GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:3
Tarih:06.10.2021

AK PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; AK PARTİ Grubu adına Paris Anlaşması'yla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, dünyada doğal değişimler ve özellikle Sanayi Devrimi'nden sonra insan faaliyetlerinin etkisi sonucu küresel atmosferin yapısı bozulmaya başlamıştır. İnsan odaklı kaynaklar ve faaliyetlerin neden olduğu küresel ısınmanın iklim üzerine etkilerine karşı 1992 yılında Rio'da Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi imzaya açılmıştır. 21 Mart 1994'te yürürlüğe girmiş, Türkiye 2004 yılında sözleşmeye taraf olmuştur, Ek-1 listesinde taraf olmuştur.

Ek-1 listesinde hangi ülkeler var ve sorumlulukları nelerdir? Emisyonlarını sınırlandırmak, yutak alanları korumak ve geliştirmek, iklim değişikliği için aldıkları kararları, izledikleri politikaları ve sera gazı emisyonlarının verilerini sekretaryaya bildirmektir. Ek-2 ülkelerinin -yani gelişmiş ülkelerin- sorumlulukları nelerdir? Finans sağlayan ülkeler bunlar. Ek dışı ülkeleri finanse etmek, çevreye uyumlu teknolojileri bu ülkelere aktarmak, bu teknolojilere erişimi teşvik etmek ve bunlarla ilgili yükümlülükleri vardır. Peki, ek dışı ülkeler hangileridir? Finans alan, emisyon azaltma zorunluluğu olmayan gelişmekte olan ülkelerdir, yani, 153 ülke bu sınıfta yer almaktadır.

Peki, bu süreç nasıl devam etti? Özellikle, Birleşmiş Milletler iklim değişikliği uygulama aracı olan Kyoto Protokolü 1997 yılında kabul edildi. Türkiye protokole azaltım taahhüdü vermeden 2009 yılında taraf olmuş, protokolün geçerliliği de 2020 yılında sona ermiştir. Yani burada ne demek istiyoruz? Ek-1'e biz kendimizi biz mi aldık? Hayır. Bizden önceki dönemdeki o zamanki yetkililer, müzakereciler bizi Ek-1'e aldılar ve biz gelişmekte olan bir ülke olarak bazı desteklerden mahrum bırakıldık. Şimdi de destek alalım diye uğraşıyoruz ancak karşımızda destek alan ülkelerin çoğunluğu fazla olduğu için, pasta da bölüneceği için, burada da tam oy birliğiyle bu kararların geçirilmesi için şu anda zorlanıyoruz. Peki, 2020 yılında Kyoto Protokolü sona erdi. Bizim Paris Anlaşması'yla alakalı... Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin yeni uygulama aracı olan bu Paris Anlaşması 2015 yılında kabul edildi. Paris Anlaşması'na Türkiye, 4 Kasım 2016'da yürürlüğe giren bu anlaşmaya 22 Nisan 2016'da imza attı ama taraf olmadı; 2016-2021.

Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlarımız hem komisyonda hem burada bu işin geciktiğinden bahsediyor. Peki, hem Kyoto Protokolü hem Paris Anlaşması Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin uygulama aracı olduğuna göre, biri 2020'de bitti, şimdi Paris Anlaşması da 2020'den sonra devam edecek ve biz zaman kaybettik mi? Hayır, zaman kaybetmedik. Bu süre içerisinde biz, Sayın Cumhurbaşkanımız, ilgili bütün müzakereciler uluslararası alanda, her alanda olduğu gibi, bu haksızlıklara, adaletsizliklere karşı sesimizi çıkardık, gündeme getirdik ve ses getirdik. Şimdi de Türkiye'nin bu destekleme ve erişim taleplerinin karşılanması kaydıyla anlaşmayı kabul etmiş, gelişmekte olan ülke olduğunu sözlü olarak da o zaman 2016'da beyan etmiş "Biz gelişmekte olan ülkeyiz, imza atıyoruz ama biz gelişmekte olan ülkeyiz, peki, biz ne yapacağız?" İklim değişikliğiyle mücadelede kararlılığımızı, samimiyetimizi Paris Anlaşması'nı ilk imzalayan ülkeler arasında olarak ortaya koyduk. Türkiye olarak finansman ve teknoloji destekleri konusunda haksız ve adaletsiz uygulamaların yanlışlığını her ortamda dile getirdik. İnsanlığın ve bütün canlıların geleceğini ilgilendiren her konuda üzerine düşeni fazlasıyla yapmış, ulusal ve uluslararası arenada üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiş olan bir ülkeyiz biz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, her alanda olduğu gibi, iklim değişikliğiyle alakalı diplomasimiz de başarıyla yürütülmüş ve bunun neticesinde iklim değişikliğiyle mücadeledeki bu tarihî adımı önümüzdeki günlerde atacağız.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ben Trabzon'un Vakfıkebir ilçesine bağlı Akköy'de doğan bir kardeşinizim. Şimdi, burada arkadaşlarımız konuşuyor, ben o gençlik yıllarımı hatırlıyorum, ilçeme dört saatte yürüyüp elektriği dışarıdan aldığımız için, Bulgaristan bize elektrik vermediği için kara kandillerle beraber ders çalışan bir kardeşiniz olarak önünüzdeyim. Yine, tuz kuyruğunda coplanmış, cop yiyerek tuz kuyruğunda, benzin kuyruklarında beklemiş bir kardeşiniz olarak karşınızdayım. Yine, IMF'den acaba borç gelecek mi, gelmeyecek mi; devlet memurları maaşı ödenecek mi, ödenmeyecek mi diye düşünülen o günleri gören bir kardeşinizim; şimdi milletvekili olarak burada huzurlarınızda bulunuyorum. Yine, ilaç kuyruklarında anacığıma ilaç almak için orada itişip kakışıp, saat beşten sonra ilaç alamayıp anacığımın karşısında mahcup olan bir kardeşinizim. Nereden nereye geldik? Burada şimdi birbirimizi şey yapmaya gerek yok, hiçbir arkadaşımıza cevap vermek istemiyorum, yaşadıklarımı anlatıyorum. Nereden nereye geldik değerli arkadaşlar? Türkiye, 2001 yılında enerjisinin yüzde 54'ünü, 2002 yılında enerjisinin yüzde 68'ini ithal eden bir ülkeydi. Yine, 2001 yılında kriz ortamında yüzde 6,5 enerji ihtiyacı azalmıştı. Niye? Herkes, bütün kurumlar iflas etmişti. Peki, Türkiye'de 2002 yılından 2021 yılına kadar biz neler yaptık? Biz, şu anda, enerjimizi 32 bin megavattan 98 bin megavata yükselttik. Bunun yaklaşık yüzde 53'ü yenilenebilir enerji kaynağı ve bu yenilenebilir enerji kaynağı olmasına rağmen on beş çeşit alanda elektrik üretiyoruz. Bu ne demektir? Eğer sular azalırsa güneş, güneş olmazsa ne olacak? Rüzgâr. O olmazsa? Jeotermal. O olmazsa? Diğerleri, diğerleri, diğerleri... On beş çeşit alanda, enerji güvenliğimizi... Biz bunu ne olarak görüyoruz? Millî savunma bir ülkenin bağımsızlığı açısından ne kadar önemliyse hem millî savunmanın hem enerjinin çok önemli olduğunu bilen ve o uğurda da hareket eden bir Hükûmetiz; önlemlerimizi, yatırımlarımızı yaptık. Ama burada, şimdi, arkadaşlar "Yenilenebilir enerji" diyor, diğer taraftan da hem Komisyonda hem burada şunlar söyleniyor: "HES'e karşıyız, rüzgâra karşıyız, güneşe karşıyız, jeotermale karşıyız." Ben dün Komisyonda da söyledim; arkadaşlar, bu enerji üretiminin başka bir yöntemi varsa bize söyleyin biz de üretelim, ona göre de planlarımızı yapalım ama ona söyleyecek bir şey yok.

Yine, biz bu konuda Paris Anlaşması'na ve diğerlerine uyum olarak neler yaptık? 15 Temmuz 2002 tarihinde orman alanlarımız 20 milyon 800 bin hektardı -burada Orman Bakanımız var, Allah razı olsun kendisinden- şu anda orman alanlarımız 23 milyon hektara çıktı. Yine, yirmi yılda toprağı 5 milyar fidanla buluşturduk. Sıfır Atık Projesi'yle geri kazanım oranımızı yüzde 13'lerden yüzde 22'lere çıkardık ve burada da enerji üretiyoruz, 2023 hedeflerimiz de yüzde 35.

Yine, 7153 sayılı poşet kanunuyla plastik tüketimini yüzde 75 oranında azalttık.

Yine, sanayiciye, temiz üretime destek vermek amacıyla Hükûmet olarak her türlü desteğimizi verdik. Belediyelere destek veriyoruz çevresel sorunlarla alakalı. Bisiklet, skuter kullanımını yaygınlaştırdık, bu uğurda Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız destek veriyor. Şehir ve kırsal yol ağlarının standartlarını yükselttik, en üst düzeye çıkardık. Millet bahçeleri, tren yolları, köprüler, tüneller, metrolar, ısı yalıtımlı binalar, hava yolları... Atık su arıtma tesisleri, katı atık bertaraf tesisleriyle beraber hem burada atık su arıtma tesislerinde arıtılan o sularla enerji üretiyoruz hem de katı atıktan, bu atıkların bertarafından da enerji üretiyoruz. Ama daha önceleri, 2002 öncesinde çöp dağları vardı, patlamalar vardı ve biz bu maskeyle İstanbul'da veya ülkenin farklı yerlerinde dolaşıyorduk. Allah'a şükürler olsun 81 ile doğal gazı yaygınlaştırdık. Şu anda arkadaşımız konuşuyor ama büyükşehirlerde ben hava kirliliğini görmüyorum, temiz, onun başka illerde yaşadığını düşünüyorum.

Sera gazı emisyonlarının takibinde de idari para cezaları getirerek caydırıcılığı sağladık. Çevre Ajansını kurduk sıfır atığın bir altlığını oluşturarak.

Burada da yine, Türkiye'de, Paris Anlaşması ve diğer uluslararası anlaşmalar bize sorumluluk yüklemeden biz kendi sorumluluklarımızı bilerek milletimizin, güzel vatanımızın, aziz şehitlerimizin kanlarıyla yoğurmuş olduğu ve bize teslim ettiği bu aziz vatanı gelecek nesillere daha temiz daha güzel bir şekilde emanet etmek istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

MUHAMMET BALTA (Devamla) - Evet, sözlerime ben burada son verirken, özellikle Komisyon ve Genel Kurulda destek veren Komisyon üyesi arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Başta Dışişleri Bakanlığımız ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız olmak üzere bütün bakanlıklarımıza ve burada da, Genel Kurulda da destek veren milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Her alanda bize desteğini esirgemeyen Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a da teşekkürlerimizi arz ediyorum.

Bir noktayı belirterek bitirmek istiyorum: Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin boynunu hiçbir zaman aşağıya eğdirmemiştir. Recep Tayyip Erdoğan IMF'nin karşısında, bu ülkenin maaşını ödeyeceklerin karşısında eğilenler gibi değil, Birleşmiş Milletlerde "Dünya 5'ten büyüktür." diyerek, haykırarak dünyaya bu ülkenin güçlü olduğunu göstermiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET BALTA (Devamla) - 3 milyar dolar... (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Balta.

MUHAMMET BALTA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Bitti Sayın Balta, ilave süre de verdim size.

MUHAMMET BALTA (Devamla) - Bu Paris Sözleşmesi'nin ülkemize, milletimize ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)