GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:103
Tarih:14.07.2021

BEDRİ SERTER (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekilleri, Turizmi Teşvik Kanunu Teklifi üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlamaktayım.

Türkiye'nin göz bebeği olan turizm sektörünün tümüyle yok sayıldığı, adı teşvik, kendisi maalesef ceza kanunu olan ve bir millî güvenlik sorunu olarak karşımızda duran bir teklifi konuşuyoruz. Türkiye ekonomisinin yapı taşı olmasının yanında, toplumsal barışın, kalkınmanın öncü gücü olan ve pandemiyle ciddi sıkıntılar yaşayan turizmi dibe vurdurmak için neden bu kadar uğraşıyorsunuz? Öyle ki ranta dayalı, gözü doymayan politikalarınızın orman alanlarını yağma etmek istediği, 1 metrekaresi altın değerindeki tarım topraklarına göz konulan, yerel yönetimlerin turizme dair tüm yetkilerinin elinden alınıp tek adama altın tepsiyle verildiği bir kanun teklifi bu. Sormak istiyorum: Doğamızı, bu tabiat harikası yerleri halkımızdan duvarlarla kaçırmak istemenizin sebebi nedir?

Milletvekili olduğum günden beri, bu yüce Mecliste turizmin iktidarınızın oyuncağı hâline geldiğini gördüm. Ülkenin ekonomisini ayakta tutan, 54 sektöre doğrudan katkı sağlayan, milyonlarca ailenin geçim kaynağı olan turizmin nasıl bitirilmek istendiğini yaşayarak görmeye devam ediyorum. Nasıl bitiriliyor, anlatayım: 2002'den bu yana turizmcilerin sorunları artarak çoğalıyor. Çözüm ise hep turizmcinin cebinden çıkıyor. Yeşil alanlarımız gün geçtikçe azalıyor, ormanlarımız yok ediliyor, yakılıyor. Buna rağmen, "turizmi teşvik" adı altında aslında tabiat varlıklarının yok edilmesi teşvik ediliyor. Turizmcilerimiz emekleriyle, sermayeleriyle oluşturdukları otellerini, pansiyonlarını son pandemi döneminde yok pahasına satarken siz, kurduğunuz Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı için aldığınız parayla turizmcinin kanını emmeye devam ediyorsunuz.

Senelerdir doğal tabiat varlıklarımıza yapmadığınızı bırakmadınız. Her gelen torba kanunda ya vahşi madenciliğin önünü açtınız ya da ormanların içine betonlar dikip "Turizmi destekledik." diyerek pazarladınız. Nice tarım alanlarımızın, meralarımızın, otlaklarımızın ve millî güvenlik sınırlarımız olan denizlerimizin iş bilmezliğinizden ve bitmeyen servet edinme arzularınızdan yok edildiğini çok net görmekteyiz.

Benim kentim İzmir içinse -benim ilk kez 2009 bütçe görüşmelerinde Bakan Ersoy'a sorduğum, cevap almak için aylarca beklediğim, detayları sonradan ortaya çıkan- Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi Projesi ortaya çıktı ama arka kapılarda yapılan pazarlıklarla yine yandaşlara peşkeş çekilmeye çalışılan ve sonucu gözükmeyen bir projeden söz ediyorum. Müthiş zengin bir ekosistemin, canlıların, bitkilerin, denizlerin olduğu 16.624 hektar alanı kapsayan, Ankara'nın Keçiören ilçesi kadar büyüklükte -1 milyon nüfusu var Keçiören'in- bu projeyle TMMOB'un hazırladığı raporun son cümlesinde geçtiği gibi -çok acı- "Geleceğimize darbe vuruluyor, Çeşme'mizin de Türkiye'mizin de gelecek nesillerimizin de varlıkları yok oluyor." 25 milyon dolar değerinde olduğu söylenen bu proje, ülkemizin menfaatini değil, birilerinin varlıklarımıza çökmesini amaçlıyor. Duymayacaksınız ama yine de söyleyeyim: Canlıların, bitkilerin ve suyun sesini duyun, bilime saygı gösterin. Doların yeşilini değil, doğanın yeşilini korumak asli görevimizdir. Doğanın özünü koruyarak turizme katkı konsun diyenlerden yanayım. Elimizdeki en kıymetli 4 turizm türü olan agro turizmi, doğa turizmi, kültür ve inanç turizmi ve spor turizmini doğru planlayarak turizm sektörüne katma değer kazandırmak için geç bile kaldık.

Gelelim şimdi, pandemide turizm sektörünün yaşadığı ızdıraplara. Defalarca bu kürsüden aklıselim milletvekillerimiz, aşılanmanın çok önemli olduğunu dile getirdiler, bu konuda uyardılar. Bu uyarıyı tamamen yanlış anlayan Dışişleri Bakanı kalkıp Almanya'da, mevkidaşının önünde ülkemizi ve insanlarımızı rezil etme pahasına "Siz bize Alman turistleri gönderin, turist gören herkese aşı vuracağız." sözleriyle bizi bertaraf etti. Bunun üzerine, bildiğiniz gibi, bir de film rezaleti yaşandı. İnsanlarımız adı "tanıtım" olan filmlerle, o dönemde aşılanamamış olmasına rağmen aşağılandık, farkında değil misiniz?

Yine, o dönemde Cumhurbaşkanı bir cuma namazı çıkışında basının bayramda nerede olacağına dair sorduğu soruya "En kötü ihtimalle Türkiye'deyim." dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

BEDRİ SERTER (Devamla) - Teşekkür ederim.

AKP Hükûmeti için böylesi zor bir zamanda Türkiye'de olmak bu kadar kötü mü? Bir yönetici bunu nasıl söyler? Pandemi döneminde, dünyada öyle yöneticiler gördük ki "Kendi vatandaşımızın sağlığı her şeyden kıymetlidir." deyip Türkiye uçuşlarını kapattılar. Bizim Hükûmetimiz ise maalesef ki şu fotoğrafta görüldüğü gibi beşinci sınıf insan muamelesi... Ha, bunu niye yaptılar? Bunu da size açıklayayım: "128 milyar dolar nerede?" diye çırpınırken bu kapatma için yaptı ama bir laf vardır: Güneş balçıkla sıvanmıyor. Yine, soruyorum: Bu 128 milyar dolar nerede? Ölünceye kadar da soracağız.

Türkiye'mizi düşürdüğünüz bu noktada söyleyeceğim son şey: En yakın iktidarımızda turizme hayatını adayan, emek veren, ekmek yiyen tüm halkımızla turizmimizin yeniden dünyada yıldızını parlatacağız, boynumuzun borcu olsun bu sözümüz.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)