| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 08.07.2021 |
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, divanın sevgili üyeleri, değerli milletvekilleri; 274 sıra sayılı torba Yasa Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine söz almış bulunuyorum.
Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı çok sayıda amaç, hedef ve faaliyet öngörüyor, yüzlerce. Bunlar niteleme ve pekiştirme sıfatları eşliğinde yapılıyor, örneğin hak ve özgürlüklerin daha etkin korunup geliştirilmesi, daha güçlü bir insan hakları koruma sisteminin kurulması, yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma hakkının güçlendirilmesi gibi. Tam tamına 649 hedef, 2019 ve 2021 yıllarında iktidar tarafından yayınlanan tabii -her ne kadar sıraları boş olsa da Grup Başkan Vekili bile bulunmasa da- onların 2 büyük belgesi, 2 önemli belgesi. İlga ve inkârdan sonra bu belgeler itiraf ve ikrar belgeleridir, Türkiye'de insan hakları ihlallerini tescil eden belgelerdir, perdelemeler de var kuşkusuz.
Biz, her zaman, 2'nci parti olarak somut önerilerimizi, yapıcı önerilerimizi komisyonlarda sunduk, burada sunduk, iyileştirmeler yapmaya çalıştık, olmadıysa eğer Anayasa Mahkemesine gittik ve hep adil yargılanma hakkı gerekleri doğrultusunda Türkiye'de adaletin tecellisine katkıda bulunmaya çalıştık.
Bu belgeler yayımlanınca durumdan vazife çıkardık, başta 1'inci parti olmak üzere Meclisteki bütün partileri davet ettik, baroları davet ettik ve sonuç olarak, demokratik meşruluk temelinde katılımcı bir yöntemle, tam tamına bir buçuk yılda 12 ayrı yasa önerisi ve 189 maddelik bir reform paketi hazırladık. Bu metin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına şu anda görüşmekte olduğumuz torba yasa teklifinden önce verildi. Dolayısıyla biz, aslında bir yapıcı muhalefet değil, çoğunluk önerileri karşısında ön açıcı, yol açıcı ve adil yargılanma hakkı için kaldıraç işlevi gören 2'nci parti konumundayız. Dolayısıyla, bu çerçevede hazırlamış olduğumuz -bu büyük klasörde yer alan- metin, aslında adil yargılanma hakkı gerekleri çerçevesinde hazırlanan, 189 maddeden oluşan metin ile sizlerin dördüncü yargı paketi olarak hazırladığınız ve bugün oylayacağımız metinle, toplam 144 maddeden oluşan metin arasında nicelik farkı değil, esasen nitelik farkı bulunmaktadır çünkü yargı reformu, yargı araçsallaştırılarak gerçekleştirilemez; yargı reformu, yürütmenin yargı üzerindeki vesayeti kaldırılmadan gerçekleştirilemez.
Bu açıdan, şu 3 ana çelişkiye değinmek suretiyle devam etmek istiyorum: Birinci çelişki, gerçek ve sanal arasındaki çelişki, algısal bir reform illüzyonu inşa etme çabası karşısında bulunuyoruz. Örneğin, işkence ve kötü muamelenin sıfır toleransa tabi olduğu bir dönemde Bekçi Yasası'nı oyladık ve bekçilerin üç aylık eğitimden sonra silahı nasıl kullandıklarını her günün Türkiyesinde görmekteyiz veyahut "Sağlıklı ve yaşanabilir bir çevrenin korunması." dediniz ama betonlaştırma bir yana, Kanal İstanbul'un aslında İstanbul'u katleden, Trakya'yı bölen ve Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü zedeleyen bir proje olduğunu açıkça görmekteyiz.
İkinci çelişki, yargı bağımsızlığı, liyakatsiz ve partizan kadrolaşma aracılığıyla boğulmuş bulunuyor, zedelenmiş bulunuyor; uygulanmayan yargı kararları, siyasal ikbal aracı hâline getirilen anayasal kurumlar -HSK'den RTÜK'e kadar- ve fezlekelerle boğulan savcılar, yasama Meclisi üyelerine yağdırılan fezlekeler, çeteleşme ve can güvenliği arasındaki büyük çelişki. Devletin bu kadar çeteleştirildiği ve devletin can güvenliğini sağlayamaz konuma geldiği bir dönem bir başka zaman yaşanmamıştır.
Üçüncü çelişki nedir? Nefret dolu bir siyasal iklim. Nefret dolu siyasal iklimi, bilinçli ve öngörülebilir şekilde yaratan yönetim, siyasal açıdan, mali açıdan, hukuki açıdan ve sosyal devlet ilkeleri açısından Türkiye'nin bu oylanan yasalarını tamamen göstermelik hâle getirmiş bulunuyor. Demokratik toplum baskısı, kullanılan hak ve özgürlükler, ifade ve örgütlenme özgürlükleri, mali hesap verememe -128 milyar dolar örneği- yargısız infaz ve gaz odaları -KHK'zedeler örneği- israf ve tasarruf arasındaki çelişki, yerel yönetimlerin pandemi koşullarında bağışlarına bile çöken merkezî otoritenin Türkiye'yi âdeta saray şatafatında yaşatması. İşte, bu durum karşısında, bu çelişkiler karşısında dördüncü yargı paketi önerisinin gerekçesinde yer alan "hukuk devletinin geliştirilmesi" ve "birey odaklı yönetim anlayışının kuvvetlendirilmesi" şeklindeki ifadeler keşke gerçek olsaydı, gerçekleşebilir olsaydı, bu şekilde hükümler içerseydi ve o siyasal iklim buna elverişli olsaydı ama sadece Türkiye'de gerçekleşmeyecek olması bir yana Meclisin manevi şahsiyeti açısından bile çok sorunlu bir metindir.
Şu hâlde, reformda yöntem nasıl olmalıdır? Bir kere reformda yöntem için ön koşul zihniyet değişikliğine gitmektir. Zihniyet değişikliği, demokratik hukuk devleti temel düzeneklerinin içselleştirilmesidir, görev, yetki ve sorumluluk ilkelerinin benimsenmesidir; birinci ön koşul bu. İkinci ön koşul ise sistematik olarak ihlal edilen anayasal yükümlülüklere son verilmesidir. Madde 2'den başlayan, hukuk devleti ilkesinden başlayan ve "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." hükmüne kadar devam eden, en az bir çırpıda sayabileceğimiz Anayasa'nın 10-15 maddesi sürekli olarak... Özgürlükler dâhil, adil yargılanma hakkı dâhil, madde 138'deki mahkemelerin bağımsızlığı dâhil sürekli askıda ve sistematik bir biçimde ihlal edilen maddelerdir ve bunların başında Cumhurbaşkanının tarafsızlık yeminine sadakat gelmektedir, madde 103.
Peki, son olarak, bütün bunlara, Anayasa'nın askıda olan ve ihlal edilen maddelerine ön koşul olarak saygının sağlanmasının ötesinde esas ana sorun olarak ön koşul parti Başkanlığı yoluyla devlet ve Hükûmet Başkanlığının sürdürülemezliğidir. Bu üç yıllık uygulamada bunu yürütme bakımından teyit ettik, yasama bakımından teyit edildi, yargı bakımından ve toplum bakımından teyit edilmiş bulunuyor çünkü yürütme bakımından hükûmet ve Bakanlar Kurulu kaldırılmış, Cumhurbaşkanı yani tek kişi bütün devlet ve yürütme yetkilerini tek başına üstlenmiş, ayrıca partinin Genel Başkanı olmuştur. Bu, tarihimizde ilktir ve sürdürülemez özelliği özellikle Covid-19 döneminde teyit edilmiştir. Yasama bakımından -parti Genel Başkanı olduğu için- burada, tıpkı bu yasa önerisinde olduğu gibi, sarayın onayı olmadan hiçbir değişiklik yapılamamaktadır. Nitekim bizim sunduğumuz bu 169 madde içerisinde, muhalefet şerhinde de yer alan 69 maddelik Ceza Muhakemeleri Kanunu'ndaki değişiklikte -torba değil, Ceza Muhakemeleri- 4 noktada çakışma vardı, örtüşme vardı bu öneriyle ama hiçbiri, bizim ileri önerilerimizin hiçbiri kabul edilmedi. Üçüncü olarak, HSK yoluyla yürütmenin yargı üzerindeki vesayeti kalkmadığı sürece yine bunlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Tamamlayalım Hocam.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir de israf sadece saraylarda değil, israf aynı zamanda mahkemelerde; TCK 299'un sürekli işletilmesi -tıpkı fezlekeler gibi- savcılarımızı sürekli meşgul etmektedir. Dolayısıyla, demokratik toplumun oluşumu üzerinde ciddi bir baskı vardır. Evet, şu hâlde, demokratik hukuk devleti için ilk adım Cumhurbaşkanının parti başkanlığından çekilmesidir.
Sayın milletvekilleri, sözlerimi bitirirken CHP'nin adil yargılanma hakkı ışığında hazırladığı 12 yasa önerisine -189 maddeden oluşan- adalet sistemi ve yargıyla ilgili ivedi sorunların çözümüne yönelik yasa önerilerine eğer katkı sunsaydınız, sizlerin, iktidarınızın açıkladığı sözde belgelerle, amaçlarla, hedeflerle bir nebze tutarlı olduğunuzu teyit etmiş olurdunuz ama bu fırsatı da kaçırdınız. Hiçbir açıklama yapmadan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, selamlayayım.
Hukuktan korkmayalım değerli vekiller, hukuktan korkmayalım, kurtuluş hukuktadır. Biz zaten vekiller olarak hukukun üstünlüğüne namusumuz ve şerefimiz üzerine burada ant içmedik mi?
Teşekkürler, sağ olun. (CHP, HDP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)