| Konu: | Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 08.07.2021 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplum ve hayvan hakları aktivistleri yıllardır hayvan haklarının, Hayvanları Koruma Kanunu'nun düzenlenmesini bekliyordu. Sonuçta Meclise bir teklif sunuldu sunulmasına, ancak bu teklif beklentilerin ve taleplerin çok uzağında kaldı.
İki yıl önce Mecliste Hayvanların Haklarının Korunması ile Hayvanlara Eziyet ve Kötü Muamelelerin Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Araştırma Komisyonu kuruldu ve bu komisyon, ilgili sivil toplum örgütleriyle de görüş alışverişi yaparak 50 maddelik kapsamlı bir rapor hazırladı. Ancak bugün görüştüğümüz kanun teklifi, rapordaki maddelerin tamamını içermiyor.
Kanun teklifinin Komisyon görüşmelerine katılan ve raporun neden teklife tam olarak yansıtılmadığını soran sivil toplum temsilcilerine verdiği cevap, aslında, iktidarın demokrasi anlayışının özetidir. Evet, Komisyonda "Rapor kanun teklifi değildir, uymak zorunda değiliz, STK'leri dinledik ama görüşlerine uymak zorunda değiliz." denmiştir. Yani o kadar insan toplanıyor, aylarca emek harcanıyor, rapor yazılıyor ancak uygulamaktan kaçınılıyor. Sonra da "Aman toplumun tamamını ilgilendiren konuları siyaset malzemesi yapmayalım, hemfikir olalım." deniliyor ancak herkesin iktidarın düşüncelerinde hemfikir olması isteniyor. Karşı çıkarsanız da toplantılara katılmanız engelleniyor. Salı günü Komisyonda teklifin mevcut hâline itiraz eden STK temsilcileri çarşamba günü devam eden Komisyon görüşmelerine alınmadı. İşte AKP iktidarının ileri demokrasisi bu.
Peki, sözleri kısılan hayvan hakları savunucuları ne talep ediyordu? Örneğin, hayvanların bir eşya gibi satışının yasaklanmasını talep ediyorlardı. Teklif edilen düzenlemedeyse sadece "pet shop"larda kedi ve köpek satışı yasaklanıyor. O da kısıtlanıyor, yasaklanıyor demeyeyim.
Bu teklifle hayvanlar arasında da ayrımcılık yapılıyor. Oysa "pet shop"lardaki hayvan satışının ırk veya tür gözetmeden yasaklanması gerekiyordu. Ayrıca teklifte kedi ve köpeklerin de Bakanlığın üretim izin verdiği tesislerde satışına devam edilmesine izin veriliyor.
Bir canlının kendi iradesi dışında üremeye zorlanması ve bir eşya gibi alınıp satılabilmesi, onun can kapsamına alınmadığını ve kanunun ana hedefinin de hayvanları korumak olmadığını açıkça gösteriyor. Üretim merkezlerinde yaşanan hak ihlalleri ve eziyete defalarca tanık olmamıza rağmen üretimin devamına müsaade edilerek koruyucu tedbir almış olmuyoruz.
Bir de hayvanları can statüsünde görüp bir yandan da av turizminden para kazanmak hangi akla hizmettir örneğin? Ya da "hayvanla cinsel ilişki" kavramını kullanmak nasıl bir şuursuzluktur? Neyse ki bu değişti şu anda diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, saray ahalisi ve Emine Erdoğan mutmain olsun diye çıkarılan kanun ancak bu kadar oluyor işte. Bu nedenle de hayvan hakları savunucuları isyan ediyor ve bizim oyumuz da bu çalakalem iş karşısında "hayır" olacak.
Sözlerimi, ömrünü hayvan hakları aktivistliğine adayan ve genç yaşta aramızdan ayrılan Burak Özgüner'i sevgiyle anarak tamamlamak istiyorum. Belki bugün olmadı ama en kısa zamanda hayvanlar için de insanlar için de doğa için de doğanın hakları için de daha yaşanır bir ülkeyi yaratacağız; rahat uyu Sevgili Burak.
Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)