GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:105
Tarih:17.07.2021

ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26'ncı madde üzerinde söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP'nin on dokuz yıllık döneminde yapılan yolsuzlukları incelediğinizde akla hayale gelmeyen yöntemleri görüyoruz. En insani denilen başlıklarda bile bir bakıyorsunuz birileri hak etmediği şekilde zengin olmuş. Her şeye rant ve çıkar için bakan bir siyaset ülkeyi istila etmiş durumda. Kaz Dağları'ndan Hasankeyf'e, Zilan'dan Dersim'e kadar doğa, ekoloji ve çevre talanı rant amacıyla devam etmektedir. Madde bağlamında getirilen ruhsat iptali ve kamulaştırma işleminde şunu açıkça görüyoruz: Hem ruhsatlandırma aşamasında hem de ruhsat iptali aşamasında, halka ait olan kamu kaynakları birilerine aktarılmaktadır. Kültür ve turizm alanlarıyla ilgili yerlerde zaten bu ruhsatların baştan verilmemesi gerekmektedir. Bu ruhsatlar usulsüz bir şekilde verildiyse bu zarar kamuya mal edilmemeli ve sorumlu kişilerden rücu edilmelidir. Önce bu alanları talana aç, yandaşlara ruhsat dağıt, sonra da kamuya ait olan yerleri kamunun vergileriyle yandaştan yeniden kamulaştır. Bu çarka itiraz ediyorum.

Türkiye'nin ormanları, ırmakları, dereleri, meraları, sahilleri ve tarım alanları bu talan yaklaşımının tehdidi altındadır. Adıyamanlı çiftçilerin tarihî tespitiyle, her yer "tırşikçi kapitalistler"in kullanımına açılmıştır. Resmî Gazete'de neredeyse her hafta acele kamulaştırma kararlarıyla bir yerler yandaş bir şirketin kullanımına sunuluyor. Eskiden kamulaştırma süreçlerinde idare mahkemeleri kamunun yararını esas alarak kararlar verirlerdi. Şimdi, hem kamulaştırma süreçlerinde hem de yargı süreçlerinde halkın itirazlarını dikkate almayan, şirketlerin rantını esas alan bir yapı gittikçe kurumsallaşıyor. İmar Kanunu'nun 18'inci maddesi kapsamında halkın arazilerine bedelsiz çökülmektedir. Eskiden devlet, kamu işletmelerinin, belediye ve üniversitelerin yol, su, elektrik işleri için gerçek bedeli üzerinden kamulaştırma yapardı ancak şimdi kamu yararına değil, şirket yararına kamulaştırma yapılıyor. Halk yargı yoluna başvurduğunda mahkeme görevini ya geç yapıyor ya da bu konudaki içtihatlar, Anayasa Mahkemesi kararları dikkate alınmıyor. Bu özelleştirme sürecinde kaybeden halk, kazanan ise yandaş şirketlerdir.

AKP döneminde bu iş ayyuka çıkmıştır. "5'li çete" olarak ifade edilen yandaş şirketlerin çıkarı için havalimanları, otoyollar, şehir hastaneleri, TELEKOM altyapısı piyasanın insafına terk edilmiştir. Halkın, sivil toplumun, muhalefetin tüm karşı çıkışlarına rağmen maden alanlarını belirli şirketlere açan iktidarın tutumu hep şirketlerden yana olmuştur. Soma katliamı gibi bir katliamda bile AKP, yaşamını yitiren 301 işçiden yana değil şirketten yana tutum almıştır. Danıştayın kararına rağmen Ankara'nın göbeğine kaçak saray yapan, Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen Ahlat'a, Marmaris'e saray yapan anlayışın hukuktan, ekolojiden ve doğadan söz etmesi mümkün değildir.

İktidar, batırdığı ekonomiye ilişkin çözümler arayacağına yeni bir rant devşirme arayışındadır. Burada olduğu gibi, şimdi ruhsatlara el değiştirme amacıyla bir çalışma yürütülmektedir. Bu, hem hak hem de yetki gasbıdır yani kayyumdur.

Bizim yaklaşımımızda madenler kamusal işletmeler olmalıdır, taşeron veya başka bir yöntemle bu alanların işletilmesi hak kayıplarına ve doğa talanına yol açmaktadır. Tarihî, doğal ve sit alanlarında herhangi bir rantsal girişime izin verilmemelidir. Kamu yararı içermeyen ve yandaş şirket rantı odaklı her türlü girişim terk edilmelidir.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)