| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 07.07.2021 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ve -yine beraberinde eklenen- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanının -Başbakanlığı dönemini de kapsayarak söylüyorum- bir alışkanlığı var, seferberlik ilanı. Ekonomi kötüye mi gidiyor; hukuk ve demokrasi alanında seferberlik ilanı, paket paket adalet, paket paket özgürlük. Hukuk ve demokrasi alanında bir sıkıntı mı var; ekonomide seferberlik ilanı, paket paket vaatler, paket paket hayaller.
Bir ülke neden seferberlik ilan eder? Çünkü o alanda bir eksiklik, çözümü uğraş gerektiren bir sıkıntı vardır, idareci bunun farkındadır, bu nedenle kararlar sorunu kökten çözecek şekilde alınır, üç beş senede laçkalaşacak şekilde seferberlik ilan edilmez, paket açıklanmaz.
AK PARTİ'si iktidarı on dokuzuncu yılını doldurmak üzere. İktidarının on yedinci yılında Yargı Reformu Strateji Belgesi, on dokuzuncu yılında da İnsan Hakları Eylem Planı açıklandı. Dönemine çıraklık, kalfalık, ustalık şeklinde seviye kazandıran bir iktidarın, on dokuzuncu yılında, göreve yeni gelmişçesine, yeni öğrenmişçesine yargıdaki sorunların çözümüne ilişkin reform beyanı açıklaması bir garabettir. Bugün dördüncü yargı paketi önümüzdedir ve her yargı paketi vatandaşın adalet duygusunu güçlendirmek yerine, AK PARTİ'si iktidarına gelmesi muhtemel her tehdidi bertaraf etmek üzere kurgulanmıştır. "İnsan hakları" denildiğinde daha çok kısıtlama, "özgürlük" denildiğinde daha çok yasak, "demokrasi" denildiğinde daha çok baskı vatandaşın üzerine balyoz gibi indirilmiştir. Yargı alanında yapılan hukuki düzenlemelerin çokluğu ve buna rağmen boşluğu karşısında hâkimler isyan noktasındadır.
Değerli milletvekilleri, adalet, suç işleyen ya da suç mağduru her bireyin alınan kararı tartışmasız içine sindirebilmesiyle tesis edilebilir. Burada en önemli kriter, güven ve alınan karara saygı duymaktır. Hakkaniyetli bir davanın gereklerine saygı duymak için başta sanık, mağdur ve kamuoyunun da verilen kararı aynı şekilde anlaması gerekir; yargının, aldığı kararı iknaya ihtiyacı yoktur. Yargıya güvenin yolu temiz siyasetle eş değerdir. Siyasetin kirlendiği noktada ne yazık ki bundan en fazla adalet mekanizması zarar görmektedir. Gelinen aşamada yargıya güven endeksi son zamanların en alt seviyesine inmiştir. Türkiye'de yargının en büyük sorunu adil yargılamanın temelini oluşturan bağımsızlık ve tarafsızlık niteliklerine gerektiği şekilde sahip olmaması yanında adaletin ticarileştirildiği iddialarıdır. Görevini Anayasa, yasalara ve vicdanlarına bağlılıkla yapan, hiçbir kişi veya kuruluşa eyvallahı olmayan yargı mensuplarını tabii olarak ayırmak durumundayız ama özelikle son dönemde bir kamera ve tripod eşliğinde yapılan ifşalar yargı içindeki çürümeyi gözler önüne sermiştir. Çürüyen bu sistemde yargı suçluların diline dolanmıştır. Kamu görevlilerine, yargı mensuplarına, gazetecilere para dağıtmakla övünen, ad ve soyadının kısaltılmış üç hâliyle anılan kişi "Türkiye'de artık yargı yok, her şey paraya bağlı." sözünü rahatlıkla sarf edebilmektedir. İşin ilginç yanı, ne bu kişiye ne de yargıdaki grup ve klikler için kendinden 10 milyon euro istediği öne sürülen gazeteciye bu ağır iddialarla ilgili soru sorulmamasıdır. Bu nedenle yargı reformu önce zihniyet değişikliğini kapsamalıdır. Bu mantıkla dördüncü değil, on dördüncü yargı paketini çıkarsanız adaleti sağlayamazsınız. Yargıda çürük elmaları ayıklayamadığınız sürece de sadece dava üzerinden pazarlık yapan 10 milyon euroluk kliklerin pazarlık fiyatını artırırsınız.
Sayın milletvekilleri, İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kaldırıldı. Neden? "Biz, kadınımızı koruyacak tedbirleri kendimiz alırız." diye. Bu ülke ne yazık ki ne kadınlarını ne de çocuklarını koruyabiliyor. İstanbul Sözleşmesi'nde "mevcut eşe ve birlikte yaşayan bireye karşı aile fertlerinden biri, mağdurla ikamet eden kişi veya yetkisini suistimal eden biri tarafından işlenmesi hâlinde" şeklinde bir genel hüküm vardır, görüştüğümüz kanun teklifinde ne var? "Biz sadece evli ya da boşanmış kadınla ilgileniyoruz, evlilik dışı yaşamayı kabul eden başının çaresine baksın." Şu gözle bakamadınız gitti: Her ne olursa olsun kadın kadındır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Başkanım, tamamlayayım.
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bir cümlemi yine tekrarlıyorum: Hakkaniyetli bir davanın gereklerinin saygı görmesi için başta sanık, mağdur ve kamuoyunun da verilen kararı aynı şekilde anlaması gerekir. Bu ülkenin vatandaşları adil yargılandığına inanmıyor. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru istatistiklerini yayınlıyor, Yüksek Mahkemeye yapılan başvuruların büyük bir bölümü adil yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyetiyle ilgili yapılıyor. 2020 yılında 40.402 bireysel başvuru yapılırken, Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararı sayısı ise 5.658 oldu.
Yargı mekanizmasının tümüyle iktidara bağımlı hâle getirildiği, adalet sisteminin tek bir kişinin duygu, düşünce, birikim ve ideolojisinden kaynaklanan tutum ve davranışlarına göre şekillendiği bir ortamda getirilen yargı reformu Meclisin raflarında tozlanmaya mahkûmdur diyor, Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)