GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:105
Tarih:17.07.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, çok değerli Komisyon Başkanım ve üyeleri, yüce Türk milleti; 255 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündemimizde yine bir torba kanun teklifi var. AK PARTİ Grubu dahi bu teklifi getirip getirmemekte şüpheye düşmüştür. Bütün teklifleri apar topar komisyondan geçirip Genel Kurula getiren AK PARTİ Grubu, 6 Nisanda tamamlanan Komisyon toplantısından üç ay sonra bu teklifi Genel Kurula getirebilmiştir çünkü turizmin kıyısından, köşesinden geçmiş her bir vatandaş bu düzenlemeye karşıdır. Kanun teklifinin ismi "Turizmi Teşvik Yasası" olarak belirtilmiştir ancak bu torba kanun teklifinin içeriği okunduğunda, teklifin teşvik değil turizm sektörü üzerinde gezdirilen iktidar sopası olduğu anlaşılmaktadır.

Dünya Turizm Örgütü tarafından 2020 yılının turizm tarihinin en kötü yılı olarak ilan edildiği bir süreçten geçtik ve geçmekteyiz. İçerisinde bulunduğumuz 2021 yılında ise turizmde yaşanan bu sıkıntılı sürecin daha da kötüye gittiği rezervasyon durumlarından, tesislerin doluluğundan anlaşılmaktadır. İktidar böylesine bir zor süreçte başarısız ekonomi politikalarının sonucunu turizm sektörü üzerinden gösterdiği sopayla çıkarma peşindedir. Böylesine bir zamanda turizm sektörü üzerine sopayla gitmek insafsızlıktır.

Değerli milletvekilleri, yasa yapmak bir sanattır ancak bu tip torba kanunlarla bu sanat âdeta katledilmektedir. Bunun en büyük sebebi ise Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. Covid-19 salgını öncesinde turizm sektöründen en çok gelir elde eden ülkeler hangileridir diye baktığımızda, ABD, İspanya, Fransa, İngiltere ve İtalya. Peki, bu ülkelerin ortak yanı nedir dersek, hukuk devleti olmaları. O hâlde, hukukun üstün olduğu yönetim anlayışıyla turizm sektörünün gelişimi doğru orantılıdır çünkü hukuk devletlerinde ekonomiye güven vardır, devlet kurumlarına inanç vardır. Bugün ülkemiz, tek adam yönetiminin keyfîliği sebebiyle hukuk devleti olmaktan her geçen gün daha da uzaklaşmaktadır. Bu durum ise ülkemizi, başta turizm sektörü olmak üzere ekonomik her alanda cazibe merkezi olmaktan uzaklaştırmaktadır. Kısacası, "Türkiye'yi şirket gibi yöneteceğiz." diyen Cumhurbaşkanlığı yönetiminin hukuk ile turizm arasındaki bağı kurması imkânsız gibi görünmektedir.

Değerli milletvekilleri, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinin duvarında "Onlar işlerini istişareyle, danışarak yaparlar." ayeti vardı. Bu kanun da tıpkı diğer kanunların yapılma sürecinde olduğu gibi, istişareden yoksun olarak hazırlanmıştır. Bu teklif, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği, Türkiye Otelciler Birliği başta olmak üzere, sektör temsilcileri, turizm acenteleri, çevreciler, doğa sevdalıları, kısaca tüm sektör paydaşları tarafından karşı çıkılan bir yasa teklifidir.

En önemlisi de hazırlanan kanun metnine göre, yerel yönetimlerin yetkileri ve gelirleri merkeze kaydırılmaktadır. Metne göre, belediye sınırları içinde bulunan yeme içme, eğlence, günübirlik mesire alanları ile konaklama tesisleri ve plajlar dâhil, turizmle ilgili alanlar Kültür ve Turizm Bakanlığının tasarruf ve denetimine bırakılacaktır. Bu durumda yerel yönetimler turizm faaliyetlerinden dışlanmaktadırlar. Bunun anlamı şudur: AK PARTİ iktidarı, demokratik seçimler yoluyla Millet İttifakı'na kaybettiği büyükşehir belediyelerinin gelirlerine göz dikmiştir. Seçimlerden umudunu kaybeden AK PARTİ iktidarı Şark kurnazlığı peşindedir. İstanbul'da Galata Kulesi başta olmak üzere, pek çok turistik alanın Kültür ve Turizm Bakanlığı uhdesine alınması ve giriş ücretinin 30 TL'den 100 TL'ye çıkarılması bunun bir işaretidir. Bu durum, Turizmi Teşvik Kanunu'nun sektör paydaşlarıyla neden istişareden yoksun bir şekilde hazırlandığının anlaşılmasına yeter de artar bile.

Teklifle, yerel hizmetlerin yerel yönetimlerin eliyle yürütülmesi gibi evrensel bir ilke de çiğnenmektedir. Pek çok işletme yeniden ruhsat sürecine girecektir. Burada, evrak eksiği, hatalı işler, başvuru yapmadığı gibi bahanelerle işletmelerin kapatılması durumu yaşanabilecektir. Bakanlık denetimi başlayınca Turizm Ajansına ödenecek meblağ hakkında da bir boşluk oluşacaktır. Başvuru ücreti talep edilmesi gibi yönetmelikle düzenlenebilecek durumlar meydana gelecektir. Madem böyle bir belge verilecektir, Bakanlık, belediyeden ruhsatı olan herkese bu belgeyi düzenleyip elektronik ortamdan gönderebilir veya kargoya verebilir. Bunu yapmak yerine neden kazanılmış hak için bir daha başvuru istemektesiniz? Özellikle plajlarda pek çok sıkıntı baş gösterecektir. Umarım türlü oyunlarla işletmecilerin ruhsatları iptal edilip yandaşlara bir rant alanı açılması düşünülmüyordur.

Sayın milletvekilleri, Kur'an-ı Kerim'de Yüce Yaradan'ımız "Bitkiler ve ağaçlar secde ederler." diye buyuruyor. Önümüze gelen bu kanun teklifiyle birlikte meralar, kışlaklar, sulaklar, kıyılar, plajlar ve köy tüzel kişiliğinin kullanımındaki orman alanları, Bakanlığın yetkisiyle "turizmi teşvik" kisvesi altında ranta ve yağmaya açılmaktadır. Ormanların betonlaşması demek hayvancılığın daha zora girmesi demektir. Meraların yok edilmesi demek, yem fiyatından et fiyatına kadar ekonomik açıdan birçok sorunu beraberinde getirmesi demektir.

Covid-19 salgını sürecinde tüm dünya, kendi kendine yetebilen, yerel kaynakların millî kullanımına dayalı ekonomi modelini tekrar hatırlamıştır. Öyle ki yıllardır çiftçimizin yaşadığı içler acısı durumu görmezden gelen Sayın Cumhurbaşkanı, bu sürecin sonunda "Çiftçilerimiz ekilmemiş tek karış toprak bırakmayacaktır." diyerek durumu açıklamıştır ancak ne bu gibi düzenlemeler tarıma ve hayvancılığa olumlu katkı sunacaktır ne de iktidarın tarım politikaları buna uygundur. Turizmi geliştirme adına betona boğacağınız doğamızda, siz, bitkilerin ve ağaçların secdesini engelleyeceksiniz. Maalesef, doğamız talan edilirken, biz oralarda yapılacak bazı lüks oteller üzerinden dönecek rant kavgalarını YouTube kanallarında şaibeli insanların anlatımıyla takip edeceğiz. Bu utancı da bu teklife "evet" diyecek milletvekillerimiz yaşayacaktır diye düşünüyoruz.

Kıymetli milletvekilleri, dünyanın büyük ülkeleri kamu diplomasisine ve kendi tarihî ve kültürel coğrafyasına ciddi önem vermektedir. Bunun yanı sıra her ülke de ülkelerinin tanıtımının yapılması için ciddi çalışmalar yapmaktadır. Konfüçyüs Enstitüsü, Goethe Enstitüsü gibi kurumlar bunun zirve noktalarıdır. Yunus Emre Enstitüsü de bu çalışmaların Türkiye'de bir örneğidir. Bütün insanlığa sevgi ve barış mesajını veren Yunus Emre'nin adıyla dünyanın pek çok yerinde faaliyet gösteren bu kurumun çok daha iyi idare edilmesi gerekmektedir. Normal şartlarda, kamu personelinin iki yıllık sürelerle ihtiyaç hâlinde bu kuruluşta çalışmasında bir beis yoktur; kaç personel ve kimler olacağı sadece ve sadece Sayın Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında olunca iş olumsuzluğa bürünmektedir. Yunus Emre Enstitüsünün koordinatörü olarak atanan bazı isimlerin iktidar partisiyle yakın ilişkileri, akrabalık bağları gibi durumlar kulağımıza gelmektedir. Bu düzenleme, asla yandaşların yurt dışında tatil yaptırılması düzenlemesi hâline getirilmemelidir. Bunun yanında, özellikle Türkçe öğretimi noktasında atanamayan öğretmenlerimizin Yunus Emre Enstitüsünde istihdam edilmesi de önemli olacaktır.

Şunu belirtmek isteriz ki: Gündemi sadece turizmden nasıl vergi geliri elde ederim, nasıl işletmecilerden fazla ödeme alırım hâline gelmiş olan Kültür ve Turizm Bakanlığı bir an önce bölünmelidir. İktidarın da kabul ettiği gibi -bize göre hiçbir alanda başarılı değil ama- kendilerine göre kültür ve eğitim alanında başarısız olduklarını ifade etmektedirler. Bu başarısızlığı önleme adına Kültür ve Turizm Bakanlığı birbirinden ayrılmalıdır çünkü içindeki kurum sayısının fazlalığı göz önünde tutularak bir Kültür Bakanlığı kurulmalı, Yunus Emre Enstitüsü, Yurtdışı Türkler Başkanlığı gibi yapılar buraya bağlanmalıdır. Bu kurumlar bir imparatorluk bakiyesi olan Türkiye için hayati önem taşımaktadır.

Bu düşüncelerle teşekkür ediyorum. Yaklaşmakta olan Kurban Bayramı'nızı kutluyor, bu bayramın Türk İslam âlemine hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)