| Konu: | Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin üç yıllık değerlendirmesine ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 16.07.2021 |
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçeli üç yıl oldu, bu dönemin değerlendirmesini yapmak üzere söz aldım.
21'inci yüzyıla büyük umutlarla girdik, her geçen yıl kötüye giderek bugünlere ulaştık. Kuzey Irak'ın Süleymaniye şehrinde Türk askerinin başına çuval geçirilmesiyle başlayan, Habur, İmralı, Oslo, Dolmabahçe süreciyle devam eden, bu arada "çözüm süreci, Kobani, 'Megri Megri'" diyerek Türk Bayrağı'nın dalgalandığı Türk toprağındaki Süleyman Şah Türbesi'nin kaçırılarak sınırımıza kadar getirilmesi hafızalarda canlılığını korumaktadır. Devletin yönetimi, 2004 yılı Millî Güvenlik Kurulu kararına rağmen, FETÖ terör örgütüyle paylaşılınca 15 Temmuz darbe girişimi kaçınılmaz olmuştur. Bunun sonucu, devlete sızmaları önlemek amacıyla rejim değiştirilerek bütün yetkileri tek kişide toplayan partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmiş oldu.
Geçen üç yıllık dönemi değerlendirirken ekonomi, eğitim, sağlık ve adalet gibi konulara değinmeden sadece rejimle ilgili konuşacağım çünkü bu darbe girişimi sonucu rejim değişmiştir, beka gerekçesiyle yüz yıla yaklaşan deneyimler ve devletin kuruluş felsefesi yok sayılarak kurumsal yapı ortadan kaldırılmıştır. Kurucu değerlerden ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarından intikam alırcasına değişiklikler yapılmış, tek adama yakınlık ve biat ölçüsü esas alınmıştır. Kurumsal yapı içinde denetleme sistemi çökmüş, yürütmeyle birlikte yasama ve yargı tek adama bağlı çalışmaya başlamıştır.
Paralel devlet yapılanmasından kurtulmak yerine, hiçbir hukuki ve ahlaki yaptırımın kalmadığı yeni paralel yapılar ortaya çıkmıştır. Üstelik, kamu kaynaklarını yağmalamaya yönelik helal ve mübah ölçüleri geliştirilmiştir. Ekonomik açıdan yapılan vaatler, verilen umutlar hep oy almaya ve geçim derdiyle boğuşan Türk halkını istismar etmeye yönelik algı operasyonlarından öteye geçememiştir. Yerli otomobil fabrikalarından uçak fabrikalarına, hatta uzaya yapılacak yolculuklara petrol ve doğal gaz keşifleri diye eklenmiş ama muhterem halkımız geçim derdinden kurtulmak bir yana, her defasında yeni zamlarla daha kötüye gitmiştir. Vaatleri kapsayan bütün planlar 100'üncü yılda "2023 Lider Ülke Türkiye" sloganıyla takdim edilirken kastedilenin ne olduğu anlaşılmaya başlanmıştır.
Bütün ideolojik, felsefi, iktisadi, hukuki anlayış ve uygulamaların tek partiye hasredilmesi, parti ile devletin geleceğinin eş anlamlı olarak zikredilmesi parti devletinin kurulmakta olduğunu göstermektedir. Ne var ki üç yıllık tecrübe sonucu, Türk milletinin partili tek adam rejimini benimseyemediği anlaşılmaktadır. Geçmişte görülen eksikliklerin giderilmesiyle yeniden parlamenter sisteme dönüş sağlanması gerekli hâle gelmiştir. Böylece, kuvvetler ayrılığının yeniden tesis edilerek Türkiye Büyük Millet Meclisine itibar kazandırılması, yargı bağımsızlığının sağlanması, yürütmenin başının Cumhurbaşkanı değil başbakan olması gerçekleştirilmelidir.
Milletin ve devletin geleceği açısından nasıl bir Cumhurbaşkanı olması gerektiğine açıklık getirmek için merhum Anayasa Profesörü Ali Fuat Başgil'in ders kitaplarında yer alan bir sözünü hatırlatmak istiyorum. Diyor ki: "Aktif politika devlet reisinin değil, başbakanın ve bakanların rolüdür. Devlet reisine düşen, politika dışında siyasi fikir gruplarının üstünde kalmaktır. Bu şartı yerine getiremeyen ve siyasi ihtiraslar çarpışmasında taraf tutan bir devlet reisi faydalı olmak şöyle dursun, milletin selameti için tehlikeli olur."
Değerli milletvekilleri, Başgil'in dediği gibi devletin başı Anayasa'ya ve ettiği yemine göre tarafsız olmak zorundadır. O hâlde Cumhurbaşkanı partili olamaz, olmamalıydı. Şimdi bu yanlıştan dönme zamanıdır, hükûmet Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkmalıdır. Meclisin önemini anlatabilmek için Atatürk'ün Meclisle ilgili bazı sözlerini hatırlatmak istiyorum:
"Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin asırlar süren arayışlarının özü ve onun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı bir timsalidir."
"Türkiye Büyük Millet Meclisinin haricinde hiçbir makam millî mukadderata hâkim olamaz."
"Cumhuriyette son söz millet tarafından seçilmiş Meclistedir ve millet adına kanunları yapar. Meclis, hükûmete güvenoyu verir veya düşürür. Millet, vekillerinden memnun olmazsa belli zaman sonra başkalarını seçer."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, konuşmama son verirken partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin tek adamı giderse devletin yok olmasından bahsedenlere, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Atatürk'ün "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." sözünü hatırlatmak isterim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) O, bu sözlerle Türk milletine olan güvenini ve inancını ortaya koymuştu; takdirle, şükranla ve rahmetle anıyorum.
Onun ortaya koyduğu kurucu iradeye ve rejime sahip çıkmak için bu kürsüden yemin eden 27'nci Dönem milletvekilleri ile bütün Türk milletini güçlü bir şekilde destek vermeye davet ediyor, selam ve saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)