| Konu: | Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 13.07.2021 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, Divan, değerli üyeler; evet, çok alkış çünkü çok önemli bir yasa. Bu, Türkiye yasası değerli vekiller. Ülkesini seven herkes bu yasayı dikkatle dinler, konuşur ve Anayasa üzerine içtiği ant gereği oyunu kullanır
Şimdi, bakın, burada biz Anayasa'ya aykırı olduğunu öne sürdük ve bunu Sayın Başkan, Komisyon Başkanı biraz önceki açıklamasıyla teyit etti. Anayasa'ya uygunluk incelemesini Komisyon olarak yapmadık, tartışmadık ve gerekçe göstermeden bu reddedildi.
Şimdi, 1'inci madde, bu yasanın 1'inci maddesi; bakın, (b) ve (c) bentleri, "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri: Turizm hareketleri ve faaliyetleri yönünden önem taşıyan veya doğal, tarihî ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı, korunması ve geliştirilmesinde kamu yararı bulunan yerlerde, koruma, kullanma dengesi gözetilerek sektörel kalkınmanın sağlanması ve turizm sektörünün plânlı ve kontrollü gelişiminin sağlanması amacıyla yeri, mevkii ve sınırları Cumhurbaşkanı kararıyla tespit ve ilân edilen alanları."
Şimdi, böyle bir madde bizim Anayasa'mız gereğince yazılamaz. Böyle bir madde, Anayasa'nın diğer maddelerini bir yana bırakalım, sadece madde 169 fıkra üç gereği yazılamaz. Madde 169 fıkra üç neyi öngörüyor? "Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz."
Sayın vekiller, bu madde aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli ve genel yetkisini bile sınırlandırmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli ve genel yetkisini sınırlandıran bu kadar katı bir başka Anayasa maddesi bulunmamaktadır. Bu maddeye karşın, bırakın burada yasama tasarrufumuzu sınırlandırmasını, ifade özgürlüğümüzü bile sınırlandırıyor. Böyle bir madde karşısında, siz, doğal alanları, ormanlık alanları sadece Cumhurbaşkanının gerekçesiz kararıyla nasıl turizme açarsınız, nasıl tesislere, yatırımlara açarsınız? Üstelik bunlar, kamu ihalesine tabi olmadan Cumhurbaşkanı istediği alanı ve artı, turizm merkezleri, bunun dışında kalan... Bakın, "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri" bununla yetinmiyor madde "Turizm Merkezleri: Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri dışında kalmakla birlikte, bu bölgelerin niteliğini taşıyan, turizm hareketleri ve faaliyetleri açısından öncelikle geliştirilmesinde kamu yararı bulunan orman vasıflı olanlar dâhil Hazine taşınmazları ile tescili mümkün olan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde yeri, mevkii ve sınırları Cumhurbaşkanı kararıyla tespit ve ilân edilen alanları..." O zaman siz, bütün Türkiye'yi, bakın, kamu yararı... Biz, Anayasa'ya aykırılık öne sürdüğümüz sırada belirttiğimiz üzere; sadece tarıma elverişli araziler, kıyılar, ormanlar ve yaylalar, meralar, kışlaklar kamu yararı gözetilen yerlerdir, yoksa, turizm, bu alanlar karşısında koruma görmez; turizm, sadece parasal nitelik taşıyan yatırımları ifade eder. Bu bakımdan, bu iki bent kesinlikle çıkarılmalıdır, çıkarılmaz ise açıkça Anayasa'ya aykırılık teşkil etmektedir.
Öyle ki bu bentlerin yazılması, (b) ve (c) fıkralarının yazılması, aslında bırakın çevresel etki değerlendirmesini, bırakın sürdürülebilir gelişmeyi, "sürdürülebilir turizm" kavramına da aykırıdır. Evet, on yıl boyunca ormanlara turistleri sokarak, tesisler yaparak oraları tahrip edersiniz, belki bol miktarda, yüksek miktarda para da kazanabilirsiniz ama on yıl sonra "sürdürülebilir turizm" kavramı da ortada kalmaz.
Bu nedenle, esasen bu, Anayasa madde 169'un koruduğu alan, tıpkı Anayasa madde 63'ün koruduğu gibi, tıpkı madde 43 ve devamının koruduğu gibi, 56'ncı madde çerçevesinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Çok teşekkür ederim.
Madde 56'nın öngördüğü, devlete yüklediği doğal alanları, çevresel dengeyi;
1) Bozulmasını önlemek,
2) Korumak,
3) Geliştirmek şeklindeki üçlü yükümlülüğü ihlal etmektedir.
Dolayısıyla, burada, bu yasal düzenlemeyle sadece 169'un yasakladığı alanı ihlal ediyor değiliz, aynı zamanda, Anayasa'nın 56'ncı maddesinin öngördüğü güvenceleri de ihlal etmektedir. Özellikle ormanlık alanda ve doğal alanda geçerli olan ekolojik dengenin bozulması Anayasa madde 13'ün güvence altına aldığı "ölçülülük" ilkesine aykırıdır ve 13'ün güvence altına aldığı hakkın özüne dokunma yasağına da aykırıdır.
Öyle ki Cumhurbaşkanı bazı bölgeleri âdeta, sadece bir kararla derebeylik bölgeleri olarak ilan edebilecektir.
Dikkatinize sunarım.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)