| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 16.07.2021 |
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Sayın Başkan, değerli üyeler; yasama tekniğini ve etiğini ihlal eden, yasama faaliyetini yamalı bohçaya çeviren bu torba yasanın depremle ilgili 5'inci maddesi üzerine söz aldım.
Gerekli tedbirler alınmadığı için yaşanan depremlerde hayatını kaybeden yurttaşlarımızı anarak sözlerime başlamak istiyorum.
Bir deprem kuşağında olan ülkemizin, yaşanan bunca can kaybına rağmen hâlâ depremlere hazır olduğunu söyleyemeyiz. Deprem öncesinde, deprem sırasında ve sonrasında yapılması planlanıp uygulanması gereken yüzlerce konu için henüz gerekli yapılanmalar kurulmuş değildir. Deprem gibi kapsamlı bir konunun bütünlükle ele alınması gerekirken bu şekilde torba kanunlarla ele alınması tam bir ciddiyetsizliktir.
Yüzde 98'i aktif ve farklı deprem kuşakları üzerinde yer alan bir deprem ülkesi olarak Türkiye'de, depreme ilişkin riskler çok yüksektir. "İmar barışı" adı altında yapılan düzenlemeler deprem riskini artıran bir uygulama olmuş ve imar planları kâğıt üzerinde kalan metinlere dönüşmüştür. Parasını veren ruhsatını almış ama deprem için bir denetim yapılmamıştır. Ülke genelinde binaların tasarımı, malzeme seçimi ve kullanımı deprem açısından birçok riski oluşturmaktadır.
İstanbul her sarsıldığında yeniden hatırlanan toplanma alanları sorunu sadece İstanbul'a özgü bir sorun da değildir. Deprem bölgelerinde olan tüm kentlerde deprem toplanma ve barınma alanı geciktirilmeden yapılmalıdır.
Depremzedelere TOKİ müşterisi gibi yaklaşılmakta ve bu konutlar maliyetinin çok üzerinde fiyata satılmaktadır. 2011 Van depreminin birçok mağduru hâlâ evsizdir. Yıllarca sağlıksız koşullarda konteynerlerde yaşamak zorunda kalan ve göç etmek zorunda kalan insanlar var. Üstelik "toplu konut" adı altında borçlandırılan insanların çoğu taksitlerini ödeyemediği için bu evlerde yaşayamamaktadır. Van'da ve birçok yerde TOKİ konutlarının altyapı eksiklikleri, sosyal ve kültürel doku gözetilmeyerek yapılması da yeni sorunlar yaratmaktadır.
Değerli milletvekilleri, depreme hazırlık konusu can meselesidir. Halkın yaşamını doğrudan ilgilendiren bu konu ciddiyetle ele alınmalıdır. Hepimizin hafızasında bir travmaya dönüşen 99 Marmara depreminde binlerce kişinin yaşamını yitirdiğini unutuyoruz maalesef. Sadece yaşamını yitirenleri değil, depremin ağır yaralı ve ömür boyu engelli kalanları nasıl etkilediğini anlatmaya kelimeler yetmez.
"Deprem dayanışma vergileri" olarak adlandırılan vergiler, "özel iletişim vergisi" ve "özel işlem vergisi" adı altında toplanan ek vergiler 1999 yılından bu yana halktan tahsil edilmektedir. Halktan yüklü vergi alınmasına rağmen her depremde, her felakette yine halktan bağış isteyen bir devlete güvenilemez. İnsanların yaşamını doğrudan etkileyen depremler için milyonlardan toplanan vergilerin ne kadar olduğu, nereye harcandığı kamuoyuna bir an önce açıklanmalıdır. Deprem vergilerinin depreme ilişkin yatırımlarda ve deprem sonrası dayanışmalarda kullanılmaması bu alandaki kurumlara karşı bir güvensizliğe yol açmaktadır. İnsanların Kızılaya, AFAD'a ve diğer yardım kuruluşlarına güvenmesi için bu kurumların iktidarın arka bahçesi gibi değil, sorumluluğunu yerine getirerek ayrım yapmadan çalışma yürütmesi gerekmektedir.
Başka bir sorun da depremde çok önemli rolü olan yerel yönetimlerin depremle mücadelede yok sayılmasıdır. İktidarınız süresince AKP'li olmayan belediyeler deprem sonrası sürece dâhil edilmemiş, hatta engellenmişlerdir. Afetleri bile siyasi ranta dönüştürdünüz. Şöyle ki Başkale depreminde Van kayyumu ve kayyumlardan sorumlu İçişleri Bakanının yaklaşımı yüzünden Başkaleli depremzedeler aylarca hatta yıllarca açıkta ve evsiz bırakıldılar. Mağduriyetlerini dile getiren depremzedeler AKP Van Vekili tarafından yardım verilmemekle tehdit edildiler. STK'lerin, partimizin, o dönemde kayyum gasbı altında olmayan belediyelerimizin dayanışma çalışmaları da hukuksuzca engellendi. 2020 yılında Van'da yaşanan deprem sonrası yapılacak konutlar, çevre düzeni ve altyapı çalışmaları hâlâ tamamlanmış değildir. İki buçuk yıl geçmesine rağmen, en az 8-10 nüfuslu aileler hâlen 4 kişilik konteynerlerde yaşamak zorunda kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) - Maliyetinin çok üzerinde fiyata satılan konutlarla zaten depremde her şeyini kaybetmiş olan insanlar bir kez daha mağdur edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere, depreme dair bir Meclis araştırma komisyonu çalışması yaptık. Bu komisyonun tespitlerinin yasama ve uygulamaya yansımasının ne olacağını da hep beraber göreceğiz. Umuyorum ki bu rapor da birçok araştırma komisyonu raporu gibi Meclisin tozlu arşivlerinde kalmaz.
Sözlerimi bitirirken şunu tekrar söylemek istiyorum: Son yaşadığımız depremlerde de gördük ki ülke olarak depreme hâlâ hazır değiliz. Deprem değil, rantınız ve tedbirsizliğiniz öldürüyor. Deprem vergilerini yandaşlarınıza değil, deprem tedbirlerine ve depremzedelere harcayın diyor, tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)