GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:100
Tarih:07.07.2021

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 274 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 12'nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, 12'nci maddeyle, yalnızca ifadesi alınmak üzere yakalama emri bulunan ve mesai saatleri dışında ve tatil günlerinde yakalanan kişinin, belirlenen saatlerde yargı mercisi önünde bulunmayı taahhüt ederse cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda serbest bırakılması, bu durumun yalnızca bir kez uygulanabileceği, taahhüdü yerine getirmeyen kişiye bin lira idari para cezası kesileceği öngörülmektedir. Söz konusu düzenlemeyi olumlu bulmakla beraber bazı eksikliklerin olduğunu da belirtmekte fayda var. Örneğin, ifadesi alınmak için alınan ve taahhütle bırakılan kişinin gelmemesi hâlinde bin lira para cezası kesilmesi doğrudan hüküm altına alınmaya çalışılıyor. Fakat burada bir mazeret bildirilme hâlinin düzenlenmemiş olması bir eksikliktir, gelememe durumunda olağanüstü durumlar göz önüne alınmamıştır. Yine, taahhüdün yerine getirilmediği isnadı veya mazereti hâlinde düşünüldüğünde verilen para cezalarına karşı itiraz yolu da belirtilmemiştir. Teorik açıdan olumlu bir düzenleme olsa da pratikte ciddi sorunlar olacağı da söylenebilir. Özellikle örgütlü suçlarda hukuksuz ve keyfî süreçler yaşandığını söyleyebiliriz, Ceza Muhakemesi Kanunu madde 145-146'nın uygulanması gerekirken madde 90/1'in uygulanması âdeta bir teamül hâline gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, maalesef, her ne kadar içinde eksiklikler barındırsa da olumlu bir madde olduğunu belirtsek de hukuk sisteminde yaşanan tahribatlar artık birkaç olumlu düzenlemeyle giderilebilecek boyutta değildir. Hukuk mekanizması çürümüş değil, artık kokuşmuştur. Bunun temel sebebi de iktidarın hukuku âdeta bir oyuncak gibi kullanmasıdır. Türkiye'de yıllarca başkanlık ve yarı başkanlık sistemi tartışıldı. Türkiye bugün maalesef ucube bir sistemle yönetilir hâle geldi. Savcılar da bu ucube sistemin buyruklarını yerine getiren birer memurdan farksız. HDP kapatma davası olsun, Kobani davası olsun, milletvekillerimizin, eş başkanlarımızın tutuklanma hususları olsun, yine kayyum atamak uğruna belediye eş başkanlarımızın haksız ve mesnetsiz bir şekilde sahte delil ve sahte gizli tanıklarla tutuklanması hususları olsun hepsi bu kokuşmuş ve siyasallaşmış bir sürecin bir parçasıdır.

Türkiye'de yargı adına bir reform yapılması mümkün değildir çünkü yargı reformu yapacağını iddia edenler yargıyı bu hâle getirenlerin bizatihi kendileridir; yargı makamları ise tamamen siyasi saiklerin emir ve talimatları doğrultusunda çalışmaktadır. İktidara karşı olan, anayasal bir hak olan her türlü eylemin, gösterinin, yürüyüşün, basın açıklamasının polis şiddetiyle bastırılıp bir de üzerine gazla, copla, gözaltı ve tutuklama yapıldığı bir ülkede slogan atan bir gencin üzerine en az 5 polisin çullanarak dizleriyle sırtına, kafasına, her tarafına basarak ters kelepçeyle tutuklaması, HDP binasına silahlarla saldıran ve Deniz'i katleden canavar caniye "ağabeyciğim" diyerek, boynuna sarılarak götürülüyor olmasıdır. Bu ortamda hangi adaletten bahsedebiliriz?

Platon "Gücün haklı olduğu yerde adalet bekleme. Güce tapan insanların olduğu yerde de huzur bekleme." demiş. Evet, maalesef, bugün bu ülkede ne adalet ne huzur var. Yargıya güvenin olmadığı, adalete inancın kalmadığı, adaleti korumakla yükümlü kişilerin bireysel çıkarlarını koruduğu, toplumun huzurunu korumakla görevlilerin siyasi birkaç kişiyi koruduğu bu mekanizmada zaten huzurun da olması beklenemez. İktidarlar gelip geçicidir. Bugün siyasi baskılarla alınan kararlar, ısmarlama hazırlanan iddianameler aslında kişisel geçmişinize bırakacağınız koca bir lekeden başka bir şey olmayacaktır. Hukukun ve adaletin asli organları olan işini layıkıyla yapanlara sözüm yok; onlar her zaman onurlu ve şerefli duruşlarını koruyacaklardır ama HDP'yi kapatmak için elinden geleni yapıp her türlü hukuksuzluğu hukuk olarak nitelendiren, siyasi saiklerin gözüne girebilmek için HDP'yi kriminalize etmekten çekinmeyen, bu yolda her türlü oyunu çeviren savcılara Thomas Hobbes'un bir sözünü hatırlatmak isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

"Koyunlar ömrünü kurttan korkarak geçirir. Hâlbuki sonunda onu yiyen çobandır." (HDP sıralarından alkışlar)