| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 17.07.2021 |
AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 11'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Düzenleme her şeyden önce Anayasa'ya aykırıdır. Gözaltına alınma önleminin genel şartları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 5, Anayasa madde 19; özel şartları da CMK 91 ve 98'inci maddelerde gösterilmiş olup "Yakalanan kişinin mahkemeye götürülmesi" başlıklı CMK madde 94 gözaltına alınma önlemi kapsamında ele alınmamalıdır. Anayasa madde 19/5'e göre: "Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal ve savaş hallerinde uzatılabilir." Anayasa madde 19/5'de, gözaltı sürelerinin 1 veya 2 kişinin suçlandığı dosyalarda azami kırk sekiz saat, en az 3 kişinin katıldığı veya örgütlü suçlarda en çok dört gün olarak uygulanacağı ve bu süreden, tutulma yerine en yakın adliyeye gönderilmesi için gerekli sürenin hariç olacağı, bu sürelerin ancak olağanüstü hâl veya savaş hâlinde uzatılabileceği, bunun dışında gözaltı sürelerinin uzatılmasının mümkün olamayacağı; "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı Anayasa madde 13 gereğince de Anayasa madde 19/5'le çizilen süre sınırlarının aşılamayacağı, gözaltına alma kararının ve işleminin cumhuriyet savcısı -kolluk- tarafından yapılabileceği; nitekim "Gözaltı" başlıklı CMK madde 91'de gözaltına alma önlemine karar verme yetkisinin cumhuriyet savcısına ait olduğunun belirtildiği, istisnai hâllerde kolluk amirlerinin de gözaltına alma kararı verebileceğinin düzenlendiği, bunun dışında kimsenin Anayasa'yla çerçevesi çizilen bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamayacağı, bunun yegâne istisnasının olağanüstü hâl veya savaş hâli olduğunun düzenlendiği görülmektedir.
Olağanüstü hâl 18 Temmuz 2018'de kalkmıştır. Ülkemizde şu anda olağanüstü hâl bulunmamaktadır. Dolayısıyla Anayasa madde 119'a uygun şekilde ilan edilmiş olağanüstü hâl bulunmadığı için bu düzenlemede Anayasa'nın 19'uncu maddesindeki azami sınırlarda belirtilen gözaltı sürelerinin dışına çıkılması mümkün gözükmemektedir; bu yönüyle de Anayasa'ya aykırıdır. Genel gerekçeye baktığımızda, terörle mücadelenin etkin şekilde sürdürülebilmesi amacıyla gözaltı sürelerinin bazı suçlarla ilgili olarak yeniden düzenlendiğini görmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar partisinin sözcüleri, İçişleri Bakanı, yaptıkları açıklamada terörün belini kırdıklarını, artık terörün Türkiye için tehdit olmadığını, bundan sonra da tehdit olmasının mümkün olmadığını açık ve seçik beyan etmelerine rağmen gerekçede "Terörle etkin mücadele yapacağız." denilmesi bu söylemlerle çelişmektedir.
Bu maddeyle iktidar diyor ki: "OHAL şartlarını Meclis denetimi olmadan -bir yıla düşürüyorsunuz herhâlde- bir yıl daha sürdürmek istiyoruz. İstediğim şekilde insanları gözaltına alabilirim, kamudan ihraç edebilirim, kimseye hesap vermem." Böyle, Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkarılan torba kanuna eklenen maddeyle anayasal özgürlüklerin pervasızca kısıtlanması, OHAL rejimlerine ait bazı uygulamaların devam ettirilmesi kabul edilemez. Hükûmetin kanunları kamunun, bürokrasinin ve yargının tepesinde "Demokles'in kılıcı" gibi tehdit unsuru olarak kullanmasıyla hangi dava sağlıklı yürüyebilir, hangi bürokratik yapı sağlıklı çalışabilir?
Bugün bir yerde okudum. Ankara'da bir vatandaş bir belediye başkanına "çapsız" şeklinde bir hakarette bulunuyor ve savcı siyasilerin bu konuda hoşgörülü olması gerektiğini belirtip çeşitli nedenlerle takipsizlik kararı veriyor ama yine aynı savcı, yine bir başka vatandaşın bir belediye başkanına "çapsız" şeklindeki hakaretini hakaret sayıyor ve soruşturma açıp, kovuşturma açıp mahkemeye sevk ediyor. Bu 2 belediye başkanının arasındaki tek fark birisinin AK PARTİ'li olması, birisinin CHP'li olması. Böyle bir şey olabilir mi? Yani devletin savcısı belediye başkanının siyasi görüşüne göre karar verirse bu memlekette adaleti nasıl sağlayacağız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Erel.
AYHAN EREL (Devamla) - Montesquieu'nun deyimiyle "Herkes özgür olmadıkça hiç kimse özgür değildir."
2018 seçimlerinde AK PARTİ'nin billboardları süsleyen çok güzel bir afişi vardı: "OHAL kalktı, baskılar bitti, köyümde özgürce yaşıyorum; onlar konuşur, AK PARTİ yapar." Enis Bey'in dediği gibi "Lütfen yapmayın." (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Lütfen yapmayın. Yaptığınız her şey Türk devletine, Türk milletine, Türk halkına zarar veriyor diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)