| Konu: | Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 08.07.2021 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, divan, değerli milletvekilleri; 276 sıra sayılı Yasa Önerisi'nin başlığını belki "Evcil Hayvanları Koruma Kanunu" biçiminde öngörmek gerekirdi. Hatta evcil hayvanlar içerisinde bazı istisnalar dışında "Kedi", "Köpek" şeklinde başlıklandırmak uygun olabilirdi. Gerçekten diğerleri, diğer evcil hayvanlar hiç dikkate alınmadığı gibi, biraz sonra belirteceğim gibi, bu düzenlemeyle diğer evcil hayvanlara reva görülen muameleler arasında ciddi farklar bulunmaktadır. Peki bu neden kaynaklanıyor? Çokça değinildi, bu yasanın başlığının "hak" olarak nitelendirilmemesinden. "Hayvan hakları" kavramını kullanmaktan kaçınıyoruz oysa artık günümüzde, pekâlâ ekolojik çağda "hayvan hakları" kavramını çekinmeden kullanabilmeliyiz. Gerçekten; benmerkezci insan hakları anlayışından egosantrik yani insan hakları anlayışından, ekosantrik insan hakları anlayışına geçişin üzerinden on yıllar geçti ama biz hâlâ "hayvan hakları" diyemiyoruz. Her ne kadar geniş anlamda ekolojik haklar hayvan haklarını kapsıyor olsa da -Anayasa'mızda öyle, madde 45, "Kamu yararı" başlıklı bölümde yer alan ve madde 56, devlete koruma, geliştirme ve önleme yükümlülüğünü yükleyen madde- Anayasa buna açık olsa da, bu yasada bunun yer almaması önemli bir eksikliktir. Çünkü artık günümüzde bu haklar yani kişi güvenliği çağı, sosyal güvenlik çağı ve ekolojik çağ evrimi dikkate alındığında insan hakları flora, fauna ve homo sapiens üçlüsünde, birlikteliğinde ele alınmaktadır; işte bu, bunun başlıca eksikliğidir.
Şimdi, bu eksiklik bununla sınırlı değil; bir "hayvan onuru" kavramının burada yer almaması, hayvan hakları yanında duygusal varlıklar oluşunun göz önüne alınmaması ve eşitlik sorunu açısından da ciddi biçimde, açık biçimde ayrımcı bir metin karşısında bulunmaktayız. Belirttiğim üzere, evcil hayvanlar yasasıdır ama evcil hayvanlar arasında da alt ayrımlar vardır. Mesela, evcil olmayan hayvanı öldürmek suç değildir. Nesli tükenen hayvanların hangileri olduğunu bilmediğimize göre, pekâlâ Amerika'dan gelip Adıyaman dağlarında dağ keçisini öldürebilir, orada fotoğrafla görüntü de verebilirler ama bu suç değildir. Aslında bu yasa teklifinin başlıca eksikliği -bu şekilde alt ayrımcılığa gidilebilir ama en büyük eksikliği- diğer yasaları dikkate almadan, Kara Avcılığı Yasası'nı, Su Ürünleri Yasası'nı dikkate almadan bir düzenleme yapmış olması çünkü Kara Avcılığı Yasası'nda av bir hak olarak yani hayvan öldürmek bir hak olarak geçmektedir. Çağ dışı bir kavram ama tabii ki bu, bu kadar dar bakış açısıyla hazırlanırsa o zaman onun göz önüne alınmamış olması anlaşılır bir durumdur.
Şimdi, burada en önemli husus, evet, kedi ve köpeklerin korunması kuşkusuz çok önemlidir, hatta şefkatle yaklaşmamız, onların onur içerisinde ölüm hakkını, mezarlıklarını bile düşünmemiz, tören yapmamız, her şeyiyle ama diğer evcil hayvanlar, koyun, keçi, sığır... Peki, bugün, artık günümüzde onları bayıltarak kesmek, bayıltarak öldürmek söz konusu olduğu hâlde, bu konuda birçok devlette düzenleme yapıldığı hâlde -ki bunların başında İsviçre gelmektedir, memeli hayvanların ancak önce bayıltılmaları koşuluyla kesilebileceği hükme bağlanmaktadır- biz bu konuda tamamen, hayvanların bayıltılarak değil, bağırtılarak kesilmesini kabul eden bir toplumuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Yapma Hocam ya! Ayıp ya! Çok ayıp ya!
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Bu, tabii ki diğer hayvanlara, evcil hayvanlara bu kadar şefkatle...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Bu yalan ama, yalan Hocam. "Bağırtılarak" diyorsunuz. Öyle şey olur mu ya?
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Kalkıp konuşursunuz burada.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Dinen acı çektirmeden yapılıyor.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Kalkıp konuşursunuz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ya, nereden çıkarıyorsunuz bunları?
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Neden o zaman bayıltarak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hocam, ilmihal kitaplarında acı çektirmeden, eziyet etmeden...
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Hayır, ben yasadan bahsediyorum.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Arkadaşlar, dinleyelim ya; bir dinleyelim, bir sözünü bitirsin, konuşsun.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müsaade eder misiniz, tamamlasın sözünü.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Olmayan bir şey, olur mu ya?
BAŞKAN - Abdullah Bey, bir itirazınız varsa, sataşma varsa söz talep edersiniz, çıkarsınız, konuşursunuz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Sataşma değil...
BAŞKAN - Siz görüşlerinizi kabul ettirmek durumunda mısınız şimdi orada?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hayır, yanlış bir bilgiyi düzeltiyoruz Başkanım.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Yanlışsa sonra çıkıp konuş ya.
BAŞKAN - O zaman söz talep edersiniz, size de söz veririz. Bitirelim, finale geldik.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Tamam.
BAŞKAN - Buyurun Hocam.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben size İsviçre'den Hayvanları Koruma Federal Kanunu madde 20'yi okudum; bayıltmak. Eğer bizim hukukumuzda da yasalarda "Bayıltarak kesilir." diye hüküm varsa o zaman tabii ki ben özür dilerim. Bu şekilde bir hüküm varsa derhâl ama benim dikkat çekmek istediğim husus, bizde böyle bir hüküm olmadığı için, bu yasa, önceki konuşmacıların da belirttiği üzere, daha önce ortaklaşa, oy birliğiyle bir rapor hazırlandığı hâlde, o dikkate alınmadan, alelacele, bizim Komisyondaki önerilerimiz de hiçbir biçimde, tıpkı biraz önce oyladığımız yargı reformu yasasında olduğu gibi burada da dikkate alınmadan oylandığı için bu yok. Bu önemli bir eksikliktir; bizim mutlaka yasal düzenleme olarak, hayvanları, geviş getiren hayvanları kesmeden önce, birçok devletin mevzuatına koyduğu üzere, bayıltmamız gerekir, onları işkence ederek öldürmememiz gerekir.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)