GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:105
Tarih:17.07.2021

CHP GRUBU ADINA MÜRSEL ALBAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Turizmi Teşvik Kanunu'yla ilgili teklifin ikinci bölümü üzerinde grubum adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan bu kanun teklifinin ana konusu, sadece Turizmi Teşvik Kanunu değildir, gerçekte yerel yönetimlerin yetkilerini tırpanlamaktır. Bu kanun teklifinin özü, muhalefetin yönetimde bulunduğu kıyı kenarlarındaki kentleri, belediyeleri turizm sektörlerinde dışlamaktır; tüm yetkileri Bakanlığın çatısı altına almak ve tüm kararları Bakanlığa bırakmaktır; tek adam rejiminin turizmde de uygulanması demektir. Yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin turizm bölgelerinde sayısı artınca "Bu belediyelerin turizmde yetkilerini nasıl alırız ellerinden?" diye düşünülmüş, bu kanun teklifi hazırlanmıştır.

Belediyeleri dışlamak, turizmi geliştirmez, aksine hizmeti küçültür. Yerel yönetimlerin süreçten dışlanması, yetkilerinin elinden alınmasıyla turizmden daha da çok döviz kazanılmaz; emek küçülür. Yerel yönetimlerin turizmle ilgili yürütülecek sürece katılması ve karar mekanizmalarında söz sahibi olması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, yerel yönetimlere turizm faaliyetlerine daha da aktif katılmaları için kaynak aktarmak yerine, ellerindeki kaynakları almak için hazırlanan bu kanun teklifi tümden Anayasa'ya aykırıdır. Bu teklif, parası olanın, büyük sermayenin pastadan büyük dilimi yemesi; parası olmayanın, küçük turizmcinin ise iflas etmesi demektir. Bu teklif, yerli sermayenin yok edilmesi, uluslararası sermayenin ülke turizmine çökmesi demektir. Bu teklif, turizmde emeğin değil, köle düzeninin kurulması demektir. Bu teklif, kıyıların, ormanların, yaylaların, kışlakların yağmalanması demektir. Bu teklif, doğanın yeşilinin doların yeşiline kurban edilmesi demektir. (CHP sıralarından alkışlar)

Türkiye, Allah vergisi bir turizm güzelliğidir. Sahibimiz sahip, bizim elimizden alın. Altın yumurtlayan bir tavuk var, AKP iktidarı on dokuz yıldır bu tavuğu kesmek için bıçak biliyor, tüylerini yola yola yok etmeye çalışıyor.

Turizm bölgelerinde jeotermal enerjilere arama ruhsatı vermek turizmin ölmesi demektir. ÇED raporlarını kaldırmak, turizm bölgelerindeki doğal ve tarihî sit alanlarının yapılaşmaya açılması, altın yumurtlayan tavuğun da kesilmesi demektir. Doğal koyları, halkın ailesiyle ücretsiz denize girdiği sahilleri yandaşa peşkeş çekmek turizmi katletmektir. Her yaz turizm bölgelerinde çıkan yangınlarda ormanları feda etmek turizme ihanet etmek demektir. Yüz binlerce liraya tek adama yazlık saray yaptıran AKP iktidarı, orman yangınları için yangın söndürmek üzere 3 uçak alamıyor, gidip Rusya'dan dilene dilene sadece 3 uçak kiralayabiliyorsunuz. Orman yangınlarına, gece görüşü olmayan uçaklarınız olmadığı için sadece helikopterlerle gündüz müdahale edebiliyorsunuz.

AKP iktidarı son kullanma tarihinin yaklaştığını bildiği için giderayak ne varsa satıp öyle gitmek istiyor. Turizmde yöntemleri aynı, nerede doğası bozulmamış, bugünlere kadar orijinalliğini korumuş yer varsa tespit edip orayı gece yarısı ilan edilen Cumhurbaşkanlığı kararlarıyla yapılaşmaya açıyor. Bodrum'da bunu yaptılar, yüzlerce dönüm yeşil alanı ticaret alanına çevirip paylaşmaya açtılar. Datça'da, Fethiye'de, Marmaris'te koyları özelleştirme kapsamına aldılar, kıyıları, koyları yağmaladılar; gözleri doymadı, ormanlara beş yıldızlı lüks çadırlar kuruyorlar. Akdeniz'in, Ege'nin sahillerini bitirdiler, Karadeniz'in yaylalarına göz diktiler. Hani, suç örgütü lideri diyordu ya: "Şuraya çöktüler, buraya çöktüler." diye. AKP dönemini de en iyi anlatan söz budur: Kravatlı çeteler turizme çöktüler.

Bakın, sizin getirdiğiniz bu kanun teklifine sektörün temsilcileri karşı, turizm acenteleri karşı, otel birlikleri karşı, yerel yönetimler karşı, çevreciler karşı, toplum karşı, halk karşı. Türkiye, turizmde pandemi nedeniyle iki yıldır yerlerde sürünüyor; sektör tükenmiş, bir can suyu beklerken bir ceza yasası getirdiniz. AKP iktidarına sesleniyorum: Turizmcinin sırtından inin artık! Yıllarca turizmi sömürdünüz, turizmcinin kanını emdiniz, turizmci size pandemi döneminde muhtaç oldu. Onlara sırtınızı döndünüz; turizmci "Artık yeter!" diyor "İsyan!" diyor.

Değerli arkadaşlar, şu an turizmci inanın "Hangi ülkeden bize turist gelecek?" diye beklerken siz sabaha karşı sıkıştırılmış... Hatta, bakın, Mecliste milletvekilleriniz yok, belki çoğu uyuyor ama inanıyorum ki bu kanun teklifini size sunduran Turizm Bakanı iştahı kabarmış bir şekilde, şu an gözlerini açmış, kulağını Genel Kurula vermiş "Acaba bu kanun teklifi geçecek mi, geçmeyecek mi?" diye bekliyor. Turizm Bakanı, yanda oturan Komisyon Başkanı, Bakan Yardımcısı; kulaklarınızı açın, beni iyi dinleyin. İngiltere ülkeye seyahati kapatmış, Almanya kapatmış, Fransa kapatmış, sadece Ruslar kısmen açmış; turizmci otelini açamamış, "Bize turist nereden gelecek?" diye bekliyor, siz de "Biz nereyi talan ederiz?" diye bu kanun teklifini sabahtan Genel Kurula sunuyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sabah saat sekiz, bu kanun teklifini getirdiniz. Karadenizliler size sesleniyorum; yaylası olanlar, kışlağı olanlar, merası olanlar size sesleniyorum; bu kanun teklifine "evet" diyenler, size sesleniyorum: Artık sizin yaylalarınız yok, artık kışlaklarınız yok, meralarınız yok, ormanlarınız yok çünkü artık mülkiyeti, tasarrufu kamuya ait olan alanlar doğal karakteri korunarak turizme açılacak. Ben, soruyorum şimdi size: Ayder'in yaylaları rengarenk çiçek. Siz çiçekli çadırlar mı kuracaksınız oraya? Çiçekli binalar mı yapacaksınız Ayder'in yaylalarına? Muğla'nın kıyıları yemyeşil. Çam ağaçları, günlük ağaçları, çınar ağaçları var. Çınar ağacı görüntülerinde oteller mi kuracaksınız oralara? Ya, hiç mi vicdanınız yok? Hiç mi sızlamıyor vicdanınız? Size bakarak özellikle söylüyorum: Turizm Bakanı ülkeyi yöneten şahıs iktidarı gibi tek adam olma peşinde, turizmde tek olma peşinde. Şu an yaylaları, kışlakları, meraları, ormanları belki de kiraladı, tahsisini yaptı, sözleşmesini yaptı kendi şirketlerine, oraları bu kanun teklifi geçtikten sonra turizm alanı ilan edecek ve alıp işletecek kırk dokuz yıllığına. Nasıl "evet" diyeceksiniz buna? Bu kanun teklifinin altına imza atarken... Teklif sahibi nasıl getirdiniz? Vicdanınız yok mu, sızlamıyor mu hiç sizin? (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, planlama yetkisi Turizm Bakanında, bakın planlama yetkisi. Artık Çevre ve Şehircilik Bakanının da yetkisi kalmadı. Bakın, tek adam diyorum ya, planlama yetkisini eline alan Turizm Bakanı istediği yeri turizm alanı ilan edebiliyor. Mesela size bir örnek veriyorum. Burayı iyi dinleyin, siz de iyi dinleyin Sayın Bakan Yardımcısı, Komisyon Başkanı bakın, iyi dinleyin, destek veren ittifak ortağı iyi dinleyin. Torbada Turizm Bakanına ait Voyage Otel'in olduğu alanda genişliği 10 metre bir yol, uzunluğu da 50 metre olan bu alan Turizm Bakanı tarafından planlandı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca da onaylandı. Bu alandaki yolu yani aşağı yukarı bir dönümlük alanı kendi arsasına kattı, gasbetti, gasp. O alanı kendi arsasına katarken kenarlarında harita olarak, şehir plancılığı olarak o kadar alanı terk etmesi gerekiyordu ama hiçbirini terk etmedi, yolu da arsasına kattı, gitti üzerine bina yaptı. Vicdanınız rahat mı? Yola bile bina yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜRSEL ALBAN (Devamla) - Bakın, bu bir gasptır. Bunu şimdi ben tespit ettirdim, dava açacağım; o binalarını da yeni yaptı, onu bekliyordum çünkü çekme mesafelerine tecavüz olacak, yaptığı Voyage Otel yıkılacak.

BAŞKAN - Sayın Alban, tamamlayalım lütfen.

MÜRSEL ALBAN (Devamla) - Peki. Zaman çok çabuk aktı geçti.

Değerli arkadaşlar, Turizm Bakanı Voyage Otel'de yolu arsasına kattı, üzerine bina yaptı. Ben Kars'taydım, bakın, Kars'ta Doğu Ekspresi turizme açıldı ama Kars'a baktığınız zaman Anadolu'da bir kadın şunu söyledi, dedi ki: "Aras'ı mürekkep etseniz meşeyi kalem; benim derdim yaz, yaz bitmez." Ben şimdi söylüyorum Aras Nehri bol ve gür, sürekli akıyor; Aras'ı mürekkep etseniz meşeyi kalem, AKP iktidarının Turizm Bakanının günahlarını yaz, yaz, yaz bitmez. Bu günahınız çoktur, öbür dünyada nasıl hesap vereceksiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Kul hakkı vardır burada.

Değerli arkadaşlar, seçim bölgem olan Muğla'da İkizköy'de Akbelen Orman'ı yağmalanıyor, talan ediliyor. Yine -5'li çeteniz olan- Limak şirketine peşkeş çekilmiş olan yerde ağaçlar kesiliyor. Köylüler direniyor, ağlıyor, "Biz nefes alamıyoruz." diyor, Akbelen Orman'ından elinizi çekin.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Alban.

MÜRSEL ALBAN (Devamla) - Bir dakika daha rica ediyorum Sayın Başkan, çok rica ediyorum.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Başkanım bir dakika...

MAHİR POLAT (İzmir) - Bir dakika daha verin.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Böyle bir uygulama yok Başkan ya!

BAŞKAN - İsterseniz bugün birer dakikayla çalışmalarımızı yürütelim.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Haktan, hukuktan bahsediyoruz, milletin hakkını yiyorsun. Sen de buna alet oluyorsun.

MÜRSEL ALBAN (Devamla) - Bir dakika Başkan, bir dakika. Öbür konuşmalarımdan kısarsınız.

BAŞKAN - Buyurun.

MÜRSEL ALBAN (Devamla) - Peki, teşekkür ederim.

Akbelen Orman'ında köylüler ağlıyor, neden? "Akbelen Orman'ı Limaka peşkeş çekilmiş, nefes alamıyoruz." diyor, Akbelen Orman'ını talan eden, yağmalayan 5'li çeteye peşkeş çeken, kömür için ormanı, yeşili yok eden, doların yeşilini seçen AKP iktidarı...

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) - Yalan! Yalan! Yalan!

MÜRSEL ALBAN (Devamla) - Bak, yalan değil talan, talan, talan diyelim. (CHP sıralarından alkışlar) Yine Anadolu'da bir söz var bakın, yine Kars'ta diyor ki: "Bana bak, ne hâldeyim; yâre bak, ne sallanır." Halka bak, ne hâlde; siz neyin peşindesiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Yalanın, yağmanın, talanın peşindesiniz; ayıptır, günahtır ya!

Bu Turizmi Teşvik Kanunu Teklifi'ne "ret" oyu vereceğimizi duyuruyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)