| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 17.07.2021 |
ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 22'nci madde üzerine söz almış bulunuyorum. Sizleri, TÜİK'in işsiz saymadığı milyonlarca yoksulun ahıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidarın TÜİK'le başı dertte görünüyor. Devlet İstatistik Enstitüsü olan kurumun adı 2005'te değiştirildi; yapısı, yöneticileri ve bağlı oldukları bakanlıklar değişti. Her değişiklik sonrası Kuruma duyulan güven azaldı çünkü halkların AKP'ye güveni azaldıkça bu işin resmî verilerle gizlenmesi görevi verilen TÜİK'in durumu da zorlaştı. İktidarın açıklarını kapatmak kolay bir iş değil. Kurumun doğru verdiği bir bilgi olsa dahi inandırıcılığını yitirdi. TÜİK enflasyonu açıklıyor, halk inanmıyor. Bilim insanları, iktisatçılar, sendikalar gerçek enflasyonu açıkladıkça TÜİK'in güvenilirliği ortadan kalkıyor. TÜİK bu ülkede işsiz sayısını 4-5 milyon bandında açıklarken DİSK bunun aksine 2 katı insanın işsiz olduğunu, iş aradığını söylüyor. TÜİK, şimdi "atıl iş gücü" adı altında kendini revize etmek zorunda kalıyor. TÜİK'in işi zor. Ülkede işsizlik, faiz oranları, döviz kurları ve enflasyon iki haneli olmuştur. İktidarın savaş, yandaş sermaye ve saray endeksli bütçesi halkın ekmeğini, işini ve cebini küçültmüştür. TÜİK'in, bu düzenlemeyle, ilişkili kuruma dönüştürülmesi ve özel bütçeli bir kurum olmasından ziyade başına kimin nasıl geçtiği ve ne kadar bağımsız olabileceği önemlidir. Bu ülkede yargı, Merkez Bankası Başkanı ve bağımsız olması gereken tüm kurumlar bağımlı hâle gelmiş. TÜİK'in bağımsız olduğunu iddia etmek çok güç.
Değerli milletvekilleri, iktidarın yargıya dahi müdahale ettiği günümüzde, kurum başkanlarının bizzat Cumhurbaşkanı tarafından bir kararnameyle atanabildiği veya görevden alınabildiğini biliyoruz. Hatta özerk ve demokratik bir yönetime sahip olması gereken üniversitelere bir gece yarısı kararnamesiyle kayyum rektör atanabiliyor ya da görevden alınabiliyor. Melih Bulu örneğinde olduğu gibi görevden alındığından bile haberi olmuyor. Bu nedenle, halkın değil, sarayın ihtiyaçları önceliklidir. Bu durumda, TÜİK'in özerkleşmesini beklemek beyhude bir çabadır. TÜİK'e duyulan güvensizliği ortadan kaldırmak istiyorsanız güven tesisinin şeffaflıkla, hesap verilebilirliğin ve hukukun işlemesiyle bir bütünlük içerisinde olabileceğini görmeniz gerekiyor. TÜİK'in açıkladığı veriler kadar açıklamadığı veya açıklayamadığı veriler de önemlidir. Bu ülkede iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilere dair resmî bir veriye sahip değilsek, bu, TÜİK'in marifetidir. Aynı şey kadın cinayetleri, gerçek yoksul sayısı, çocuk ve mülteci işçi sayısı, engelli yurttaşlar sayısı için de geçerlidir. Kamu hizmetlerinin planlaması için çok önemli olan veriler ya bilinmemektedir ya da kamuoyuna açıklanmamaktadır. Örneğin, kaç kadının şiddet mağduru olduğu bilinmeden kaç sığınmaevine ihtiyaç duyulacağı planlanamaz. Her konuda resmî istatistik hazırlaması gereken TÜİK bazı konuları özellikle atlamaktadır. Örneğin "Bu ülkede kaç kişinin ana dili Kürtçe'dir?" sorusunu 1970'lere kadar yanıtlayan bu kurum 12 Mart darbesinden sonra bu veriyi yok etmiştir. Kürtçe'ye ilişkin tek bir veri açıklamayan TÜİK sadece Kürtçe bilen yurttaşlara Türkçe anket yapmaktadır, cevap vermeyenlere "Ankete katılım zorunlu." adı altında ceza kesmektedir. Soruyoruz, kaç anketörünüz Kürtçe biliyor? Biliyorsa bile konuşmaya cesaret edebiliyor mu? Ana dilinde hizmet her yurttaşın en doğal hakkı değil mi? TÜİK'in özerkleşmesini, kamusal hizmetlerin veriye dayalı, bilimsel bir temelde gerçekleri kamuoyuna açıklamasını savunuyoruz. Kurumun dışından niteliksiz, liyakatten uzak ve saraydan talimat bekleyen yönetici kadrosuyla bu işin olamayacağını biliyoruz. TÜİK saray siyasetine değil, halkın gerçekliğine odaklanırsa kaybettiği güveni yeniden kazanır.
Değerli milletvekilleri, faşizm gerçekleri sevmez. Fiilen OHAL devam etmektedir. Ülkeyi açık cezaevine dönüştürdünüz. Sarayın savaş politikalarına karşı duran herkesi OHAL yasaklarıyla sindirmeye çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
ŞEVİN COŞKUN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
Türkiye'nin birçok ilinde yaygın yasaklar uygulandığı gibi, Van ve Muş kentlerimizde sadece muhaliflere ve partimize yönelik kesintisiz süren eylem ve etkinlik yasakları sürmektedir. Anayasa'yı askıya aldınız, hakları sistematik bir şekilde ihlal ediyorsunuz, kurumların içini boşalttınız, halklar gerçek yüzünüzü gördü. Önümüzdeki ilk seçimde Türkiye halkları saray saltanatınıza son verecektir.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)