| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 17.07.2021 |
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli halkımız; öncelikle, tüm halklarımızın Kurban Bayramı'nı kutluyorum.
Değerli arkadaşlar, yine bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Bu torba kanun teklifinde, bu 11'inci maddede getirilmek istenen şey, dört günlük yasal süre olan gözaltı sürelerini 4+4+4 şeklinde yani on iki gün uzatmaya dair. Peki, bu ne demek değerli arkadaşlar? Bu, şimdi, diğer torba kanunlarda olduğu gibi, yargı paketlerinde olduğu gibi, buradaki temel mesele, temel amaç... Gerçek anlamda, Kürtlere karşı, muhaliflere karşı ne kadar demokratik ilkeler varsa, kırıntıları varsa hepsini ortadan kaldırmaya dair bir kanun teklifiyle biz karşı karşıyayız. Bu, gözaltı süreleri on iki güne kadar çıkarılıyor; başlı başına işkenceye ortam hazırlamak, başlı başına kötü muameleye ortam hazırlamak için getirilen bir kanun teklifi. Sendikacılara karşı gözaltı sürelerini uzatmaya dair olan bir kanun teklifidir bu. Aynı zamanda, geçen gün din âlimleri gözaltına alındı ve -onlarca gün- günlerce gözaltında tutuldu ve bu insanlar tutuklandı. Bir "tweet" atan herhangi bir öğrenci gözaltına alınıyor ve günlerce gözaltında tutuluyor. Her gün Halkların Demokratik Partisinin yöneticilerine ve çalışanlarına yönelik gözaltılar yaşanıyor ve bu gözaltına alınanlar da bu kanuna dayalı olarak günlerce gözaltında tutuluyor. Olağanüstü hâl rejimi bitti, Anayasa'ya aykırı bir şekilde olağanüstü hâl rejiminin devamı sağlanmak isteniyor şu anda. Ama başka bir gerçek var; Deniz Poyraz'ın katili birkaç saat gözaltında tutuluyor bu sistemde ve cezaevine o şekilde götürülüyor. Buradaki temel amaç nedir? Değerli arkadaşlar, demek ki temel amaç şudur, bütün halkımız bilsin: Kürtlere karşı getirilecek olan on iki günlük bir gözaltı süresidir, bunu net bir şekilde anlayalım ve bu şekilde tanımlayalım. Çünkü ikili bir hukuk sistemi var, ikili bir rejim var; Kürtlere, muhaliflere gelince farklı bir şekilde işliyor, kendilerine gelince farklı bir şekilde işleyecek.
Değerli Başkan, başka bir konuyu ben gündeme getirmek istiyorum. Son günlerde yine havuz medyasında bir konu tartışılıyor. Bu konu nedir? Kürtlerin varlığı, kültürel hakları ve kimlik sorunlarıyla ilgili birçok tartışma yaşanıyor şu anda. Bakın, geçenlerde bir TV programında, sözüm ona bir hukuk profesörü ne diyor biliyor musunuz? Diyor ki: "Ne demek dil talebi, kimlik talebi; bu ülke böyle kurulmadı." Yanında Kürtlere daha çok düşmanlık eden ana muhalefet partisinden bir milletvekili daha da ağırını söylüyor değerli arkadaşlar. Bakın, milliyetçilik, ırkçılık bunların gözlerini kör etmiş durumda; milliyetçilik bunlar için bir kıble olmuş durumda. Bunlar tarihten bihaberler, tarihten herhangi bir haberleri yok bunların; bu coğrafyanın gerçeğini bilmiyorlar. Bu coğrafyaya baktıkları zaman, bu coğrafyayı gözettikleri zaman neyi görecekler? Bakın, bu coğrafyada Hasankeyf'i görecekler, bu coğrafyada Göbeklitepe'yi görecekler, bu coğrafyada Nevali Çori'yi görecekler; bunların hepsinde Kürtler var, bunların hepsinde diğer halklar var. Bunlar; bilmeyen, görmeyen, bu milliyetçiliğin kendi gözlerini kör ettiği anlayıştır değerli arkadaşlar.
Bakın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş resmî senedi olan 1921 Anayasa'sı ne diyor? 1921 Anayasa'sı ilhamını Sivas Kongresi'nden alıyor, ilhamını Amasya Protokolü'nden alıyor. Bu ne demek? Bu, Kürtlerin, Türklerin, Lazların ve bu coğrafyadaki bütün halkların birlikte mücadele edip bu ülkeyi kurduğuna dair gerçeği ifade ediyor.
Peki, bu 1921 Anayasa'sının, 24 maddeden oluşan bu Anayasa'nın 11 maddesi neyi ifade ediyor? 11 maddesi yerel özerkliği ifade ediyor. Bakın, 11'inci madde ne diyor? "Vilayet mahallî işlerde manevi şahsiyete ve özerkliğe sahiptir." diyor. Bu, Kürt sorununu demokratik yönde, demokratik ölçülerle kabul eden, Amasya Kongresi ve Sivas Kongresi'nde kabul gören ve bütün halkların mücadele edip de bunu, bu ülkeyi bu şekilde vücuda getirdikleri anlayışın temsiliyetidir.
Peki, ben şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar: Bakın, Kürt sorunundan dünyada haberi olmayan hiçbir halk kalmadı, hiçbir kuruluş da kalmadı, hiçbir bilimsel kuruluşun da haberi olmadığından bahsetmek mümkün değildir. Haberi olmayan kim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Koç.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Sağ olun Başkanım.
Biraz önce bahsettiğim kişilerin haberleri yok.
Bakın, ben size bir eleştiriyi daha bu kürsüde dile getirmek istiyorum. Ana muhalefet partisinin Doğu Masası diye bir masa kurduğunu biz gördük. Peki, bu Doğu Masasında ne var değerli arkadaşlar, Kürt sorunu var mı? Kürt sorununu sadece bu Doğu Masasında... Kürt sorununun bir fatura meselesi olmadığını size söylemek isterim; bundan daha ağır, tarihsel bir geçmişi var. Siz neden korkuyorsunuz, neden çekiniyorsunuz, neden yıllardır bu kadar can yakan bir meseleyi, iki yüz yıldır bu topraklarda yaşanan bir meseleyi siz bu şekilde görüyorsunuz, bu şekilde bir fatura meselesi olarak görüyorsunuz? Bakın, iki yüz yıllık bir meseledir tartışılan bu topraklarda, kırk yıldır can yakıyor. Gelin, oturalım, biz bu meseleyi demokratik ölçülerle bu Mecliste çözelim. Böyle kaçmakla, zamana yaymakla, bu şekilde yok saymakla hiçbir yere varamayız, bütün halklar bundan zarar görüyor bu nedenle; kaçmakla, yok saymakla bu işi çözemeyiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)