GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/3200, 3361, 3362, 3364, 3365) No.lu Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:2
Tarih:05.10.2021

AK PARTİ GRUBU ADINA SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin -Türkiye Büyük Millet Meclisinde- Kurulan Deprem Araştırma Komisyonu Raporu'nun görüşülmesinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, aziz milletimizi saygıyla selamlıyor, 27'nci Dönem Beşinci Yasama Yılının tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜİK'in Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'ne göre herkes doğduğu şehirde yaşasaydı, Türkiye'nin en kalabalık şehri bugün itibarıyla Urfa şehri oluyordu. Yani Urfa 2 milyon 839 bin 823 nüfusuyla Türkiye'de en kalabalık şehir olurken, Konya 2 milyon 603 bin nüfusuyla 2'nci, şu an 16 milyona dayanan İstanbul da 2 milyon 558 bin nüfusuyla Türkiye'nin 3'üncü en büyük şehri olacaktı ama gelinen nokta itibarıyla bugün belki depreme ilişkin alınabilecek önlemleri ve tedbirleri tartıştığımız Komisyonda, Komisyon raporuna ilişkin yaptığımız görüşmelerde göz ardı etmememiz gereken temel bir şey, 1950'li yıllardan bugüne ülkemizde özellikle büyükşehirlerde yaşanan göç gerçeği. Bu göç gerçeğiyle 2 milyon 500 bin nüfuslu olması beklenen İstanbul normal doğal nüfus artışıyla bugün 16 milyonlara dayanan bir dünya metropolü. Alan olarak benim şehrim Kırklareli'nin aynı alanına sahip; benim şehrim 360 bin nüfusta, İstanbul 16 milyon nüfusta yani aynı alana sahip bir Trakya ilinin tam 50 kat nüfusuna sahip. Dolayısıyla, bu kadar hızlı nüfus artışlarının olduğu, bu kadar büyük göç hareketlerinin olduğu şehirlerimizde yapılaşmaya ilişkin kaliteden kaynaklanan zafiyet, imar planları, yerleşim alanlarının seçilmesi, bunlara dayalı yapılan imar uygulamaları, yapı stokunun kalitesi ve bugün geldiğimiz noktada yaşadığımız depremler, onlara ilişkin yapılan devletçe, belediyelerce ciddi yatırımlar ve bugün itibarıyla Meclisimizdeki araştırma komisyon raporunun maddeleri ve buradaki sunulan değerlendirmeleri görüşüyoruz.

Ülkemiz bu anlamda ciddi bir kapasite ve kabiliyet kazanmıştır. 1950'li yıllardan bugüne gelen göçlerle büyükşehirlerdeki imar yapılmadan yapılaşma ve imar olmadan yapılan yapılaşma sonrasında yapılan ıslah imar planlarıyla daha sonra bu bölgelerde plan yapılması, yapıların ruhsat alması ve buna bağlı olarak da bugünkü yapı stokunun oluşması. Şükür, bugünlerde artık Türkiye'de özellikle 1999 Marmara depreminden sonra bir milat yaşanmıştır. İmar mevzuatında, 3194 sayılı İmar Kanunu'nda yapılan düzenlemeler, ilgili yönetmeliklerde yapılan düzenlemelerle ciddi mesafe katedilmiştir.

2010 tarihinde AFAD'ın kurulmasıyla çok ciddi bir milat da gerçekleşmiştir. Özellikle AFAD'ın eylem planları kapsamında afetle mücadeleden ziyade riske dayalı bir risk yönetimi kavramına ve anlayışına geçilmiştir ve Türkiye'deki tüm afetlerde insan kaynaklı ve doğal kaynaklı süreçlerin tamamında risk yönetimi esas alınmıştır. Bu anlamda yapılan çok ciddi çalışmalar sonucunda, ülkemizde sadece depremlerde değil, selde, heyelanlarda, yangınlarda ve tüm afetler sonrasında devletiyle millete hızlı kenetlenebilen, en etkin mücadele ve müdahaleyi yapan ülkelerden biri durumuna gelmişizdir. Kurumlarımızın ve sivil toplum örgütlerimizin, belediyelerimizin bu anlamda geliştirdikleri kapasiteler yapılan müdahaleyi çok etkin kılabilmekle beraber, afetlerin öncesinde yapılabileceklerin ne olduğu konusunda, bu konuda kapasite ve kabiliyetlerimizi artırma noktasında önemli mesafeler katetmemiz gerekiyor.

Hepimizin amacı, başta Türkiye Büyük Millet Meclisinin amacı, aziz milletimizin can güvenliğini, huzurunu ve refahını sağlamaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da temel görevlerimizin başında milletimizin huzuru, refahı ve sağlığı için yasal düzenlemeleri yapmak gelmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan tüm siyasi partilerin deprem araştırması yönünde ortak bir irade ortaya koyarak bu Komisyonun teşekkül etmesi ve bu Komisyonun da uzun süren çalışmalarında tüm milletvekillerinin, tüm kurum ve kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin, mimar ve mühendis odalarının, şehir plancı odalarının ve bakanlıklarımızın vermiş olduğu destekle gelinen noktada hepsine teşekkür ediyoruz. Ayrıca Komisyon raporumuzun Meclisin açıldığı ilk faaliyet gününde, 2'nci Birleşiminde gündemde olması da tüm parti gruplarının bu konuda göstermiş oldukları ehemmiyetin bir işareti olarak değerlendirilebilir.

Evet, depremler ülkemizdeki çok sayıda afetin yanında en çok hasar veren etkiye sahip afet türlerinden bir tanesi. 17 Ağustos 1999 depremi, afet yönetimimiz açısından önemli değişikliklere vesile oldu diye belirtmiştik. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan yasal düzenlemeler, bakanlıklarca yapılan yönetmelik düzenlemeleri, imar plan revizyonları, yerleşime uygunluk amaçlı yapılan jeolojik ve jeoteknik etütlerin tüm beldelerde ve belediyelerde tekrar gözden geçirilmesi, toplu konut uygulamaları, yapı denetim sistemi, riskli alanlarda rezerv yapı alanlarının tespiti ve 1,5 milyona yakın konutun dönüşümünün tamamlandığı kentsel dönüşüm seferberliğiyle deprem tehlike ve risklerini belirleyip bunlara karşı gerekli tedbirleri alarak yerleşim alanlarımızda nitelikli yeni yapı stoku oluşturulması amacıyla önemli ve başarılı işlemler yapılmıştır ve bunlar da yapılmaya devam edilmektedir.

Takdir edileceği üzere, ülkemizin en önemli sorun alanlarından biri olan depremlere hazırlıklı olmak için yapılanlara ilave olarak mutlaka yapılabilecek yeni hukuki, idari, mali ve teknik çözüm çalışmaları mümkündür. Bu konuda Komisyonumuzun yapmış olduğu çalışmayla raporumuzda bu tespitlere ve önerilere kapsamlı olarak yer verilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şehirlerin anayasaları muhakkak ki imar planlarıdır. İmar planları şehirlerdeki yapılaşma rejimimizi ortaya koyan planlardır ve bunlara bağlı olarak bu planların mimarlık, şehircilik ve mühendislik ilkelerine, esaslarına dayalı olarak hazırlanması gerekmektedir. İmar planlarının değiştirilmemesi, emsal ve yükseklik artırımı yapılmaması, yapılar yapıldıktan sonra, inşa edildikten ve iskân ruhsatı aldıktan sonra yapılarda değişiklik ve tadilat yapılmaması, bunların projelerine ve tasarım ilkelerine sadık kalınması en temel gerekliliktir ama ülkemizde de bir temel problemdir; bu da ülkemizin gerçeğidir. Burada belediyelerin, bakanlıkların, bu konuda görev yapan mimar, mühendis meslektaşlarımızın, odalarımızın çok dikkatli olması lazım.

Yine, bu Mecliste -ben de bununla, içinde bulunduğum için gurur duyuyorum- imar plan tadilatlarını parsel bazından kaldıran, ada bazında ve herkesin muvafakati hâline getiren, imar tadilatıyla bir şekilde elde edilen kazanımı bir gelir artış vergisine dönüştüren düzenlemeyi yaptık. Dolayısıyla, bizlerin yaptığı bu düzenleme tadilat yapılmaması, yapılmasının çok zorlaşması ancak kamu yararına yapılabilecek tadilatlarla sınırlı olacak şekle gelmesi tabii ki bu anlamda ifade ettiğim sıkıntının da önemli bir şekilde önüne geçmemizi sağlamıştır.

Belediyelerimiz önemlidir, müteahhitlerimiz de önemlidir, ustalarımıza kadar, mühendislere kadar biz büyük bir sektörü tanımlıyoruz. Yüz kırk yıllık belediye geleneği olan bir ülkeyiz ve bu süreç içerisinde yapılabilenlerin hangi sıkıntılarla ve hangi imkânsızlıklarla yapıldığını ifade etmek için göç hareketiyle bugün 2,5 milyon olması gereken İstanbul'un 16 milyonken hangi sıkıntılarla mücadele ettiğimizi anlamak için bu örneği verdim.

Tabii ki Türkiye bir İsviçre değil, bir Kanada değil. Bulunduğumuz şehirlerin hepsi kadim şehirler. Mevcut şehirlerin içerisinde yapılaşarak çeperlerinde büyümekten başka çaremiz kalmadı. Dolayısıyla, bu, 1999 depreminden sonra, milat kabul ettiğimiz 1999 depreminden sonra yapılan yasal düzenlemeler, yapı denetim sistemi, hazır beton uygulaması, çipli beton uygulaması ve bunların takibi, imar planlarının çok ciddi denetimi, imar tadilatlarının çok sıkı bir şekilde âdeta yapılmasının engellenmesi yönündeki tüm düzenlemeler sürecin bundan sonra daha iyiye gideceğine bir işarettir. Komisyon çalışmalarında bize destek veren muhalefetteki tüm mimar, mühendis; mimar, mühendis olmayan Komisyon üyesi tüm arkadaşlarım, süreçte gittiğimiz gerek İzmir Bayraklı'da gerekse Elâzığ'da, devletin orada nasıl hazır olduğunu, vatandaşın yanında nasıl hazır bulunduğunu çok net gördüler. Orada devletin varlığından vatandaşımızın memnuniyetini de gördüler. Devlet orada kat karşılığı müteahhitlik yapmıyor, bir afet sonrasında afetin yaralarını en hızlı şekilde sarmaya çalışıyor. 3 artı 1 daire ile 2 artı 1 dairenin pazarlığını yapmıyor, tabut ile yaşam arasındaki ilişkiyi, oradaki insanların bundan sonra olması muhtemel depremlerde sağlıklı ve statik dayanımı güçlü binalarda oturmasını sağlamak için ciddi bir mücadele veriyor. Bunun gözden kaçmaması gerektiğine inanıyorum. Devletimiz güçlüdür, her afette vatandaşının yanındadır. Depremle mücadele üzerinde yaptığı da hiçbir zaman yadsınamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) - Bu anlamda emek veren tüm kardeşlerime, başta Komisyonumuzun Kıymetli Başkanı Recep Uncuoğlu'na ve kıymetli Komisyon üyelerimize, Komisyonumuza katılan tüm milletvekillerine, tüm parti gruplarına teşekkür ediyorum. Meclis Başkanımız Sayın Mustafa Şentop'a, Çevre ve Şehircilik Bakanımız Murat Kurum'a, İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu'ya, Ulaştırma Bakanımız Adil Karaismailoğlu'na ve Sağlık Bakanımıza, bu bölgelerde yapılan tüm yardımlara ve devletin orada tüm bakanlıklar olarak hazır olmasına, milletimizin yaralarını sardıkları için ve bu iradeyi ortaya koyarak bu konunun kökten çözümünü isteyen, bunun için de her şeyin yapılmasını bizlere talimat veren Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)