GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:105
Tarih:17.07.2021

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Türkiye İstatistik Kurumu 30 Haziran 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle Hazine ve Maliye Bakanlığıyla ilişkili bir kamu idaresi hâline getirildi. TÜİK Bakanlığa bağlı bir kuruluştu. Bağlı kurumdan ilişkili kuruma dönüşmek olumlu bir gelişme fakat yeterli değil. Temel hata ise TÜİK'in ekonomi yönetiminden sorumlu bir Bakanlıkla ilişkilendirilmesi. Ekonomik verileri toplayanlar ile ekonomiyi yönetenler ayrı ayrı konumlandırılmalı. TÜİK güven duyulan, şeffaf, hatta özerk bir kurum olmalı. AK PARTİ iktidarında TÜİK verilerinin sipariş olduğunu artık bizler kadar ülkemize yatırım yapmak isteyen yabancılar da biliyorlar.

Medyada, araştırma şirketlerinde, akademisyenler arasında, iş dünyasında TÜİK'in açıkladığı verilerin doğru olmadığı açıkça ifade ediliyor. Akademik çalışmalarda kaynak olarak kullanılan TÜİK verilerinin neden tartışılır hâle geldiği araştırılmalı, TÜİK'e eski saygınlığı kazandırılmalı.

Yeni Türkiye pek çok kuruma iyi gelmediği gibi TÜİK'i de çok yıprattı. İş dünyamız, halkımız âdeta bir yalan makinesine dönen TÜİK'i hak etmiyor. Veriler doğru ve güvenilir olduğunda, gerçek rakamlar açıklandığında çözümler de verilere uygun olacaktır. Kasıtlı hatalı verilerle yapılan yanlış hesaplar ekonomi yönetiminin sağlıklı ekonomi politikaları geliştirmesini engelliyor, iş dünyamızı aldatıyor.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın geri kalanında ve söz alacağım 15'inci maddede OHAL konusuna değineceğim. Görüştüğümüz kanun teklifinde OHAL Yasası'nın uzatılmasına ilişkin 3 madde bulunuyor. Bugün olağanüstü hâl uygulamalarının olağanüstü keyfiyete dönüştüğü bir zamanda OHAL'in yeniden uzatılmasına endişe ve şüpheyle yaklaşıyoruz. OHAL maskesiyle keyfî Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin hareket alanını daha da genişleten, az olan sorumluluğunu daha da eksilten, olağanüstü keyfîliğe kapı açan uygulamalar yapılıyor. Bu keyfî uygulamalar içinde neler var? Vatandaşlarımızın mal güvenliği, kariyer hakları ve devletin güvencesi altındaki tapuları gasbediliyor. Pek çok yaşanan olayda bunların örneğini gördük. Anayasa'nın 104'üncü maddesinde olağanüstü hâl vardır, bu bir haktır. 2018 yılında da 27'nci Dönemin ilk kanunlarından biri olarak OHAL Kanunu'nu bizler çıkardık. 15 Temmuz FETÖ'nün hain darbesine karşı devletin önlem alabilmesi için bu yasayı çıkardık fakat OHAL Kanunu'nun devletimize, milletimize yakışır şekilde milletimizin menfaatine göre işletilmediğini üzülerek örnekleriyle müşahede ettik. Basit birkaç örnek vermem gerekirse Japonya'dan kışlık lastik alımını OHAL Kanunu'na bağlayan bir uygulamaya tanık olduk. "Varlık Fonu" denilen paralel bir bütçe kuruluşu OHAL Kanunu'yla ilişkilendirildi. İşinden edilen KHK'lilerin mahkeme kararlarına rağmen işlerine geri dönememelerine, yüz binlerce ailenin perişan olmalarına ve maalesef AK PARTİ'nin keyfî kararları, yanlış uygulamalarıyla FETÖ'nün gölgesinin hâlâ siyasetin ve belli odakların üzerinde kalmasına üzülerek, endişeyle şahit olduk, oluyoruz.

2020 bütçe görüşmelerinde Sayın İçişleri Bakanının, KHK'lilerle ilgili, Plan ve Bütçe Komisyonunda tutanaklara da geçtiğinden emin olduğum konuşması ibretliktir. Kazanılan mahkemeler sonucu görevlerine dönemeyen KHK'lilerin durumu sorulduğunda "Hâkimler delil bulamamış olabilirler fakat bizim kanaatimize göre onlar suçludur." diyebilmiştir. Milletvekilleri olarak bizler o gün "Bu sözler bir hukuk devletinin işleyişi ve ciddiyetiyle nasıl bağdaşır." diye sormuş ve hayret etmiştik fakat bugün görüyoruz ki manzara daha da vahimmiş. Kendisine "gazeteci" kartviziti bastırmış bir şahıs, itiraz edilmeyen beyanına göre, yüz binlerce KHK'liye kefil olup görevlerine dönmelerini sağlamış. Yani bundan şunu mu anlamalıyız: Devletin Bakanlığı devletin mahkemesine güvenmiyor; karanlık ilişkileriyle matuf, kendine "gazeteci" diyen bir kişinin kefaletini makbul sayıyor. Maalesef, bu tarz gayriciddi uygulamalar, bizim gibi, devletini, milletini önceleyen, AK PARTİ milletvekillerinin itiraf ettiği FETÖ borsası rezilliklerine inanmak istemeyen vatanseverleri büyük üzüntü ile derin düşüncelere sevk ediyor. Bizim tavsiyemiz, devletin mahkemelerinin kararlarına uyulması ve KHK mağduriyetlerinin giderilmesi yönündedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bir de düşünün ki Anayasa Mahkemesine dahi götürülmeyen OHAL kararları vasıtasıyla, TMSF üzerinden, hep aynı bilirkişiler eliyle şirketlere -son zamanların moda tabiriyle- anlaşılıyor ki AK PARTİ yöntemi olarak çökülüyor; kaderiyle oynanan milyonlarca insanın itiraz hakları ellerinden alınıyor. OHAL yetkileri şimdiye kadar hep istismar edilmiştir. İstenen OHAL yetkilerinin bundan sonra da istismar edilmeyeceğine inanmamızı bizden kimse beklemesin.

OHAL'le ilgili konuşmamın geri kalanını 15'inci maddede tamamlamak üzere sözlerimi burada sonlandırıyor, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)