| Konu: | Yeni yasama döneminde siyaset kurumundan beklenti ve temennilerine ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 4 |
| Tarih: | 07.10.2021 |
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yasama döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisinin, siyaset kurumu olarak partilerin ve bireysel olarak milletvekillerinin çalışmaları hakkındaki temennilerimi paylaşmak üzere gündem dışı söz istedim; selamlarımı sunarım.
Dünya milletleri ailesinin şerefli bir üyesi olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin ebedî varlığı ve bölünmez bütünlüğüne inanan, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğunu kabul eden bizler, 27'nci Dönem milletvekilleri olarak her birimiz kendi seçim bölgelerimizden seçilmiş olsak da Anayasa'nın 80'inci maddesine göre seçildiğimiz bölgeyi değil, bütün milleti temsil etmekteyiz.
Seçildikten sonra yaptığımız ilk iş, Anayasa'nın 81'inci maddesine göre, bu kürsüden yemin etmek oldu. Büyük Türk milleti önünde namusumuz ve şerefimiz üzerine ettiğimiz yeminle Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağımıza söz verdik. Acaba Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını koruyabilmek için yeminimize Meclis içinde ve dışında sadık kaldık mı? Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin ve Türk varlığının karşısında koruma göremeyeceğine, kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağına dair Anayasa'mızın "Başlangıç" kısmında yer alan ilkelere uyduğumuzu söyleyebilir miyiz?
Değerli milletvekilleri, 2017 referandumuyla parlamenter sistemi değiştirip partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra tek adam yönetimi anlayışıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesi, kurucu iradesi ve temelleri değişmeye başladı, devlet yapısı ve kurumları tahrip edildi; okul, cami, kışla, adliye siyasete alet edildi. Doğru kurgulanmayan, aceleye getirilen, aksayan yönleri görülemeyen yeni sistem her geçen gün kriz üretmeye devam etti, toplumsal destek hızla azaldı. Bu durumu gören iktidar ne yapması gerektiği konusunda bocalamaya devam etmektedir. Yürütme, yasama ve yargıyı vesayet altına aldı, medya kontrol altına alındı, sosyal medya da şimdi kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açık ve çalışır olduğuna kimse aldanmasın, noter gibi kullanılmak istendiğine defalarca şahit olduk. Kanun tekliflerinin içeriği hakkında teklife imza koyan milletvekillerinin bile bilgisi olmadığını gördük, noktasına virgülüne müdahale edilmesine müsaade edilmeyen tekliflerin Genel Kuruldan da aynen çıkması için çaba gösterildiğine şahit olduk. Anayasa'ya ve kuvvetler ayrılığı ilkesine inanan herkes gibi ben de iktidarın kanun yapma usulüne karşıyım çünkü bir kanun teklifi geldiği zaman komisyonlarda veya Genel Kurulda ilk baktığımız husus, niyetin ne olduğu, teklifin bir ihtiyaçtan mı kaynaklandığıdır. Sonra, muhataplarının görüşlerinin alınıp alınmadığına, sonra da diğer kanunlarla çelişip çelişmediğine ve Anayasa'ya uygunluğuna bakarız. Üzülerek ifade etmek istiyorum ki 27'nci Dönemde getirilen kanun tekliflerinde böyle bütüncül bir bakış açısı yoktur.
Değerli milletvekilleri, devlet yönetimini elinde bulunduran iktidar partisi karanlık işlere karışmış kişi veya örgütlerle beraber hareket edemez, etmemelidir. Böyle bir anlayış milletin hayrına olmaz, demokrasiyle de bağdaşmaz. Meşru bir siyasi parti, halkın istekleri ile gerçekler arasındaki çelişkileri gidererek uyum sağlamaya çalışır, ümit verir, vaatte bulunur ama halkı asla kandırmaz. Kandırmayı esas alan bir siyasi parti, sürekli iktidarda kalmak ihtirasıyla yandaş desteğini sürdürmek için onları kayırma yolunu seçer. Böyle olunca da kutuplaştırma ve ötekileştirme kaçınılmaz olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Yeni bir yasama yılına girerken beklentim ve temennim seçilmiş herkesin ettiği yemine sadık kalarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeniden itibar kazanmasına çalışmasıdır. Kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediği, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret, sınırlı bir iş bölümü olduğu, üstünlüğün sadece Anayasa ve yasalarda olduğunun uygulamalarla gösterilmesidir.
Konuşmama Atatürk'ün "Türkiye Büyük Millet Meclisinin haricinde hiçbir makam, millî mukadderata hâkim olamaz." "Bütün kanunların düzenlenmesinde, her nevi teşkilatta, idarenin bütün teferruatında, genel eğitimde, iktisadi işlerde millî egemenlik esasları dâhilinde hareket olunacaktır." sözleriyle son verirken yeni yasama döneminin hayırlı ve başarılı olmasını diler, saygılar sunarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)