| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 13.07.2021 |
CHP GRUBU ADINA SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli üyeler; Cumhuriyet Halk Partisi heyeti olarak 1-2 Temmuz tarihlerinde Diyarbakır'daydık. Muhtarlarla yaptığımız toplantıda bölgenin adının terörle anılmasından duydukları rahatsızlığa, karşılaştıkları maddi imkânsızlıklara, TEDAŞ'ın fahiş fiyat uygulamasına, su kuyuları için destek göremediklerine, devletin bölgeye hiç altyapı, üstyapı yatırımı yapmadığına, hizmet binaları olmadığına, Sur'da yaşanan kamulaştırmaların kendilerini mağdur ettiğine, ulaşım, sağlık ve eğitim olanaklarının yetersizliğine dikkat çektiler. Şu anda bölgede gerçekten bir terör varsa o da TEDAŞ terörü. "Daha öncesinde insanlar silahlar yüzünden köylerini terk ediyorlardı, şimdi TEDAŞ yüzünden köylerini terk ediyorlar." diyen muhtarlar TEDAŞ'la baş edemediklerini, yerli üreticiyi soyup soğana çevirdiğini söylüyor.
Kuraklık burada da karşımıza çıkıyor. Bölgede yüzde 40 oranında kuraklık yaşanıyor. GAP bitirilseydi kuraklığın bölgeyi ve Türkiye'yi bu kadar olumsuz etkilemeyeceğini, 2010 yılında GAP'ı bitireceğini söyleyen AKP, GAP'ı hâlâ bitiremedi. Tütün üretimi Adıyaman'da olduğu gibi Diyarbakır'da da engelleniyor. Türkiye'de geçimini tütünden sağlayan 4 milyona yakın insan var ama AKP nedense yerli tütüncü yerine yabancı sigara firmalarını mutlu etme derdinde. Kanal İstanbul'u değil GAP'ı bitirin. Diyarbakırlı Kanal İstanbul istemiyor; öncelik istiyor, GAP'ı istiyor, fabrika istiyor, üretmek, emeğiyle kazanmak istiyor.
Sur ilçesindeki hukuksuzluklar ve istimlak çalışmaları vatandaşı canından bezdirmiş durumda. 2016 yılı sonunda evlerin metrekaresine 430 lira, Sur'dakilerin metrekaresine 2 bin lira değer biçen AKP, Sur'da oturan günübirlik işçi olan aileler istenilen farkları ödeyemeyince, bu insanları TOKİ'ye yönlendirmiş. Sur'u rant alanına çevirme derdindeler.
Aynı şekilde, 500 Evler'deki konutlar afet evleri olarak vatandaşa verildi. Ödemelerini bitirenlere dahi tapu verilmemiş, konut sahipleri tüm borçlarını ödeseler bile herkes ödemediği için tapu alamadıklarını iddia ediyorlar, devir için izin verilmiyor. Kayapınar ilçesindeki otogar esnafı aynı ebatta olan bitişik dükkânların birine kira olarak bin lira, diğerine 3 bin lira ödüyor. Otogardaki fiyat farkının nedeni dükkânların bazılarının belediyeye, bazısının vakfa ait olması. Belediye, kayyumdan sonra kiraları 600 TL'den 3.500 TL'ye çıkarmış. Kayyum geldiğinde dükkânlar kiracılarına yeniden ihale edilmiş, ihale bedeli adı altında 20'şer bin TL toplanmış. Bu paralara ne olmuş, bilmiyorlar. Otogara bakım hiçbir şekilde yapılmamış; otogarda klimalar çalışmıyor, kışın ısıtma sistemi çalışmıyor. Esnaf, "On bir yıldır çalışmayan klimadan, otogar esnafından kira dışında klima katkı payı alındığını." söylüyor. Yazın vantilatör, kışın elektrikli soba kullanıyor. Ellerinde asgari ücret bile kalmıyor.
Serap Güzeli adında bir mahalleyi ziyaret ettik. Arkadaşlar, mahalle sakinleri ilin içme suyu kendi mahallelerinden yani Hamravat Suyu'ndan temin edildiği, ana şebeke borusunun mahalleye mesafesi 400-500 metre olduğu hâlde ciddi su sıkıntısı çekiyor. Sularını kurulu şirketler paketleyip satıyor, mahalleli su taşıyor. 1970'teki imarı değiştiremiyor, çözüm de üretemiyor bu iktidar. 2 bin nüfuslu mahallede sadece 5 noktada çeşme bulunuyor, bir aile günde 30 kez gidip gelerek evine su taşıyor. 2 kilometreyi bulan bu mesafelerden taşıma yapıyorlar, sürekli su taşımak zorunda olan kadınların omuzları çürümüş vaziyette. 21'inci yüzyılda, Türkiye'de yaşanan bu rezilliğin sorumlusu kim? Yirmi yıldır bu ülkeyi yöneten AKP hükûmeti elbette.
Diyarbakırlı kadınlar da pandeminin ve AKP'nin yarattığı ekonomik krizden olumsuz yönde etkilenmiş durumda. Eşitlik olmadığını söyleyen kadınlar, eşitlik ve demokrasi olmayınca ne hak ne hukuk ne adalet ne refah ne de huzur olamayacağını belirtiyor; sadece ufak bir yandaş kesimin zenginleştiğini, halkın ise sefalete mahkûm bırakıldığını söylüyor. Bu iflasın sebebinin sistemin yanlışları olduğunu ve AKP hükûmetlerinin yandaş doyurmayla israflara neden olduğunu haykırıyorlar. Bir kadın esnaf Afgan mültecilerin akın akın Diyarbakır'a geldiklerini söyleyerek Afganların otogar ve pazar çevresinde vergisiz satış yaptığını, idari amirlerin buna göz yummasından şikâyetçi olduklarını, bir mülteci kadar devletin kendi vatandaşına hak tanımadığını söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) - Bir diğer pazarcı kadın "Düşünün ki biz kendi ülkemizde mülteci bile olamadık, sen kendi ülkende, kendi toprağında bir mülteci kadar hakka sahip değilsin yani ölümden öte köy yok." diyor bize, "Ölüyoruz, bu yavaş yavaş bir ölümdür ama mutlaka bir gün güneş doğacak." diye isyan ediyor. Valiyi 5 kez aradım, ortalarda yok; İçişleri Bakanlığını aradım, dönüş yok. Milletin vekilinin ulaşamadığı Valiye, Bakana üvey evlat edilen halk nasıl ulaşacak?
Değerli milletvekilleri, Diyarbakır için gelin çözüm üretelim. Diyarbakır'da yaşanan mağduriyetler için Hükûmet nezdinde gerçekçi adımlar atılması gerektiğini bir kez daha hatırlatarak yüce Meclise sunduğumuz Meclis araştırması açılmasına vicdanlarınızla oy vermenizi temenni ediyoruz.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)