler nezdinde itibarı mı arttı, Türkiye demokrasi liginde lig mi atladı? Değil, öyle bir şey de yok. Ne olmuş şimdi?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2009'dan beri uzun süreli ve haksız tutukluluklar nedeniyle ülkemiz hakkında 440 kez karar vermiş ve mahkûm etmiş bizi yani iyi dememişler bize.

Yine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararları verirken uzun ve haksız tutuklamaların peşin cezaya dönüştüğünü ve bu durumun ağır insan hakkı ihlali olduğunu yüzlerce kez vurgulamış.

Yine, saygın The Economist dergisi demokrasi endeksinde maalesef bizi 88'inci sıraya koymuş yani birçok az gelişmiş ülkenin de gerisindeyiz.

Yine, The Freedom House örgütü kısmen özgür ülkeler arasında bizi sayıyor, Tanzanya'yla, Zambiya'yla ve Filipinler'le beraber bizim adımızı anıyor. Bu, utanç verici değil mi? Çok övündüğünüz ileri demokrasi bu mu?

Yine, 31 Ağustos 2012 tarihi itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 16.650 başvuru yapılmış. İhlal kararları açısından Rusya'dan sonra 2'nciyiz, 47'nci ülkeyiz.

Peki, o tarih itibarıyla terörle mücadele yasalarını kullanarak terör suçlamasıyla en çok mahkûmiyet kararı veren ülke kim? Maalesef yine bizim ülkemiz, orada da 1'inciyiz, terör suçlamasıyla mahkûmiyet kararı verilen ülke.

Değerli arkadaşlarım, yine 66 ülkeden yapılan başvurularda 35.117 mahkûmiyet kararı var. Bunun da maalesef üçte 1'i, 12.897'siyle açık ara birinciyiz.

Yine, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü de bir araştırma yapmış, basın özgürlüğü endeksinde en kötü ülkelerden birisiyiz. 179 ülkeden 148'inci. Kimler var bizim önümüzde biliyor musunuz? Fas var, Uganda var, Gambiya var; bunların da gerisindeyiz biz basın özgürlüğünde de. Yani gittiğiniz yol, yol; tutuğunuz iş, iş değil.

Şunu bilmenizi istiyorum, buradan tarihi bir uyarı yapıyorum: Bir gün hukuk sizlere de lazım olacak. Atacağınız her adımda bunu düşünmek zorundasınız. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak haksızlığın ve adaletsizliğin her zaman karşısında olduk. Önümüzdeki cumartesi günü 26 Ocak tarihinde de "Acil demokrasi, hemen adalet" isimli miting serimizin birincisini Adana'da yapacağız. Ben yine, buradan yurttaşlarıma sesleniyorum: Bütün yurttaşlarımız oradaki mitingimize davetlidir. Türkiye'de adalete inanan, haksızlığa karşı tepki gösterme ihtiyacı duyan ne kadar sivil toplum örgütü varsa bu mitinglerde adalet ve hak arayışı içerisinde olacaklardır.

Bu vesileyle Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.