GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:102
Tarih:13.07.2021

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, yargının gerçek anlamda bir tahakküm altında olduğunu herkes yargının uygulamalarıyla maalesef çok net bir şekilde yaşamakta. Peki, yargının, tahakkümü altında olduğu kurumlar hangileridir? Bir tanesi saray denetimidir; yargı, sarayın denetimindedir. Diğer bir denetim mekanizması, Bahçeli, Soylu ve bunun yanındaki güçlerdir. Ama en son merhalede başka bir denetim mekanizmasının da olduğunu maalesef son günlerde öğrenmiş bulunmaktayız. Diyanet İşleri Başkanlığının da yargı üzerinde çok ciddi bir şekilde etkisi olduğunu öğreniyoruz değerli arkadaşlar.

Bakın, İstanbul'da 3 Temmuzda Demokratik İslam Kongresi ve Din Alimleri Derneği üyelerine karşı bir operasyon başlatıldı. Bu operasyonda 28 din âlimi gözaltına alındı ve 9'u tutuklandı. Peki, bunların yaşları neydi? Bunların yaşları 70 ve üzerindeydi. 70 yaş üzerinde olan bu din âlimleri gözaltına alındılar ve tutuklandılar. Gerekçe olarak da "Diyanet hutbesini neden okumadınız? Namazı, duayı neden Kürtçe yapıyorsunuz ve okuyorsunuz?" dendi. Kürt'ün tarihini, kültürünü, varlığını, coğrafyasını yok ettiniz, yok etmeye çalışıyorsunuz, şimdi de inancına el atıyorsunuz. Yeryüzünde Kürt'e dair ne varsa yok etmeye çalışıyorsunuz. Peki, sizlere soruyorum: Kürtler neden Diyanet İşleri Başkanına inansın?

Bu Diyanetin bütçesi bir devlet bütçesi kadar; işi parayla, din işlerinden neredeyse uzaklaşmış durumda. Sarayın ve milliyetçiliğin kıskacındadır Diyanet İşleri Başkanlığı. Hutbelerde sürekli Kürtlere hakaretlere varan söylemler, bir halkın varlığını inkâr eden, Türk-İslam çizgisini hâkim kılan bir anlayış, bir halkın varlığını, dilini tanımayan yani Allah'ın emrine karşı çıkan bir kurumdan bahsediyoruz. Zulme karşı sessiz kalan bir Diyanet İşleri Başkanlığı var. Bakın, Silopi'de 14 Aralık 2015 tarihinde sokak ortasında öldürülen Taybet İnan'ın cansız bedeni sokak ortasında bekletildi, buna karşı Diyanet İşleri Başkanlığının bir sözü oldu mu? Dine karşı uygun mu değil mi, bir sözü oldu mu? Roboski'de onlarca insan katledildi, buna karşı Diyanet İşleri Başkanlığının bir sözü oldu mu? 7 Eylül 2015 tarihinde Cizre'de zırhlı bir araçtan açılan ateş sonucunda hayatını kaybeden 10 yaşındaki Cemile Cizir Çağırga'nın cesedi sokağa çıkma yasağı nedeniyle çürümesin diye buzdolabında bekletildi, buna karşı Diyanet İşleri Başkanlığının bir sözü oldu mu, buna dair bir kelimesi oldu mu? Kürt çocuklarının kemikleri kaldırımlara gömüldü, buna karşı Din İşlerinin, Diyanet İşleri Başkanlığının bir sözü oldu mu, buna karşı bir kelamı oldu mu? Bütün bunlardan dolayı ve buna benzer onlarca, yüzlerce, binlerce hak ihlali oldu, bu hak ihlallerine karşı -Kürtlerin olduğu coğrafyalarda yaşandı- buna dair Diyanet İşleri Başkanlığının bir sözü oldu mu değerli arkadaşlar?

Peki sizlere soruyorum: Kürtler bütün bunlar olurken sizin arkanızda nasıl namaz kılsın? Sizin hutbenize nasıl inansın? İnanmasını bekleyebilir misiniz? Bu halktan neyi bekliyorsunuz? Bu halkın tarihini yok ediyorsunuz, bu halkın coğrafyasını yok ediyorsunuz, bu halkın bütün tarihî gerçeklerini yok ediyorsunuz, yok sayıyorsunuz, dilini yok sayıyorsunuz, şimdi de gelmişsiniz inancına el atıyorsunuz. Biz buna izin vermeyiz, bundan emin olun. Bu halk buna izin vermeyecek, bu halk buna karşı duracak.

HDP'nin içinde olduğu bir iktidarda bütün inançlar özgürlüğüne mutlak bir surette kavuşacak, bunda hiç kimsenin kuşkusu olmasın. (HDP sıralarından alkışlar)

Peki bu Diyanet İşleri Başkanlığı kimin vergileriyle dini vecibelerini yerine getiriyor? Bakın, bizim vergilerimizle bunları yapıyor. Her şeyi bitirdiniz, bu sefer de inancımıza el atıyorsunuz, buna kesinlikle izin vermeyeceğiz. Bu kürsüde bütün halklarımıza sesleniyorum değerli arkadaşlar, bakın, kendi adıma, ailem adına, halkım adına ve bütün halklar adına hakkımı size helal etmiyorum. Bu vergilerle beraber, bu vergilerimize rağmen bu kadar duyarsız kalan bir kuruma hakkımızı helal etmiyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)