GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:101
Tarih:08.07.2021

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Merhabalar.

Evet, şimdi, adli kontrolle ilgili yeni bir düzenleme var. Yine, sunum şekli özgürlüklerin güvence altına alınması, ölçüsüz olarak uygulanmasının önüne geçilmesinden bahsediliyor. Bu ölçüsüz uygulamanın önüne geçilebilmesinin yöntemi de yedi yıl. Yani yedi yıl boyunca bir insana ev hapsi vereceksiniz, adli kontrol hükümleri uygulayacaksınız, yurt dışına çıkış yasağı vereceksiniz; davanın sonunda beraat verildiğinde bu kadar süre boyunca adli kontrol hükümlerinin altında kalmış olması acaba özgürlükleri nasıl etkiliyor, gerçekten anlayabilmek mümkün değil. Yedi yıl boyunca bir insanı aslında kısmen özgürlüğünden mahrum edecek birtakım düzenlemeler yapıyorsunuz. Aslında toplumu tecrit altına alan, toplum üzerinde denetim mekanizması kuran bir düzenlemeyi getiriyorsunuz sanki özgürlük varmış gibi bizim önümüze sunuyorsunuz ve bunun bir yaptırımı da yok. Yani bir tazminat kararı da yok bu konuda, haksız adli kontrol uygulanması sonrasında bir yaptırım düzenlemesi bile öngörülmemiş ama bunu bize özgürlük diye sunmaya çalışıyorsunuz.

Şimdi, bakın, adli kontrolle ilgili, nelerde adli kontrol veriliyor, bir bakalım: Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını kullanmak istiyorsunuz, hemen gözaltına alınıyorsunuz, adli kontrol; o kadar rahat veriliyor ki, o kadar basit veriliyor ki inanılmaz. Cezaevinin önünde Ömer Faruk Gergerlioğlu Vekilimizin tahliyesini beklerken polis müdahale ediyor, diyor ki "Burada bekleyemezsiniz." Cezaevinden bir vekilimizin çıkışı için partililerimiz cezaevi önünde bekleyemiyor. Polis diyor ki "Burada gözaltı yaparım." Emin olun, orada gözaltı olsa arkasından bir adli kontrol kararı gelecek; ortada hangi suç var, hangi suçtan dolayı bize adli kontrol kararı verdiniz? Tabii memlekette adalet olmayınca bunun cevabını veren de olmuyor. Aynı Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine en demokratik haklarını kullanmak istediklerinde yaptıkları gibi kafalarını eze eze, şiddet uygulaya uygulaya gözaltına alıyorlar, arkasından da diyorlar ki "Hadi size ev hapsi, hadi size adli kontrol hükümleri."

Şimdi, öyle bir hâle geldik ki zaten yargıyı margıyı takmayan bir anlayış var. Polise diyoruz ki: "Ya, bakın, bu yaptığınız yasa dışı, buna müdahale edemezsiniz, 2911'le ilgili verilmiş çok karar var, beraat kararları var bugünkü durumla aynı, şu an sizin yaptığınıza benzer." Cevap şöyle geliyor: "Mahkeme kararı beni bağlamaz, ben buradaki işime bakarım." Şimdi, böyle bir polisiniz var, böyle bir polisinizle gözaltına aldığınız insanların adli kontrol kararlarıyla bütün hayatını hapse çevirmeye çalışıyorsunuz. Cezaevinde olmasa bile dışarıda diyorsunuz ki başında kontrol mekanizmalarını tutacağım, demokratik haklarını kullandırmayacağım, muhalefetin içinde yer almanı engelleyeceğim, aslında diyorsunuz ki hapsedeceğim, her türlü hapsedeceğim diyorsunuz, bunu da bize şimdi özgürlük diye gerçekten sunuyorsunuz, inanılmazsınız demek istiyorum.

Gökkuşağı renkleri var diye hatta gökkuşağı renginde çorabı var diye polis bir kişiyi gözaltına almaya çalışıyor. Bununla ilgili adli kontrol kararı veriliyor, gökkuşağı bayrağı var diye. Ev hapsi mi dersiniz, imza mı dersiniz, yurt dışına çıkış yasağı mı dersiniz, her türlü adli kontrol kararı veriliyor. Siz de bunları, bu hukuk dışı adli kontrolleri önce yerleştiriyorsunuz sonra da bize diyorsunuz ki ama sınırlama koyduk, özgürlük falan filan diye yutturmaya çalışıyorsunuz.

Cezaevleri gerçekten kanayan yara olmaya devam ediyor. Size bir örnek; Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde gardiyanlar tarafından 3 tutuklu darp edildi, neyse ki sonunda zorlamayla gardiyanlar hakkında dava açıldı, zira tutukluların hayati tehlikesi vardı, mecburen dava açılmak zorunda kaldı ama ne oldu? O gardiyanlar hâlen aynı cezaevinde görevli. Hâlen aynı cezaevinde görevli ve hâlen baskı uygulamaya devam ediyorlar, işkencelerine devam ediyorlar, avukat görüşünü engellemeye çalışıyorlar. Peki, hayati tehlike geçirecek şekilde darp eden, işkence eden gardiyanlar nasıl oluyor da görevden alınmıyor, açığa alınmıyor; bırakın onları, bir de aynı cezaevinde görev yapmaya devam ediyor? İşte sizin adaletiniz bu.

Yine, mahpuslarla ilgili diğer bir sorun: Genel olarak bütün cezaevlerinde zaten iki yüz yirmi dört gündür süren bir açlık grevi var. İmralı'da süren tecride ve tüm hak gasplarına yönelik açlık grevi 224'üncü gününde, siz bunları da duymak istemiyorsunuz. Ama özelde bir açlık grevi daha var. Denizli T Tipi Hapishanesinde tutulan 24 yaşında bir genç, Ekin Polat. Sağlık durumu çok kritik, cezaevinde bulunduğu süreçte kalp krizi geçirdi, kalp ritim bozukluğu, KOAH hastalığı, kemik erimesi, görme bozukluğu, hipofiz hormon dengesizliğiyle ilgili çeşitli sağlık sorunları var; bu da yetmiyor, cezaevindeki gardiyanların işkencesine, baskısına, psikolojik baskısına sürekli maruz kalıyor. Çok kez sesini duyurmaya çalıştı Ekin Polat, tedavisinin yapılmasını istedi, "Bana şiddet uygulamayın artık." demek için, "Şiddetinizden vazgeçin." demek için açlık grevi yaptı daha önce.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Bir kez otuz beş gün, bir kez kırk beş gün, bir kez sekiz gün sesini başka yöntem bırakmadığınız için açlık greviyle duyurmaya çalıştı ama maalesef duymadınız. Şimdi tekrar açlık grevinde, 31'inci gününde ve şu an ona vitamin verilmiyor, işkenceye de devam ediliyor. Cezaevlerinde hak gasplarına artık son verin, Ekin Polat'ı da serbest bırakın demek istiyorum.

Zulmünüz her yerde, görevinizi yapmak gibi bir derdiniz yok, sermayeden yana tavrınız devam ediyor. İstanbul'da Galataport şantiyesinde çalışan 4 işçi, DEV-YAPI-İŞ sendikasına üye oldukları için işten atıldılar. 30 Hazirandan bu yana iş yeri önünde direniyorlar, diyorlar ki: "Sendika üyeliğimiz nedeniyle haksız hukuksuz işten atıldık, buna son verin." Peki, Çalışma Bakanlığı ne yapıyor? Kulaklarını tıkıyor çünkü sermayeden yanalar, çünkü işverenden yanalar, asla işçiden yana, emekten yana olmadılar zira.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)