| Konu: | Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 17.07.2021 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 21'inci yüzyıl toplu zorunlu göç yüzyılı olacak, çevresel göç yüzyılı olacak. Anayasa Mahkemesi sadece 27'nci Dönemde çıkardığımız yasalar içerisinde Boğaziçi İmar Affı Yasası'nı, Ahlat saray yasasını ve Maden Kanunu torba yasasının bazı hükümlerini iptal etti. Bu konu, görüştüğümüz yasa üç kavramda odaklanıyordu: Kamu yararı, Anayasa ve usul bakımından asgari ciddiyet ve özen eksikliği. Zaman bakımından dört aylık bir zamana yapılmakta idi, 38'e göre Anayasa'ya aykırılık incelemesi yapılmamıştı, etki analizi yoktu, çevresel etki değerlendirmesi yoktu. Dört ay sonra Meclise getirildiği hâlde, tam dört ayda 5 perşembe günü Meclis hiç çalışmamıştı ve böylece tatil gününe denk getirilerek âdeta bir sandviç yasa niteliğinde bir düzenleme yapılmaktadır.
Yasanın düzenleme alanı, Anayasa madde 43. Kıyılar, toprak mülkiyeti, çayır ve meraların amaç dışı kullanım yasağı; tarih, kültür ve tabiat varlıklarına zarar verilmemesi; ormanların korunması, geliştirilmesi; doğal servet ve kaynaklar ve merkez-yerel yönetim ilişkisi olmak üzere Anayasa'nın 7 ayrı hükmüne aykırılık teşkil eden bir yasa önerisi söz konusudur.
Sayın vekiller, bu yasa önerisinde esasen ihmal edilen, kırsal, kentsel ve kültürel çevre bütünlüğü ile doğal, kültürel ve tarihsel çevre bütünlüğü olmuştur. Bu bakımdan, daha çok, merkezî yönetim güçlendirilmiştir, yerel yönetim ihmal edilmiştir, merkezî yönetimde de tek kişi yönetimine yetkiler devredilmiştir, tabii ki özerk ve uzman kuruluşlar da bu işin doğası gereği olduğu hâlde ihmal edilmiştir.
Anayasa ve çevre ilişkisi bakımından bu önerinin özelliği... Bilindiği gibi, 2017 Anayasa değişikliğinde tek kişi yönetimi oluşturulmuştur, haklar Anayasa'da muhafaza edilmekle birlikte sürekli ihlal edilmektedir ama ülkesel anayasa hükümlerinin ihlal edilmemesi gerektiğini biliyoruz, en azından ona inanmak isterdik fakat ülkesel anayasa hükümlerinin de ihlal edildiğini görmekteyiz.
Söylemeye gerek yok, anayasa, su, ekmek ve hava kadar önemlidir. İşte, anayasanın çevresel hükümlerine saygı aslında bunun gerçek anlamda ortaya çıkmasıdır, kanıtlanmasıdır. Ekosistemi koruyucu anayasa hükümleri bizde vardır. Kuşkusuz, yeni yapılınca öne çıkarmak lazım ülkesel anayasa hükümlerini ama bugünkü Anayasa'da bile bunlar vardır. Sorun, bunların saygı görmesidir.
Şimdi, bu yasa önerisi, bir tür, Türkiye'yi örtme yasa önerisidir. Bu, yapılış tarzından da belli oluyor çünkü saydam olmayan bir biçimde bunu görüştük, tatile sıkıştırıldı. Sıkıştırılmış bir sandviç yasa söz konusudur, halkın yasama faaliyetinden bilgilenme hakkının engellenmesi söz konusudur, halkın çevresel bilgilenme hakkının engellenmesi söz konusudur ve gelecek kuşaklara yönelik nasıl bir Türkiye bırakacağımıza dair olup bitenin halktan saklanması anlamına gelmektedir. Gerçekten bu sıkıştırılmış ve saklanmış sandviç ikizi... Birincisi, sabahleyin oyladığımız, toplumu ilgilendiren, iktidarı sürekli kılmak amacıyla, bu ise çevreyi ilgilendirmek, ülke ile para karşılaştırılmasında paraya öncelik vermek amacıyla... Ama tabii ki gelecek kuşakları şu bakımdan düşünmemiz gerekir: Hukuk azaldıkça, iktidar tek kişide toplandıkça nitelikli turist de ülkeye gelmez. Nitelikli ülkemiz olursa nitelikli turist gelir, hukuk güvenliği olursa Türkiye'ye daha çok turist gelir, Türkiye'nin çevresi ve doğası daha çok korunur.
Evet, bu vesileyle, bütün bunları belirttikten sonra, tabii, bu yasa da Anayasa Mahkemesine götürülmesi gereken ve götürülecek olan bir yasadır.
"Flora, fauna ve homo sapiens" birlikteliğinin hiçbir zaman göz ardı edilmediği, Anadolu ve Rumeli bütünlüğünün muhafaza edildiği ve kanallarla parçalanmadığı ve Türkiye'nin çölleşmediği nice bayramlar diliyorum.
Hoşça kalın. (CHP sıralarından alkışlar)