| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 17.07.2021 |
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuz gecesi, tam beş yıl önce biz bu salondaydık. Ülkede bir şeylerin iyi gitmediği, havada jetlerin uçuştuğu, televizyonlarda askerlerin köprüleri tuttuğu görüntülerinin ortaya çıktığı bir anda CHP Genel Merkezinde toplanan Cumhuriyet Halk Partililer olarak, bir darbe teşebbüsünün içinde bulunduğumuzu değerlendirdiğimiz andan itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmekte tereddüt etmedik. Jetler havada uçuşuyor, askerler her yeri tutmuş, hiçbirimizin can güvenliği yok; Türkiye Büyük Millet Meclisine, millî iradenin tecelli ettiği bu makama, bu yüce Meclise gelmekte tereddüt etmeyen Cumhuriyet Halk Partililer bu Meclis salonuna girdiğinde bazı AK PARTİ'li milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partili milletvekilleri salonda kucaklaştılar. O zaman Meclis Başkanımız Sayın İsmail Kahraman, beni -o zaman Grup Başkan Vekiliydim- kapıdan girerken gördüğünde geldi, sarıldı boynuma, yanaklarımdan öptü "İyi ki buradasınız." dedi. Birbirimize sarıldık çünkü ülkede gergin bir gün vardı ve ne olacağı da belli değildi. Sabaha nasıl çıkacağımız belli olmayan bir salonda toplanan milletvekilleri Meclisi çalıştırma kararı aldılar. Cumhuriyet Halk Partisinden Özgür Özel Divan Kâtibi oldu, oradan konuştu "Cumhuriyet Halk Partisi olarak darbeye karşıyız." dedi; Sayın İsmail Kahraman'ın davetiyle Cumhuriyet Halk Partisi adına ben bu kürsüye geldim -Mecliste tam beş yıl önce- ve darbeye karşı olduğumuzu, millî iradenin yanında olduğumuzu, seçilmiş Hükûmetin yanında olduğumuzu buradan ifade ettim.
Muhalefet partisi milletvekillerinin, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin, hepimizin ortak iradesinin buradan duyulması ve bu seslerin televizyonlara arkadaşlarımızın kendi cep telefonlarından verilmesiyle darbecilerin motivasyonunun bozulduğunu ve Meclisin o yüzden bombalandığını düşünüyorum çünkü darbeciler Türkiye'deki bütün muhalefet milletvekillerinin de bir darbe teşebbüsü karşısında ortak bir direnç gösterdiğini gördüler ve motivasyonları bozuldu.
O tarihî gecede, o sıcak gecede bombalar üzerimize yağmaya başladı. 1'inci bomba, 2'nci bomba derken Meclisin sarsıldığı, avizelerin neredeyse düşecek gibi olduğu bir ortamda can güvenliğimizin kalmadığını görünce hepimiz aşağıya, sığınak diye -zannettiğimiz- bodrum katına inerek sabaha kadar orada birbirimize kenetlenerek darbeye karşı bildiri hazırladık. O zamana kadar Türkiye'deki sert giden tartışmalar, siyasi partiler arasındaki ayrılıklar bir anda unutulmuş, herkes demokrasinin ne kadar nimet verici bir unsur olduğunu... Darbe karşısında birleştikten sonra bugüne kadar yaşanmış bütün olumsuzlukları unutarak bundan sonra yeni bir Türkiye kurma hayalini biz o gece o sığınaklarda yaşadık. Darbe bildirisini ortaklaşa hazırladık "Aramızdaki sorunları unutalım, beraber olalım, tek çıkış yolumuz demokrasi. Bu darbeyi biz sadece iktidara karşı yapılmış olarak görmüyoruz; Cumhuriyet Halk Partisine de, Milliyetçi Hareket Partisine de, HDP'ye de, bütün siyasi partilere, Türk demokrasisine karşı yapılmış görüyoruz." diyerek net bir tavır sergiledik -önümüzde yeni bir sürecin beklemesi- ve onun umudunu yaşadık.
Değerli milletvekilleri, beş gün çok güzel bir iklim oluştu Türkiye'de. Maalesef beş gün sürdü, devam etmesini dilerdim. Ne yazık ki olağanüstü hâlin ilanı gündeme geldi ve dedik ki: Yapmayın, terörle ilgili elinizden ne geliyorsa yapın, biz size destek olacağız. Ama iktidar partisi olağanüstü hâli ilan etmekte kararlıydı ve FETÖ'ye karşı olduğu ifade edilen olağanüstü hâl, darbe teşebbüsünden tam beş gün sonra burada ilan edildi. O zaman Adalet Bakanı Bekir Bozdağ dedi ki: "Biz, bu olağanüstü hâli millete karşı değil, devletteki unsurları temizlemek için yapıyoruz. İnsanlarımız sakin olsun, temel hak ve özgürlüklere asla sınırlama gelmeyecek ve planlamamızı da üç aylığına yaptık." Bu Mecliste, bu kürsüde "Yanlış yapıyorsunuz; bakın, beş gündür her türlü çabayı gösteriyoruz, iklimi yumuşatmak açısından elimizden geleni yapıyoruz." desek de oylamayla olağanüstü hâl buradan geçti.
Değerli milletvekilleri, "üç ay" diye ilan edilen olağanüstü hâl devam etti; tam iki yıl sonra kalktığı düşünülürken tekrar yeni bir yasayla birtakım maddeleri uzatıldı. Bugün de bu görüştüğümüz kanun teklifinde buna ilişkin maddeler var; gözaltı sürelerinin uzatılması, şirketlere ve varlıklara kayyum olarak TMSF'nin atanması, kamu görevlilerinin uzaklaştırılması, ihracı gibi maddeler. Şimdi ben arkadaşlarımızı izliyorum "Ne varmış bunlarda, olağanüstü hâl bunun neresinde?" deniliyor.
Değerli arkadaşlarım, şu bilgiyi sizlerle paylaşmak isterim, başından beri yaşadığım ve Anayasa Mahkemesine götürdüğüm kanun hükmündeki kararnamelerden yola çıkarak söylüyorum: Bu kanunla olağanüstü hâlin çok yakından ilgisi var çünkü bu getirilen 11'inci madde, 20'nci madde, 23'üncü maddedeki değişiklikler, olağanüstü hâl dönemi ilan edildikten sonra, olağanüstü hâl döneminde çıkartılmış kararnamelerden kaynaklanan yasalardır. 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye dayanan maddelerdir bunlar. Ama o zaman bir farkla, o zaman Cumhurbaşkanının ilanıyla Mecliste oylamayla kabul edilmiş bir OHAL vardı. Şimdi OHAL koşullarının olmadığını söyleyen iktidar partisinin, olağanüstü hâl ilan etmeden, olağan dönemde, olağanüstü hâl koşullarını uygulayacağı bir seçenek yaratılıyor; karşı olduğumuz noktalar bunlar. Anayasa'nın 119'uncu maddesi açık; Cumhurbaşkanı isterse olağanüstü hâli ilan eder, Resmî Gazete'de yayımlanır, burada da tartışılır, kabul edilir ya da edilmez. Ama değerli arkadaşlarım, bunlar yapılmaksızın, 20 Temmuz 2016'da ilan edilmiş olağanüstü hâlden sonra çıkartılmış kanun hükmündeki kararnamelere dayanılarak bugün bu yasalarda uzatılmak istenen maddeler, tam da olağanüstü hâli ilgilendiren maddeler.
Burada ciddi bir hukuksuzluk var ve diyorsunuz ki: "Biz FETÖ'ye karşı kullanıyoruz." Öyle olmadı, keşke öyle olsaydı ama olağanüstü hâl ilan edildikten sonra gördük ki FETÖ işin bir kısmı olarak düşünüldü; Türkiye'de solcular, demokratlar, aydınlar, pek çok insan, öğretim üyeleri ihraç edildi. Şimdi, "Biz, FETÖ'ye karşı olağanüstü hâli ilan ettik." diyen iktidar partisi temsilcilerinden ben şu net açıklamayı görmek isterim: FETÖ'ye karşı ilan ettiğiniz olağanüstü hâlden aldığınız hangi yetkiyle siz Türkiye'nin en saygın hukukçusu ve partimizin Milletvekili Sayın İbrahim Kaboğlu'nu ihraç ettiniz? Bunu bize bir açıklayınız. Hangi yetkiyle? FETÖ'yle mi ilgisi vardı? Ama öyle olmadı, FETÖ'yle ilgili olan mücadele başka alanlara evrildi ve iktidar partisi kendine yeni yetki alanları yaratmaya başladı. Değerli arkadaşlarım, buna arkadan dolanarak, olağanüstü hâl ilan etmeden, olağan dönemde olağanüstü koşullarla ülkeyi yönetmek denir. Bunun Anayasa'da yeri yoktur, uluslararası sözleşmelerde yeri yoktur, bağlı olduğumuz hiçbir uluslararası sözleşme böyle bir uygulamayı kabul etmez.
Değerli milletvekilleri, olağanüstü hâl bir an önce olağan döneme dönülmek için alınan bir karardır; bu, sürekli olamaz. Olağanüstü hâl kalıcı olamaz, sürekli olamaz. Amaç bir an önce olağan döneme dönmektir ve burada çok titiz davranmak, temel hak ve hürriyetleri korumak gerekir. Bu demokratik hukuk devletinden uzaklaşıldığında karşımıza çok ciddi sorunlar çıkabilir. Efendim, şu soruyu sormak durumundayım: Hangi AKP? Olağanüstü hâli kaldırdığıyla övünen AKP mi yoksa olağanüstü hâli ilan etmeden olağan dönemde olağanüstü hâl koşullarına zorlayan AKP mi? (CHP sıralarından alkışlar) Hangi AKP?
Bakın, buna dikkat etmediğiniz zaman ne olur? Çok değil, ilk kararname, 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kararname çıktığı zaman Venedik Komisyonu tam dört ay sonra bir rapor yayımladı. Daha olağanüstü hâl yeni ilan edilmiş, dört ay sonra... Aynen şunları diyor Venedik Komisyonu: "Olağanüstü hâl ilan edilmesini müteakip iki ayı aşkın bir süredir Hükûmet, Meclisi ve Anayasa Mahkemesini baypas ediyor; buna rıza gösteremeyiz. Gözaltı sürelerinin uzaması ve kamu personelinin ihraç edilmesi; bunlar, son derece delillere dayandırılması gereken konulardır." diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
LEVENT GÖK (Devamla) - Venedik Komisyonu olağanüstü hâlin ta 2016'daki ilk ilanından beş ay sonra bunları tespit etmiş ve sonuç olarak Venedik Komisyonu, olağanüstü hâlin asıl amacının demokratik yasal düzene geri dönmek olduğunu hatırlatır; olağanüstü hâl rejiminin haksız yere uzatılmasına karşı olduğunu beyan eder ve "Hükûmet eğer olağanüstü hâl yetkileriyle çok uzun süre hükmederse demokratik meşruluğunu kaçınılmaz olarak yitirir." diye bir rapor düzenledi değerli arkadaşlarım.
Şimdi, biz, olağanüstü hâl ilan etmeden olağanüstü maddeleri uygulamaya çalışıyoruz olağan dönemde. Anayasa'ya uygun değil, uluslararası hukuka uygun değil, hiçbir sözleşmeye uygun değil. Hangi AK PARTİ? Olağanüstü hâli kaldırmakla övünen mi, yoksa olağanüstü hâl ilan etmeden yeni maddelerle olağanüstü hâl koşullarını yürüten AKP mi? Bu tercihi yapmak durumundasınız, bu tercih çünkü önemli, ne yaptığınızı, herkesin siyasi anlayışınızı görmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) - Sayın Başkanım, bir cümle ekleyip veda edeceğim.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
LEVENT GÖK (Devamla) - Tercihiniz nedir: Demokrasi mi, olağanüstü hâl mi? Bugün bunları tartışıyoruz. Bu tercih, kritik bir tercih, ülkemizin esenliği açısından da ülkemizin güvenliği açısından da yurttaşlarımızın hukuk güvencesi açısından da son derece önemli ve kıymetli bir tercih. İktidar partisi bir yandan "mış" gibi yaparak hem olağanüstü hâle karşı olduğunu hem de olağanüstü hâlden yana olduğunu söyleyemez. Onun için, ben, son söz olarak söylüyorum ki: Ya göründüğünüz gibi olun ya da olduğunuz gibi görünün.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)